Haber/Çağla GENİŞ
Doğum kontrol hapı, spiral, kol içi implantlar, aylık veya 3 aylık iğneler ya da tüplerin bağlanması... Kadınların yıllardır gebelikten korunmaya yönelik olarak kullandığı bu yöntemler, doğum kontrol sorumluluğunun tümüyle kadınların omuzlarına yüklemesi sebebiyle tartışılıyor. Güvenli cinsel ilişkide partnerlerin eşit sorumluluk üstlenmesi gerektiğini kaydeden Jinekolog Müjdegül Karaca ve Gizem Kaplan, gerçekte yaşananın ise bu olmadığını vurguluyor. Karaca ve Kaplan, tüm sorumluluğun kadına yüklenmesi yerine erkekleri de sürece dahil eden yöntemlerin geliştirilmesi gerektiğini savunuyor.

İLKEL BİR TUTUM
Doğum kontrol sorumluluğunun -gebe kalan olduğu için- biyolojik cinsiyeti kadın olan bireye yüklemenin oldukça ilkel bir tutum olduğunu belirten Jinekolog Müjdegül Karaca, “Güvenli cinsel ilişkinin sorumluluğu, o ilişkiye katkıda bulunan bütün bireylerdedir. Güvenli cinsel ilişki derken cinsel yolla bulaşan hastalıkların ve istenmeyen gebeliklerin önlenmesini kastediyorum. Heteroseksüel bir ilişkide gebelik ihtimali her zaman vardır ve eğer gebelik istenmiyorsa partnerlerin bu konuda beraber önlem alması beklenir. Yapılan çalışmalarda insanların yüzde 90’ının gebeliğin önlenmesinde her iki partnerin eşit sorumluluk üstlenmesi gerektiğini düşündüğü gösterilmiştir. Ancak yine aynı grup insanın yüzde 50’si gerçekte yaşananın bu olmadığını da belirtmektedir” dedi.

SORUNLARA YOL AÇIYOR
Kadınlara yüklenen bu sorumluluğun ruh ve beden sağlığı yönünden etkilerine değinen Karaca, “Kadının kendi bedeni üzerinde söz sahibi olması şüphesiz yetiştirilme ve toplumsal normlardan etkilenen bir algıdır. Maalesef ülkemizde kadınlar bedenlerini kendilerine ait hissetmiyorlar. Dolayısıyla beden haklarını da yeterince savunamıyorlar. Yeterince sorumluluğu alınmamış bir doğum kontrol yöntemi başarısızlığının kadın bedenine en zararlı etkisi istenmeyen gebeliktir. İstenmeyen gebeliklerin kadın için biyolojik, psikolojik ve sosyal sorunlara yol açtığını söylememe gerek yok. Önlenememiş cinsel yolla bulaşan hastalıklar da kadın üreme sisteminde kısırlık ile başlayıp ölüme kadar varabilen zararlara yol açabilir. Yine ertesi gün hapı olarak bilinen, aslen bir doğum kontrol yöntemi olmayan acil kontraseptif yöntem ise adet düzensizliği ve başka jinekolojik sorunlara yol açabilir” ifadelerini kullandı.

ORTAKLAŞA ÜSTLENİLMELİ
Tüm sorumluluğu kadınların omuzlarına yüklemek yerine yapılması gerekenleri sıralayan Karaca, şunları söyledi: “Toplumda yaygın olarak doğum kontrol hapı ya da spiralin kadın, kondom veya geri çekmenin ise erkek sorumluluğunda kullanıldığı inanışı bulunmaktadır. Bu inançlar; ‘Evde kondom bulunması eşimin görevidir’, ‘Spiral taktırdım’, ‘Hap kullanıyorum’ ya da ‘Geri çekme ile korunur eşim’ gibi sözlerle ifade edilir. Yine yapılan çalışmalarda kondom kullanan erkeklerin bundan pek hoşlanmadığı, geri çekme ile korunan erkeklerin de ‘sorumluluk sahibi bir aile erkeği olmak’la övündükleri gösterilmiştir. Bütün bunlar kişisel algılardan ibaret aslında. Gerçekte doğru olan elbette doğum kontrol sorumluluğunu partnerlerin ortaklaşa üstlenmesidir. Ne hap kullanak kadının sorumluluğudur, ne de geri çekmek erkeğin… Bir erkek partnerinin ilaç masrafını paylaşabilir, ilacını almasını hatırlatabilir (tabii kadın bundan rahatsız değilse) ya da jinekolojik kontrollere beraber gidebilirler. Bir kadın da kondomun veya geri çekmenin sorumluluğunu paylaşabilir. Erkek doğum kontrol hapları maalesef yakın gelecekte kullanılabilir gibi durmuyor.”

DİRENÇ GÖSTERİYORLAR
Gebelikten korunmaya yönelik doğum kontrol hapı, spiral, kol içi implantlar, aylık veya 3 aylık iğneler, tüplerin bağlanması gibi pek çok yöntemin kadınların sorumluluğunda olduğunu dile getiren Jinekolog Gizem Kaplan ise, “Bunlar dışında kalan bir tek kondom erkek bağımlı ki onda da çoğunlukla ‘Hissedemiyorum’, ‘Zevk almıyorum’ gibi bahanelerle takmamak için direnç gösteriyorlar. Ayrıca şu ekonomide kondom fiyatlarını göz önüne alırsak kullanımı iyice azaldı diyebilirim. Bu noktada kadını hem gebelik hem de cinsel yolla bulaşan hastalık riski bekliyor. Onun dışında dışarı boşalma yöntemi zaten modern ve geçerli bir yöntem olarak kabul edilmediği için onu saymıyorum. Ancak bir aksilik olduğunda dahi acil korunma yöntemi olarak kullanılan ertesi gün hapları bile kadının sorumluluğunda oluyor. O ilaca erişim ve ilacın yüksek doz hormon içeriği nedeniyle kadın bedenine olan etkilerini de göz önünde bulundurunca bu durum epey can sıkıcı oluyor” diye konuştu.

BEDENEN VE RUHEN ETKİLİYOR
“Sorumluluk kadına yüklendiği için kadının bedenen ve ruhen etkilendiği çok açık” diyen Kaplan, bu etkilerden şöyle bahsetti: “Misal doğum kontrol hapı, aylık veya 3 aylık enjeksiyonlar gibi hormon içerikli korunma yöntemleri kadının bedeninde pek çok değişime neden oluyor. Bu ilaçların yan etkileri, vücutta yarattığı değişimler ve hatta kanser riski kadın için olumsuz yönleri. Yine spiral yöntemine baktığınızda kadın bu yöntem nedeniyle daha uzun daha yoğun ve daha ağrılı adet dönemleri geçirmeye başlıyor. Bir taraftan da her seferinde, ‘Acaba yerinden kaydı mı?’, ‘Acaba hamile kalır mıyım?’ korkusu oluyor. Ayrıca bu yöntemlerin çoğu kadınlara yönelik olduğu için yöntemlerin ücretlerini karşılamak da yine kadınlara kalıyor. Ertesi gün hapını almak bir dert, ilacı bulmak bir dert, acaba işe yarar mı korkusu başka bir dert ve tüm bunların sonunda yüksek doz hormon alımı nedeniyle adet düzeninin alt üst olması yaşanılan korku yine başka bir dert.”

Erkeklerin teşvik edilmesi konusunda çalışmalar yapılabilir
Tüm sorumluluğu kadına yüklemek yerine erkekler için de sperm üretimini engelleyen hormonal yöntemler, doğum kontrol hapları ya da iğneler geliştirilmesi gerektiğini söyleyen Kaplan, “Tüm sorumluluğu kadına yüklemek yerine belki erkekler için de sperm üretimini engelleyen hormonal yöntemler, doğum kontrol hapları iğneler geliştirilebilir. Yine belki ufak bir cerrahi yöntemle spiral gibi erkek bedenine yerleştirilen aparatlarla sperm salınımı engellenebilir. Kadınların tüplerini bağlattığı kalıcı korunma yönteminin bir benzeri zaten erkeklerde mevcut: vazektomi. Ancak erkekler bu yönteme pek yanaşmıyor. Halbuki kadınlara göre daha kolay daha az riskli daha az ağrılı bir yöntem. Bu noktada erkeklerin teşvik edilmesi konusunda çalışmalar yapılabilir. Örneğin; ben tüplerini bağlatmak için polikliniğe başvuran hastalara ve hatta eşi yanındaysa eşini de içeri alarak mutlaka vazektomi yönteminden bahsediyorum” değerlendirmesini yaptı.