Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), Temmuz 2025 dönemi toplantısının ardından, politika faizini piyasa beklentilerinin oldukça üzerinde, 300 baz puanlık bir indirimle yüzde 46'dan yüzde 43 seviyesine çektiğini duyurdu. Bu karar, Mart 2025 toplantısından bu yana gerçekleştirilen ilk faiz indirimi olurken, ekonomistlerin ve piyasa aktörlerinin genel beklentisi olan 250 baz puanlık indirimin aşılması, TCMB'nin para politikasındaki duruşuna ilişkin soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Kararın açıklanmasıyla birlikte finansal piyasalarda anında hareketlilik yaşanırken, gözler şimdi bu sürpriz adımın enflasyon ile mücadele ve döviz kurları üzerindeki olası etkilerine çevrildi.

Piyasalar 250 bekliyordu, merkez 300'le vurdu

Hafta başından itibaren hem yerli hem de yabancı kurumların ekonomistleri arasında yapılan anketler, Para Politikası Kurulu'ndan çıkacak karara dair ortak bir beklenti oluşturmuştu. Konsensüs, bankanın dezenflasyon sürecindeki kazanımları riske atmamak adına temkinli bir adım atarak 250 baz puanlık bir indirime gideceği yönündeydi. Ancak saat 14:00'te açıklanan karar, bu beklentileri boşa çıkardı. 300 baz puanlık indirim, Merkez Bankası'nın ekonomideki yavaşlamayı canlandırmak adına daha cesur bir adım atmaya hazır olduğunun sinyali olarak yorumlandı. Politika faizindeki bu indirime paralel olarak, bankanın faiz koridorunun üst bandı olan gecelik borç verme faiz oranı yüzde 49’dan yüzde 46’ya, koridorun alt bandı olan gecelik borçlanma faiz oranı ise yüzde 44,5’ten yüzde 41,5’e indirildi. Bu bütüncül indirim, bankanın parasal gevşeme döngüsünü beklentilerden daha hızlı bir şekilde başlattığına işaret ediyor.

Ekonomide güven makası açılıyor: Hizmet ve perakende kan kaybederken inşaattan sürpriz atak
Ekonomide güven makası açılıyor: Hizmet ve perakende kan kaybederken inşaattan sürpriz atak
İçeriği Görüntüle

Sıkılaşmadan gevşemeye sert dönüş

Merkez Bankası'nın bu kararı, son birkaç aydaki para politikası seyrinde yaşanan sert dönüşü de teyit etmiş oldu. Henüz bahar aylarında, özellikle Mart ayındaki siyasi gelişmeler ve TL varlıklar üzerinde artan baskı sonrası TCMB, sıkı para politikasının dozunu artırmak zorunda kalmıştı. 17 Nisan'daki PPK toplantısında politika faizi 350 baz puan gibi oldukça sert bir artışla yüzde 46 seviyesine çıkarılmıştı. Haziran ayında ise bu seviyeyi koruyarak "bekle-gör" politikası izleyen banka, temmuz ayında attığı bu adımla, sıkı duruşun yerini kontrollü bir gevşemeye bıraktığını net bir şekilde ortaya koydu. Bu strateji değişikliğinin ardında, yüksek faizlerin iç talepte yarattığı belirgin yavaşlama ve üretim çarklarındaki soğuma işaretlerinin etkili olduğu düşünülüyor. Banka, bir yandan enflasyonu kontrol altında tutmaya çalışırken diğer yandan da ekonomik aktiviteyi tamamen boğmaktan kaçınan hassas bir denge politikası izlemeye çalışıyor.

Karar metnindeki satır araları ne anlatıyor?

TCMB tarafından kararla birlikte yayımlanan metin, bu sürpriz indirimin gerekçelerini ve gelecek döneme dair ipuçlarını barındırıyor. Metinde, enflasyonun ana eğiliminin haziran ayında yatay bir seyir izlediği belirtilirken, bu ifade "enflasyondaki düşüşün henüz istenen hızda olmadığı ancak kötüleşmenin de durduğu" şeklinde yorumlandı. Banka, Temmuz ayında vergi artışları ve dönemsel faktörler nedeniyle aylık enflasyonda geçici bir yükseliş yaşanacağını öngördüğünü belirterek piyasaları önceden hazırladı. Karar metninin kilit cümlesi ise "Yakın döneme ilişkin veriler, talep koşullarının dezenflasyonist etkisinin arttığını göstermektedir" oldu. Merkez Bankası, bu ifadeyle aslında yüksek faiz politikasının işe yaradığını, talebi frenlediğini ve bu sayede artık faiz indirimleri için bir alan açıldığını savunuyor. Ancak metinde, "enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarının" dezenflasyon süreci için risk oluşturmaya devam ettiğine yapılan vurgu, bankanın hala temkinli olduğunu ve olası bir bozulmada yeniden frene basabileceğinin sinyalini veriyor. "Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda tüm para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır" ifadesi, bu açık kapıyı teyit ediyor.

Karar sonrası piyasaların ilk tepkisi ne oldu?

Beklentilerin üzerinde gelen faiz indirimi, döviz piyasasında anında fiyatlandı. Karar öncesinde 33,45-33,50 bandında sakin bir seyir izleyen Dolar/TL kuru, kararın açıklanmasıyla birlikte saniyeler içinde 33,80 seviyesinin üzerine fırladı. Türk Lirası'nın getirisi azaldığı için yatırımcıların dövize yönelmesiyle kurdaki bu hareketlilik, günün en çok konuşulan finansal gelişmesi oldu. Borsada ise tam tersi bir hava hakimdi. Faiz indirimleri, şirketlerin borçlanma maliyetlerini düşürdüğü ve ekonomik aktiviteyi desteklediği beklentisiyle hisse senetleri için pozitif bir gelişme olarak kabul edilir. Bu doğrultuda Borsa İstanbul'da BIST 100 endeksi, kararın ardından alımların güçlenmesiyle pozitif bir seyre geçti. Piyasa uzmanları, kurdaki yükselişin kalıcı olup olmayacağının, yabancı yatırımcıların bu adıma vereceği tepkiye ve gelecek aylardaki enflasyon verilerine bağlı olacağını belirtiyor.

Vatandaşın cebine ve kredilere nasıl yansıyacak?

Merkez Bankası'nın politika faizi, bankaların hem mevduat hem de kredi faiz oranlarını belirlerken kullandıkları temel referans noktasıdır. Bu 300 baz puanlık indirimin, önümüzdeki haftalardan itibaren kademeli olarak kredi piyasasına yansıması bekleniyor. Özellikle ihtiyaç, taşıt ve konut kredisi çekmeyi planlayan vatandaşlar için faiz oranlarında bir düşüş yaşanabilir. Bu durum, bir süredir durma noktasına gelen kredi piyasasını yeniden canlandırabilir ve ertelenen tüketim harcamalarını öne çekebilir. Ancak madalyonun diğer yüzünde ise mevduat sahipleri bulunuyor. Bankalar, kredi faizlerini düşürürken, Türk Lirası mevduatlara verdikleri faiz oranlarını da aşağı çekecektir. Bu da, tasarruflarını bankada değerlendiren vatandaşların elde edeceği getirinin azalması anlamına geliyor. En kritik soru ise bu kararın enflasyon üzerindeki nihai etkisi olacak. Ucuzlayan kredilerle artacak olan tüketim harcamalarının, henüz tam olarak kontrol altına alınamamış olan enflasyonu yeniden alevlendirme riski, ekonomistlerin en büyük endişesi olarak masada duruyor.

Gözler şimdi eylül toplantısında

Piyasalar, bu sürpriz indirimin şokunu atlatmaya çalışırken, gözlerini şimdiden bir sonraki toplantının yapılacağı 11 Eylül tarihine çevirdi. Bugünkü cesur adımıyla Merkez Bankası, faiz indirim döngüsünde daha hızlı hareket edebileceğini gösterdi. Ancak bu hızın devam edip etmeyeceği, tamamen önümüzdeki iki ay boyunca açıklanacak olan enflasyon verilerine ve küresel ekonomik koşullara bağlı olacak. Eğer temmuz ve ağustos aylarında enflasyon beklentilerin üzerinde bir sıçrama yaparsa, PPK eylül ayında frene basarak bir "pas geçme" kararı alabilir. Ancak enflasyonda beklenen düşüş eğilimi devam ederse, indirimlerin sürmesi kuvvetle muhtemel. Merkez Bankası'nın bu kararı, Türkiye ekonomisini yeni bir patikaya sokarken, bu yolun ne kadar engebeli olacağını zaman gösterecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ