Ayten Reyhan ŞENAY/Irmak Tuğ 14 yaşında Erzurum Çamlıalan Köyün’de kaçırılarak zorla Adem Tuğ’un yakınlarının evinde senelerce tutuldu. 18 yaşında doğum yapmak üzereyken resmi nikah yapıldı. Babası çoban, eşinin ailesi köyün ileri gelenlerinden olduğu için Irmak’a sahip çıkan olmadı. İlk bebeği hasta doğunca doktor önerisi ile İzmir’e taşındılar. Görümcesiyle birlikte yaşıyorlardı. Ancak eşi Adem hiç çalışmadı. 11 yıl boyunca Irmak evlere temizliğe giderek hem eşinin alkol masrafını hem de evin geçimini sağladı. 8 aylık hamileyken bebeğini yaşadığı şiddetten dolayı kaybetti. Irmak o günleri şöyle anlatıyor: “Bir mezarı bile yok benim kızımın. O kadar çaresizdim ki , kimse yardım etmedi. Kızım hastanede kaldı.” Sonra bir kızı daha oldu. Ama eşinin alkol bağımlılığı ve uyguladığı şiddet devam etti.
"Karara itiraz etti ama sonuç değişmedi"
Eşinin ailesi durumu bilmesine rağmen sesini çıkarmadı. Hatta onlar da psikolojik olarak Irmak’a sürekli şiddet uyguladılar. 8 çocuğun tek oğluydu Ahmet ve hep el üstünde tutuluyordu. Yıllarca çalışmayan Adem, 11 yıl sonra düzenli işe girdiği gün boşanma davası açtı. 1 ay sonra Irmak’a sizi çok mutlu edeceğim diyerek ikna etti ve eve geri döndü. Eve döndükten kısa bir süre sonra da Irmak’ı ve çocukları tehdit etmeye başladı. Irmak eşinin ailesinden yardım istedi ama kimse yardım etmedi. Ve bir gün beklenen oldu. Irmak’ı kesici aletle yaraladı yetmedi sokakta kafasını taşla ezmeye kalktı. Irmak’ı kurtarmaya komşuları geldi ama hiçbiri mahkemede şahitlik yapmadı. Adem Tuğ, eşini ‘kasten yaralama’ suçundan 3 yıl hapse mahkum oldu. Hapiste geçirdiği 1 yılın ardından, 10 Ekim 2025 yılında 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma da da Adem Tuğ, elektronik kelepçe ile serbest bırakıldı. Mahkemede Irmak’ın yanında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu gönüllüleri, mahkemenin atadığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Temsilcisi ve gönüllü avukatlar vardı. Irmak Tuğ’un avukatı Zeliha Nevraz Sığın karara itiraz etti ama sonuç değişmedi.
"Aynı korkuyu her gün yaşıyor"
Irmak o gün mahkemede defalarca öldürüleceğini söyledi. Bugün de aynı korkuyu her gün yaşıyor:
“Ben sürekli sokaklarda arkama bakarak yürüyorum. Sadece eşimden de değil, eşimin ailesi tarafından da tehdit ediliyorum. Can güvenliğim yoktur. Ama bunu devlete ispat edemiyorum. Bir insanı beş yerden bıçaklıyorsun. Ölmüyor diye kaldırım taşıyla kafasına alıyorsun. Ama hakim “öldürmeye gitmemişsin, yaralamaya gitmişsin” dedi. Böyle olunca da ne oluyor? Diğer erkekler de güç alıyor, kuvvet alıyor. Biz yapsak da bir problem olmaz diyerek. Herkes aynı şeyi uyguluyor.”
"Hukuksuzlukta kayboldum"
Irmak adalete inancını yitirdiğini söyleyerek şöyle devam ediyor:
“Ben bu yaşadıklarımı bir haberde görseydim inanmazdım. Ama burada gerçek bir hayat hikayesi var. Bize dört tane çocuk doğur diyorlar ya…Acaba o çocukların geleceği, eğitimi, güvenliği ne olacak hiç düşünüyorlar mı? Bize diyorsunuz ki senin ve çocuğunun hakları var. Olmayan hakkı niye bize sunuyorlar? Ben gerçekten bunları çok merak ediyorum. Ben doğru düzgün okuma yazmam yoktur. Ben onlar kadar kitap okumadım. Ya da hukuk da okumadım ben, Reyhan Hanım. Ama kendim yaşadığım, gördüğüm kadarıyla ne bir mülk var, ne bir temel var, ne de bir adalet var, ne de bir hak var. Kim güçlüyse, kim zenginse güç de, adalet de, mülk de onundur. Kendim hukuk ararken hukuksuzlukta kayboldum. Beni kim koruyacak?”
"Kadın dayanışması sayesinde yaşıyorum"
Irmak korkuyla yaşarken en büyük desteği İzmir Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan aldığını vurguluyor:
“Sevgi çok değerli bir şeymiş. Ben bunu kadın dayanışmasından öğrendim. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tülin Osmanoğulları, gönüllü avukatlığımı yapan Zeliha Nevraz Sığın beni yalnız bırakmadılar. Beni belediyede işe soktular. Gerçekten ben insan olduğumu, benim de bir yaşam hakkım olduğunu onların sayesinde inandım. Onlar bugün de hep destekler ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ölümle burun buruna geldim, iyileştim, engelli bırakıldım. Yaralarımın izlerine hala bakamıyorum. Ama kadın dayanışmasındaki gönüllüler dışında kimse bize gelip ihtiyacımızı sormadı. Bu adamları serbest bırakıyorlar ya, ceza vermiyorlar ya ben gerçekten çok merak ediyorum. İki tane kız çocuğuma ya da bana bir şey olursa ne yapacaklar?”




