Haber/Didem ÇAM
Kadın cinayetlerine son vermek için bir araya gelen kadınlar tarafından 2010 yılında kurulan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre, ülkemizde 2022 yılının ilk 6 ayında toplam 285 kadın öldürüldü. Ölümlerin 163’ü kadın cinayetleri, 122’si de şüpheli kadın ölümü olarak kayıtlara geçti.













Aylık bazda incelendiğinde, ocak ayında 26 kadın cinayeti 28 şüpheli kadın ölümü, şubat ayında 23 kadın cinayeti 21 şüpheli kadın ölümü, mart ayında 24 kadın cinayeti 19 şüpheli kadın ölümü, nisan ayında 24 kadın cinayeti 16 şüpheli kadın ölümü, mayıs ayında 35 kadın cinayeti 16 şüpheli kadın ölümü ve haziran ayında 31 kadın cinayeti 22 şüpheli kadın ölümü yaşandı. Böylece en fazla ölüm, 54’le ocak ayında yaşanırken onu 53’le geçtiğimiz haziran ayı takip etti.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Temsilcisi Nurşen İnal, kadına yönelik şiddetin tek çözümünün İstanbul Sözleşmesi olduğunu söyledi. Sözleşmenin etkin şekilde uygulanmadığına değinen İnal, “12 yıldır Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak düzenli olarak tuttuğumuz ve kamuoyu ile paylaştığımız verilerimize göre boşanma aşamasında öldürülen kadınlar birinci sıralarda. En çok evli olduğu erkekler ve en çok güvenli olmaları gereken evlerde öldürülen kadınlar birinci sıralarda. Bütün bu verilere rağmen boşanma aşamasında kadınlar etkin korunsa bu kadar çok kadını kaybetmeyeceğiz. Bu bile yapılmıyor. Kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Koruma Kanunu etkin uygulanmıyor” diye konuştu.

'SIRTLARI SIVANDI'

Kadına şiddeti önleyecek yeni ve etkili çözümler göremediklerini belirten Nurşen İnal, şunları söyledi: “Yıllardır bu yasal ve kazanılmış haklarımızı uygulatmak için mücadele veriyoruz. Tüm bunlar açık bir şekilde ortadayken toplumun her kesimi bunu farkındayken kadın cinayetleri bitsin artık, yeter artık derken geçen yıl şiddetin ve kadın cinayetlerinin çözümü olan İstanbul Sözleşmesi'nden hukuka aykırı olarak imza geri çekildi. Uygulanmadığı için cesaret alan faillere bir de sözleşmeden çıkmak adeta iyice sırt sıvama oldu. Faillere, ‘kadınları koruyan sözleşmeden çıktım’ mesajı gitti. İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın geri çekilmesi üzerine yetkililerin kadın haklarından reformdan bahsettiğini görüyoruz. Reform paketinde, bin sayfa olan bu pakette şüpheli kadın ölümleri yok. Kravat indirimi kalkacak ama pişmanlık indirimi gelecek gibi maddeler konmuş mesela. 'Kadına karşı şiddet' tanımı da yok. Kadına şiddeti önleyecek yeni ve etkili çözümler göremiyoruz. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Koruma Kanunu ve Medeni Kanun'daki haklarımızın etkin uygulanması bu işin çözümüdür. Bu yasalar ve sözleşme uygulanmadan reform ve yeni yasalardan bahsetmek göstermeliktir. Önce bu yasalar uygulanmalıdır. Kadına yönelik şiddetin çözümü İstanbul Sözleşmesi'dir, 6284'ün etkin uygulanmasıdır.”

KORUMANIN ÖNEMİ

Kadınları yeterince korumayan mekanizmalar, cezasızlık politikalarıyla failleri cesaretlendirmeye devam ediyor” diyen İnal, şunları kaydetti:

İstanbul Sözleşmesi ‘Önce şiddeti önle’ der. ‘Şiddetin ortaya çıkmayacağı bir toplum’ der. Bunun da olması için toplumsal cinsiyet eşitliğine değinen en ilerici uluslararası sözleşmedir ve uygulandığı ülkelerde hayatlar kurtarmaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi, önce kadını korumanın önemine değinir. Yetkilileri, başvuran kadının etkin yasalarla korunmasından sorumlu tutar. İşte kadını koruyan yasamız 6284 sayılı koruma yasamızdır. Etkin uygulandığında kadınların hayatının kurtulduğunu, biz sahalarda mücadelemizle 6284'ü uygulattığımızda görüyoruz. Şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması, iletişim araçlarıyla rahatsız etmesini engelleme, kadının bulunduğu evine, iş yerine yaklaşmasını engelleme, kadının kişisel bilgilerinin gizlenmesi, failin silahı varsa el koyulması, kadına yakın koruma temin etmek, kadına maddi yardım sağlamak, kadını kendi hayatını kurana kadar güvenli sığınma evine yerleştirme gibi birçok etkili maddeleri vardır. Yeter ki uygulansın! Maalesef yeterli ve etkin uygulanmadığı için ve uygulanmayan yetkili kurumlara yaptırım da uygulanmadığı için kadınlar korunmuyor. Kadınları yeterince korumayan mekanizmalar, bir de çoğu zaman cezasızlık politikalarıyla failleri cesaretlendirmeye devam ediyor.”

'CESARET ALIYORLAR'

Faillere indirim uygulayan yetkililerin, failleri cesaretlendirdiğine dikkat çeken Nurşen İnal, “Daha yeni, Bölge Adliye Mahkemesi 'iyi hal indirimi' uygulanarak verilen cezada yeterince indirim verilmediği için Sadife Yüzer'in katiline daha fazla indirim vermek üzere kararı bozuyor. Yargıtay Hatice Kaçmaz'ın katilinin cezasında 'evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyebilirdi' diyerek indirim verilmesini haklı buluyor. Sedef Berberoğlu davasında verilen cezada ‘haksız tahrik indirimi' uygulanmadığı için kararı bozduktan sonra yapılan indirimin de az olduğunu söyleyerek 2’nci kez kararı bozuyor. Katillerin sırtları sıvazlanmaya devam ediliyor. Bu cesareti alan failler, sadece kadınları değil, kadınların yanında bulunan ve kendilerini engellemeye çalışan yakınlarını da hedef alıyor. Faillere bu cesareti veren de önleyici politikalar üretmeyen faillere indirimler uygulayan yetkililerdir” şeklinde konuştu.

Şüpheli kadın ölümlerinin de arttığının altını çizen İnal, “Son zamanlarda toplumun kadın cinayetlerine tepkisinin arttığını gören ve kadın cinayetlerini meşrulaştıramayacağını bilen yeterli soruşturmanın yapılmadığını gören failler, yetkililer tarafından siyasi bir iradenin ortaya konulmadığını fark eden erkekler, ceza almamak için kadınların ölümlerini şüpheli hale getirme konusunda her yolu deniyor. İntihar etti, kendi yüksekten atladı, şakalaşıyorduk, kaza oldu gibi bahanelerle kadın cinayetlerinin üzerini örtmeye çalışıyorlar. Şüpheli kadın ölümleri, kadın cinayetlerinin sayısına ulaştı, bazı aylar bunu bile aşıyor. Yüksekten düşerek hayatını kaybeden kadınların arkasında bir erkek oluyor. Yargı sistemi, adli merciler, olay yeri inceleme, tıp alanı işini titizlikle yapmalıdır. Etkin kovuşturma ve soruşturma ilk başta ve hızlı bir şekilde yapılmalıdır” diye görüş belirtti.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne aykırı
Şüpheli kadın ölümlerinin iyice araştırılması gerektiğine vurgu yapan KCDP Kadın Meclisleri Temsilcisi Nurşen İnal ise, “Kadınlar gerçekten intihar mı etti, kaza mı, cinayet mi ortaya çıkarılıp adaletli bir ceza verilmelidir. İntihar etti diye hemen dosyalar kapatılıyor. Mücadelemizle dosyaların tekrar açılmasını sağlıyoruz. Mücadelemiz sonucunda kadın cinayeti olduğunu ortaya çıkardığımız onlarca dosya oldu. Şule Çet, Esin Güneş, Duydu Delen, Özlem Selek, Aleyna Çakır bunlardan bazıları. Mahkemelerin dosyaları gerçekten intihar bile olsa, intihar sebebini açıklaması gerekir. Hiçbir sebep sunmadan intihar diye dosyanın kapatılması, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne aykırıdır. Şüpheli şekilde ölen kadının ölmeden önceki psikolojik hali, çevresine tutumu, psikolojik açıdan hayatın olağan akışına uygun davranıp davranmadığı araştırılmalı, ailesiyle, çevresiyle konuşulmalıdır. Kadının daha önce şiddet şikayeti var mı bakılmalıdır ki şüpheli kadın ölümlerinde en çok rastlanan şiddet geçmişinin olmasıdır” ifadelerini kullandı.