Haber / Rana Beyza ÖZTÜRK

Kaos GL Derneği'nin hazırladığı Türkiye İnsan Hakları 2021 Raporu’na göre, LGBTİ+ bireylere yönelik en az 8 nefret cinayeti işlendi. Raporda, 45 kişinin ifade özgürlüğünün de ihlal edildiği bildiriliyor. Yaşananlar tüm bunlarla sınırlı kalmıyor. Nefret cinayetlerinin de öncesinde adeta çocukluktan başlayan bir mücadele halini alıyor. Sevginin varlığını hissettirdiği, toplumun en küçük yapı taşı aile içerisinde dahi öteki olmamak için savaşmak zorunda kalıyorlar.

Arya Uzun da ailesi içinde ötekileştirmeye maruz kalmış trans kadınlardan biri. Hayat hikayesini paylaşırken kimliğini keşfettiği zamanlarda okuldan atıldığını dile getiren Uzun, 18 yaşına girdiğinde ailesi tarafından evlatlıktan reddedildiğini ifade etti. Henüz yirmi yaşında olduğunu ve geçtiğimiz yıl hormon tedavisine başladığı için tarifsiz bir mutluluk yaşadığını söyleyen Uzun, “Bazen bedenimin, bazen de ruhumun kafeste olduğunu hissettim. Mücadeleme başladığımda birçok engel beni bekliyordu. Şiddet, öteki olmak ve toplumsal baskı... Beni kabul etmeyen bir aile, hiçbir zaman gidemediğim okul hayalim yıllardır boğazımı düğümledi. Ancak karanlığın sonu aydınlık olacaktı, biliyordum. Çünkü benden sonra geleceklere yol açabilmek, onlar özgürlükleri için böylesine zorlanmasınlar diye mücadele etmek gerektiğini düşünüyordum” dedi. Transeksüel kadınların iş bulamadıkları için seks işçiliğine zorlandıklarını aktaran Uzun, “Pek çok arkadaşım bu işi yapmaya başlamıştı. Bir dönem iş bulamadığım için toplum tarafından seks işçiliğine zorlandım. Ardından ailem evlatlıktan ret davası açtı. Tabiri caizse mirastan red davası... Dava sonuçlandıktan sonra çok yalnız hissettim. Fakat pes etmedim hayatımı kurmak ve iş bulmak için çok emek verdim” açıklamalarında bulundu.

'HENÜZ 6 YAŞINDAYDIM'

Yaşadığı değişim sürecini anlatırken hayatının neredeyse tamamında öteki olduğunu ifade eden Uzun, henüz 6 yaşındayken bedenine dair soru işaretleri olduğunu belirtti. İlerleyen yıllarda ise kendini tanıma yolculuğunda bilgi eksikliği yaşadığının altını çizen Uzun, ‘Cinsel yönelim konusunda pek kaynak bulamıyordum’ ifadelerini kullandı. Kendini keşif yolculuğunu paylaşan Uzun, yirmi yaşında bir trans kadın olduğunu belirterek yaşadığı sorunları anlattı. Özellikle bilgi eksikliği yaşamanın olumsuz sonuçlar doğurduğunu söyleyen Uzun, “İnsanlar bazen çok genç olduğumu söylüyorlar. Maalesef eğer cinsel yönelimleriniz farklıysa genç ya da yaşlı olmanızı kimse önemsemiyor. Aslında ailem daha çok küçükken, yani altı yaşlarımda, oynadığım oyunlardan cinsel yönelimimi fark ediyorlarmış. Küçüklüğümden beri kendimi belli etmeye, farklılıklarımı kabullendirmeye çalışıyordum. Ailem içinde dışlanıyordum ama küçük yaşlarda bu durumu elbette anlayamıyordum. Zaman geçtikçe aslında nasıl ötekileştirildiğimi anladım. Ailelerimiz bizi kabul etmezse, dünya nasıl kabul eder? Ortaokul zamanlarımda iki erkeğin yan yana nasıl hissettiğini merak etmeye başlamıştım. Ardından neredeyse liseye başlayana kadar yalnızca eşcinsel olduğumu düşündüm. Çünkü bilgi alabileceğim bir kaynak yoktu. Lise eğitimime başladığım yıllarda ise LGBTİ+ kelimesinin çok daha kapsamlı olduğunu fark ettim. Çevremde karşılaştığım insanlarla ve farklı sosyal alanlarda kendimi keşfetmeye başladım. Bu sayede 15 yaşında trans kadın olduğumu anladım” dedi.

'EĞİTİM SİSTEMİ CİNSİYETÇİ'

Kendi farkındalığını yaşadığı sürecin sosyal hayatında ciddi sorunlar yarattığını söyleyen Uzun, kimse tarafından kabul edilmediğini belirtti. İç dünyasında ise sosyal çevrede kabul görmemekten ziyade ailesi tarafından kabul edilmemenin üzüntüsünü yaşadığını vurgulayan Uzun, “Ailemden bir tek ablamla ara ara görüşüyoruz. Annem ve babamla 16 yaşından beri görüşmüyorum. Okul yaşantım kısa sürdü, çünkü cinsiyetçi bir eğitim sistemimiz var. Farklı bir kimlikle bizleri kimse kabul etmiyor. Okulda erkekler tuvaletini kullanmak istemediğim için engelliler tuvaletini kullanıyordum. Elbette denetime gelen müfettiş bu durumu hoş karşılamadı. Bu yüzden okul hayatım bitti, ben de evden kaçtım” dedi. Başlarda kendisine kalacak yer bulamadığını söyleyen Uzun, “Çanakkale’de yaşıyordum daha önce birkaç yerde gördüğüm ve evlerinde hiç kalmadığım kadınların yanında kalmaya başladım. Başta korktum ama sonra hepsi ailem oldular” diye konuştu.

'ŞİDDETE MARUZ KALDIM'

Günümüzde LGBTİ+ hakları için hala önemli mücadeleler veriliyor. Bu anlamda Türkiye’de var olan toplulukların önemli çalışmalar yürüttüğünü söyleyen Uzun, mücadele vermenin kendisi gibi problemler yaşayan gençler için çok kıymetli olduğunu ifade etti. Öldürülen Şule Çet’in davası için 60 kadın toplayarak mücadeleye katıldığını belirten Uzun, “Bir anda aslında Çanakkale LGBTİ+ İnisiyatifi kurucusu ve aktivisti olmuştum” dedi. Destek olmak için gittikleri yerde, öfkeli bir kalabalık tarafından şiddete maruz bırakıldığını paylaşan Uzun, “Şiddete maruz kaldıktan sonra gözaltına alındık. Dava sonucunda suçlu bulunmuştum. 2 yıldır görüşmediğim ailem, 18 yaş altı olduğum için davaya gelmek zorunda kaldığında dahi tek kelime konuşmadık. Beni ailem de toplumda kabul etmiyordu. Fakat ben mücadele kararımın doğru olduğunu bir kez daha anladım. Çünkü bu durumu yaşayan arkadaşlarım vardı. Ben kendim için gereken cesareti bulduysam, onlara da siper olabilirdim. Aktivizmden kastım yalnızca eylemlilik değil aynı zamanda bir hayat kurmaktı. İş bulabilmeli ve örnek olabilmeliydim. Bu şekilde serüvenim başladı” ifadelerini kullandı.

'AİLEM EVLATLIKTAN REDDETTİ'

Uzun süre işsiz kaldığını ve 18 yaşında ailesinin evlatlıktan ret davası açtığını söyleyen Uzun, bu nedenle mücadelesinden bir süre için vazgeçtiğini belirtti. Uzun, “Mirastan ret davam sonuçlanmıştı. Artık bir ailem olmadığını biliyordum. Tüm bunları yaşadıktan sonra bir süre kendimi toparlayamadım. Ruhumu da bedenimi de kadın gibi hissediyordum ama ilk kez saçlarımı sıfıra vurdum. Çanakkale’de başka bir iş bulamıyordum. Ben de İzmir’e taşındım. Bir süre garsonluk yaptım. Fakat cinsel yönelimlerim ve dış görünüşüm nedeniyle uzun süreli çalışamadım. İş bulamadığı için çoğu arkadaşım seks işçiliği yapmaya başlamıştı. Bazı dönemler toplum tarafından buna zorlandığımı hissettim. Yalnızca pavyon sahipleri ‘gel çalış’ diyordu. İzmir modern görünen kapalı bir kent. En özgür kentte dahi tepki çekiyorsunuz” dedi.

'MÜCADELE EDECEĞİM'

Uzun süre işsiz kaldığını belirten Uzun, ‘yeniden doğuş’ diye tanımladığı hormon tedavisine başladığını belirtti. Tedavi kararını almadan önce bir daha asla iş bulamayacağını düşündüğünü söyleyen Uzun, başlarda korktuğunu söyledi. Seks işçiliğine toplum tarafından daha fazla zorlanacağını bilmesine rağmen kararından vazgeçmediğinin altını çizen Uzun, “Ege Üniversitesi Hastanesi’nde hormon tedavisine başladım. Tıpkı baharda açan bir çiçek gibi taze ve mutlu hissediyordum. En büyük hayalim, güzel bir bedenim olmasıydı. En büyük korkum ise iş bulamamaktı. Fakat şimdi ne yapacağımı biliyorum. En büyük hayalim; aktivist, güçlü ve trans bir oyuncu olmak. Bunun için ders almaya başladım. Benim gibi gençlere örnek olabilmek istiyorum. Hala pek çok arkadaşım işsiz. Hala pek çok genç seks işçiliğine zorlanıyor. Çaresiz ve yalnız hissediyor. Bizlerin kaderi işsizlik olmasın istiyorum. Tamda bu yüzden her zaman haklı mücadelemi sürdüreceğim” diye konuştu