Türkiye ekonomisinin haftalardır kilitlendiği o kritik gün geldi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), temmuz ayı toplantısında merakla beklenen kararını açıkladı. Piyasa beklentileriyle büyük ölçüde örtüşen bir adımla politika faizi, 300 baz puanlık bir indirimle yüzde 46 seviyesinden yüzde 43'e çekildi. Finansal piyasalarda kontrollü bir olumlu hava yaratan bu karar, aylardır yüksek finansman maliyetlerinin altında ezilen ve yatırım planlarını rafa kaldıran reel sektör için ise aynı coşkuyla karşılanmadı. Türkiye'nin üretim ve ihracat yükünü omuzlayan on binlerce firmayı temsil eden Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe, kararın hemen ardından yaptığı açıklamayla iş dünyasının nabzını tuttu ve atılan adımı "olumlu ancak yetersiz" olarak tanımlayarak, beklentilerin çok daha ötesinde olduğunu net bir dille ifade etti.

Atılan adım olumlu ama sanayicinin derdi daha derin

TCMB'nin yaptığı faiz indirimi, matematiksel olarak önemli bir gevşeme sinyali verse de, üretim çarklarını döndürmeye çalışan sanayiciler için sadece bir başlangıç niteliği taşıyor. TİM Başkanı Mustafa Gültepe, yaptığı değerlendirmede, kararı olumlu karşıladıklarını ancak mevcut ekonomik konjonktürde bu oranın sanayicinin sırtındaki yükü hafifletmekten uzak kaldığını vurguladı. Gültepe, "TCMB’nin bugün gerçekleştirdiği 300 baz puanlık faiz indirimini, yetersiz ancak olumlu karşılıyoruz. Reel sektörün yatırım ve üretim maliyetlerinin rahatlatılması için faiz indiriminin çok daha hızlı ve yüksek oranlarda yapılması gerekiyor" sözleriyle, iş dünyasının acil ve daha kapsamlı bir eylem planı beklentisini ortaya koydu. Bu açıklama, aslında aylardır süren bir sıkışmışlığın dışa vurumu olarak görülüyor. Bir yanda artan enerji maliyetleri, hammadde fiyatlarındaki küresel dalgalanmalar ve yüksek işçilik giderleri, diğer yanda ise bu maliyetleri karşılamak ve yeni yatırımlara yönelmek için ihtiyaç duyulan finansmanın fahiş maliyetleri, Türk sanayicisini adeta bir mengenenin içine sıkıştırmış durumda. Bu nedenle, 300 baz puanlık indirim, yüksek ateşli bir hastaya verilen ağrı kesici gibi, sadece semptomları hafifleten ancak hastalığın kökenine inmeyen bir müdahale olarak algılandı.

Kredi muslukları açılmadan çarklar dönmüyor

Mustafa Gültepe'nin açıklamalarının merkezinde yer alan en kritik konulardan biri de krediye erişim ve maliyetler oldu. Sadece politika faizinin indirilmesinin tek başına bir anlam ifade etmediğini belirten Gültepe, bu indirimin bankacılık sektörünün kredi politikalarına da yansıması gerektiğinin altını çizdi. Sanayici için asıl önemli olanın, öngörülebilir ve makul maliyetlerle, özellikle de uzun vadeli yatırım kredilerine ulaşabilmek olduğunu ifade etti. "Keza kredilerin uygun koşullarda ve uzun vadeli kullandırılması çok önemli. Bunun gerçekleşmesi, içinden geçtiğimiz zorlu koşullarda sanayicilerimizin elini bir nebze de olsa rahatlatacaktır" diyen Gültepe, aslında sistemdeki bir başka önemli düğüme işaret etti. Türkiye'de uzun bir süredir devam eden sıkı para politikası, bankaların kredi iştahını önemli ölçüde azaltmış ve kredi verme koşullarını oldukça zorlaştırmıştı. Yeni bir makine alarak üretim kapasitesini artırmak isteyen, yeni bir fabrika kurarak istihdam yaratmayı hedefleyen ya da sadece artan işletme sermayesi ihtiyacını karşılamak isteyen bir firma, ya banka kapılarından geri çevriliyor ya da katlanılması imkansız faiz oranları ve kısa vadelerle karşılaşıyordu. Bu durum, ekonominin can damarı olan yatırımların durma noktasına gelmesine neden oluyordu. Bu nedenle iş dünyası, finansman kanallarının sadece kâğıt üzerinde değil, pratikte de açılmasını talep ediyor.

Şok iddia! Mehmet Şimşek gidiyor, yerine...
Şok iddia! Mehmet Şimşek gidiyor, yerine...
İçeriği Görüntüle

İhracatçının can simidi reeskont kredilerinde yeni limit

İş dünyasının finansman taleplerinin yoğunlaştığı bir dönemde, TİM Başkanı'nın açıklamasında olumlu karşılanan nadir başlıklardan biri, ihracatçılar için hayati önem taşıyan reeskont kredileri ile ilgili gelişme oldu. Günlük 4 milyar lira olan reeskont kredi limitinin artırılması kararını son derece önemli bulduklarını belirten Gültepe, bu adımın doğru yönde atılmış bir teşvik olduğunu ifade etti. Reeskont kredileri, ihracat taahhüdü karşılığında Eximbank aracılığıyla firmalara sunulan, piyasa koşullarına göre çok daha düşük maliyetli ve döviz bazlı krediler olması nedeniyle ihracatçı firmaların en önemli can simidi olarak kabul ediliyor. Küresel pazarlarda rekabet eden ve döviz geliri sağlayan firmaların, uluslararası rakipleriyle benzer finansman koşullarına sahip olması, rekabet güçlerini korumaları açısından kritik bir rol oynuyor. Bu limit artışı, daha fazla ihracatçının bu imkandan faydalanmasının önünü açacak ve firmalara bir nebze de olsa nefes aldıracak. Ancak bu adım da, genel finansman sorununun yanında daha sınırlı bir kesimi ilgilendiren, palyatif bir çözüm olarak görülüyor. TİM'in vurguladığı gibi, sürdürülebilir büyüme ancak genele yayılan, uygun maliyetli ve erişilebilir finansman koşullarıyla mümkün olabilir.

Gözler merkez'in sonraki adımlarında: istikrar mı, daha hızlı indirim mi?

Mustafa Gültepe'nin açıklamaları, sadece mevcut duruma bir tepki değil, aynı zamanda geleceğe yönelik net bir beklentiyi de içeriyor. Faiz indirim sürecinin önümüzdeki dönemde "hızlı ve istikrarlı" bir biçimde devam etmesi arzusunu dile getiren Gültepe, aslında ekonomi yönetiminin önündeki en büyük ikilemi de bir kez daha gündeme getirmiş oldu. Bir yanda, yüzde 70'ler seviyesinde seyreden kronik enflasyonu kontrol altına almak için sıkı para politikasını sürdürme zorunluluğu, diğer yanda ise üretimi, yatırımı ve istihdamı desteklemek için faizleri daha da düşürme yönündeki yoğun baskı bulunuyor. İş dünyası, artan maliyetler ve daralan iç talep karşısında büyüme motorunun stop etmesinden endişe ediyor ve bu nedenle TCMB'nin elini daha da çabuk tutmasını istiyor. Reel sektör temsilcileri, enflasyonla mücadelenin sadece faiz artırımı gibi tek bir enstrümanla yapılamayacağını, asıl çözümün üretimi artırarak arzı güçlendirmekten geçtiğini savunuyor. Bu üretimin yapılabilmesi için de yatırım ortamının iyileştirilmesi ve finansman maliyetlerinin düşürülmesi şart. Dolayısıyla, Merkez Bankası'nın ağustos ve takip eden aylarda atacağı adımlar, enflasyonla mücadele ve büyüme arasındaki bu hassas dengenin hangi yöne evrileceğini göstermesi açısından piyasalar tarafından yakından izlenmeye devam edecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ