Haber/Seza Nur Demirparmak
Şiddet, engelli kadınların yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen, başta ekonomik ve sosyal haklar olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden en önemli nedenler arasında yer alıyor. Engelli kadınlar, karşılaştıkları birçok güçlüğün yanı sıra fiziksel, duygusal ve cinsel şiddete engeli olmayan kadınlara göre daha fazla maruz kalıyor. Engelli kadınlar, bakım verene bağımlı olması, kendini koruyacak fiziksel yeterliliğinin olmaması, şiddeti anlayamaması, bildirme cesaretinin olmaması, kendini ifade etmede güçlük çekmeleri gibi nedenlerle uğradıkları şiddeti bildiremiyor. Engelli kadınlara yönelik şiddet verileri ve bu alanda yapılmış çalışmaların sınırlı olması da şiddetin görünürlüğünü engelliyor. Engelli kadınlara yönelik şiddetle mücadele politikalarının yetersiz olduğunu ifade eden Engelli Kadın Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özlem Kara, “Engellilik toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle kesiştiğinde hem engelli olmak hem de kadın olmaktan kaynaklı dezavantajlar artıyor ve görünmezlik daha da derinleşiyor” dedi.

BİREYSEL ÖZERKLİK

Türkiye’de engelli kadınlara yönelik şiddet konusunda veri toplanmadığını aktaran Kara, “Veri toplanmadığı için de kaç engelli kadının şiddete uğradığı bilinmiyor. Engelli kadınların şiddete uğramasının rakamsal olarak araştırılmasının yanı sıra engeline göre kategorik olarak da ayrıştırılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Engelli kadınların toplumda birey olarak kabul edilmediğini belirten Kara, “Engelli kadınlar, toplumsal önyargı ve algılara önemli ölçüde takıldıkları için bireysel özerklikleri kolay kabul edilmiyor. Engellilik toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle kesiştiğinde hem engelli olmak hem de kadın olmaktan kaynaklı dezavantajlar artıyor ve görünmezlik daha da derinleşiyor” diye konuştu.

 

MÜCADELE MEKANİZMALARI

Engelli kadınların şiddetle mücadele mekanizmalarına erişmelerinin Türkiye koşullarında kolay olmadığını vurgulayan Kara, “Bu mekanizmalara ulaşmalarını sağlayacak ya da o süreci kolaylaştıracak bazı çalışmalar var ancak henüz bunun başındayız. Bu araçlar o kadar yetersiz ki ihtiyacı karşıladığını söylemek çok olanaklı değil” dedi. Bedensel engelli bir kadının şiddetle mücadele mekanizmalara ulaşmasıyla, işitme ya da zihinsel engelli bir kadının erişebilmesi arasında da farklar olduğunu vurgulayan Kara, “Bazı acil destek hatlarının işitme engelliler için de hizmet veren forma dönüştürüldüğü yönünde gelişmeler var. 183 bunlardan bir tanesi. 112’yle ilgili son süreçte yapılan çalışmalar var. Özellikle görüntülü görüşme ya da mesaj hattı üzerinden acil destek hatlarına erişmek olanaklı oluyor. Acil durumda işaret dili bilen bir görevli cevap verdiğinde işitme engelli kadınlarla kontak kurması olanaklı oluyor. Fakat konuşma güçlüğü çeken bir kadın ile algıyla ilgili problemleri olan kadının anlaşılması için bir çözüm var mı emin değilim. Sistem içerisinde bazı adımlar kolaylaştıracak gibi gözükmekle birlikte bütün engel gruplarını kapsayan ve ihtiyacı karşılayan bir acil destek hattı ya da mekanizmadan söz edemiyoruz” açıklamalarında bulundu.

KONUK EVLERİNE ERİŞİLEMİYOR

Konuk evlerinin engel durumları düşünülerek planlanmadığını, bu nedenle engelli kadınlara uygun olmadığını aktaran Kara, “Şiddete maruz kalan engelli kadınlar, genellikle engel durumlarına göre kendilerine uygun rehabilitasyon ya da bakım merkezlerine yerleştiriliyorlar. Mevcut konuk evleri erişilebilirlik yönünden engelli kadınlara uygun olmadığı için engelli kadınlar bunun dışında kalıyor” dedi. Kara, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ihtiyacı karşılayacak bir hizmet verilmeli, engelli kadınları da dışarıda bırakmamalı. Şiddetle ilgili politikalarda bu esas düşünülerek yapıldığında danışma merkezine de şiddet önleme ve izleme merkezine de sığınma evine de engelli kadın erişebilecektir.”

'OLMAZSA OLMAZI DEĞİLLER'

Türkiye’de çok güçlü bir kadın hareketi olduğunu ancak engelli kadınların bu hareketin bütünüyle bir parçası olamadığını aktaran Kara, “Engelli kadınlar, kadın hareketinin olmazsa olmazı değiller. Türkiye’deki kadın hareketi içerisinde engelli kadınlar yeni yeni görünüyor ve bu hareketlilik içerisinde alan açılmaya çalışılıyor. Bir taraftan bugüne kadar bu alana çok fazla sayıda engelli kadının girememiş olması, diğer taraftan da engellilikle cinsiyet meselesinin cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili çalışan hareketler içerisinde çok fazla öncelenmemiş olmasıyla ilgili bir olumsuzluk var” ifadelerini kullandı. Kara, “Engelli kadınların çoğunun toplumsal cinsiyet farkındalığının olmaması, bu süreçlere onların biraz daha geç katılmalarına sebep olan faktörlerden bir tanesi. Bir diğeri de farkında olabilirsiniz ama erişilebilirlik olanakları yoksa, mücadele etmek, aşmak zorunda olduğunuz bariyerleriniz oldukça fazlaysa her zaman bu bariyerleri aşmak kolay olmadığı için bir yerde sınırlanıyorsunuz” diye konuştu.

FARKINDALIKLARI ARTTI

Engelli kadınların son yıllarda farkındalığının arttığını aktaran Kara, “Meselelere hak odaklı yaklaşılması ve kullanabilecek mekanizmaların olduğuna inanılması farkındalığın artmasını sağlıyor. Pek çok engelli kadının teknolojiye kolay erişebilmesi şiddeti görünür hale getirmede etkili. İhlale uğradığınızda bu durumu sosyal medyadan yaygınlaştırmak artık çok daha kolay, çok daha fazla insana erişebiliyorsunuz. Ama sadece duyurmak yetmiyor. Özellikle şiddetle ilgili konularda bütüncül politikalara ihtiyaç var. Kamu idaresinin koruma, mevcut haklara saygı gösterme yükümlülüğü var. Yasalarla güvence altına alınan şeylerin yerine getirilmesi lazım. İhlallerin ortadan kalkması için kamu otoritelerinin yanı sıra gerçek ve tüzel kişilerin de müdahalelerde bulunması gerekiyor” dedi.

'ADALETE ERİŞİM HAKKI KULLANILAMIYOR'

Engelli kadınların maruz kaldıkları şiddeti yargı sürecine taşıyamadıklarını belirten Kara, “Adalete erişim, Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi’yle güvence altına alınıyor. Ancak mevcut erişilebilirlik problemleri, ekonomik olanaksızlıklar, farkındalıkla ilgili meseleler adalete erişim hakkının kullanılmasını engelliyor. Özellikle işitme engelli kadınlar dava sürecindeyken, işaret dili tercümanları donanımlı değilse sorun yaşayabiliyor. Sürecin şekillenmesi açısından şiddete maruz kalan olarak doğrudan kişinin ifadeleri önemli. Kişi adına bunu aktaran tercüman bunu yaparken eksik bırakıyorsa, hakkı kullanmakla ilgili ciddi eksiklik yaşanıyor. Yarım yamalak işaret dili bile birisi adliyede tercüman olmamalı. Çünkü yardımdan çok zarar verir” diye konuştu.

'ÖZEL POLİTİKALARA İHTİYAÇ VAR'

Türkiye’nin BM Engelli Hakları Sözleşmesine taraf bir ülke olduğunu vurgulayan Kara, “Sözleşmenin 6’ncı maddesi engelli kadınlar ve kız çocuklarıyla ilgili taraf devletlere ekstra yükümlülükler getiriyor. Engelli kadınlar ve kız çocukları cinsiyetleri nedeniyle şiddete ve istismara daha açık durumdalar. Özellikle bu grupların şiddetten zarar görmelerini engellemek için taraf devletler ekstra tedbir almakla yükümlü. Şiddetle mücadele politikaları oluşturulurken özellikle engelli kadınlar ve kız çocuklarının ihtiyaçlarına yönelik alternatif seçenekler oluşturulmalı” dedi.

Engelli kadınların şiddet ortamından uzaklaşması için kadınların desteklenmesi gerektiğini aktaran Kara, “Engelli kadınların şiddet ortamından uzaklaştırılmalarıyla ilgili özel politikalara ihtiyaç var. Ekonomik olarak kendileri için bağımsız hayat kurmalarını sağlayacak destekleyici mekanizmalar gerekiyor. Şiddet ortamından kurtulduktan sonra da hayatları bir süre takip edilip destek alternatiflerinin sürmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.