Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası), Başkan Fatih Karahan'ın sunumuyla 2025 yılının üçüncü enflasyon raporunu açıkladı ve bu rapor, sadece ekonomik çevrelerde değil, aynı zamanda milyonlarca kamu çalışanının geleceğini doğrudan etkileyecek bir içerikle geldi. Merkez Bankası, uzun vadeli yüzde 5'lik nihai hedefini korumakla birlikte, dezenflasyon sürecinin beklenenden daha uzun ve sancılı geçeceğini kabul ederek, önümüzdeki iki yıl için belirlediği "ara hedefleri" yukarı yönlü revize etti.
Bu hamle, bir teknik güncellemenin çok ötesinde, hükümetin geleceğe yönelik fiyat istikrarı beklentilerindeki değişimin resmi bir ilanı niteliğindeydi. Rapora göre;
-
2025 yılı için daha önce yüzde 24 olarak belirlenen ara hedef korunsa da, tahmin aralığı yüzde 19-29'dan yüzde 25-29'a çekilerek, yıl sonu enflasyonunun hedefin üzerinde gerçekleşme ihtimali kuvvetlendirildi.
-
2026 yılı için yapılan revizyon ise en kritiğiydi. Önceki raporda orta noktası yüzde 12 olarak öngörülen enflasyon hedefi, 4 puanlık sert bir artışla yüzde 16'ya yükseltildi. Tahmin aralığı da yüzde 6-18'den, yüzde 13-19 aralığına çekildi.
-
2027 yılı için ise yüzde 8 olan ara hedef, yüzde 9'a çıkarıldı.
Bu rakamlar, Merkez Bankası'nın, fiyat istikrarına ulaşmanın daha önce öngörülenden daha maliyetli ve uzun bir yolculuk olacağını kabul ettiğini gösteriyor. Ve bu kabul, tam da memurların iki yıllık maaş zammı pazarlığının ortasında geldi.
Zam masasında kartlar yeniden dağıtıldı: hükümetin teklifi hedeflerin altında kaldı
Merkez Bankası'nın yeni projeksiyonu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile memur sendikaları arasında yürütülen 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşme görüşmelerinin seyrini tamamen değiştirdi. Hükümet kanadı, masaya ilk teklif olarak 2026 yılı için ilk altı ay yüzde 10, ikinci altı ay yüzde 6; 2027 yılı için ise her iki altı aylık dönem için yüzde 4'er zam önermişti.
Memur konfederasyonları tarafından "beklentilerin çok uzağında" ve "kabul edilemez" olarak nitelendirilen bu teklif, Merkez Bankası'nın yeni hedefleriyle karşılaştırıldığında matematiksel olarak da dayanaksız kaldı. Hükümetin 2026 yılı için kümülatif olarak yaklaşık yüzde 16,6'ya denk gelen zam teklifi, artık Merkez Bankası'nın kendi belirlediği yüzde 16'lık yeni enflasyon hedefinin sadece bir miktar üzerinde kalıyor. Bu durum, memurun 2026 yılında neredeyse hiç refah payı artışı alamayacağı, sadece beklenen enflasyona karşı maaşının korunacağı anlamına geliyor. Bu revizyon, "Biz size hedef enflasyon oranında zam teklif ediyoruz" argümanını savunan hükümetin elini zayıflatırken, "Hedefleriniz bile sizin teklifinizden daha yüksek" diyecek olan sendikaların elini pazarlık masasında oldukça güçlendirdi.
Gözler yeni teklifte: 'hedefe uyumlu zam' ne anlama geliyor?
Memur sendikalarının ilk teklifi oybirliğiyle reddetmesinin ardından, gözler kamu işvereninin bugün sunması beklenen ikinci ve muhtemelen son teklifine çevrildi. Hükümetin sunacağı yeni teklif, artık Merkez Bankası'nın güncellenmiş hedefleriyle uyumlu olmak zorunda. Bu "uyum", memurun alacağı zam oranının alt sınırını da fiilen belirlemiş oluyor.
Örneğin, hükümetin 2026 yılı için sunacağı yeni teklifin, enflasyon hedef bandının üst sınırı olan yüzde 19'a yakın olması, sendikaların en temel talebi olacak. Masadaki hesaplamalara göre, 2026 için ilk altı ay yüzde 15, ikinci altı ay yüzde 8 gibi bir teklif, yıllık bazda yüzde 24'ü aşan bir artış anlamına gelecek ve bu, sendikaların talep ettiği "refah payı" ilkesini karşılayacak. Ancak hükümetin, dezenflasyon programına olan bağlılığını göstermek için artışları, enflasyon patikasının orta noktası olan yüzde 16'ya yakın tutmaya çalışması bekleniyor. Bu durum, pazarlıkların son günlerde bu dar alanda kilitlenmesine neden olacak.
Uzlaşma olmazsa son durak hakem kurulu: geçmiş kararlar umut vermiyor
Toplu sözleşme takvimine göre, sendikaların bugün verilecek ikinci teklif üzerindeki nihai kararlarını 19 Ağustos Salı gününe kadar bildirmeleri gerekiyor. Bu tarihe kadar taraflar arasında bir uzlaşma sağlanamazsa, süreç otomatik olarak Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na devredilecek. Çoğunluğu hükümet tarafından atanan üyelerden oluşan ve kararları kesin olan Hakem Kurulu'nun, en geç 29 Ağustos'a kadar nihai kararını vermesi gerekiyor.
Ancak geçmiş tecrübeler, sendikaların Hakem Kurulu sürecine neden mesafeli yaklaştığını gözler önüne seriyor. 2012 yılından bu yana yapılan 7 toplu sözleşme görüşmesinden 3'ü Hakem Kurulu'na gitti. Kurul, sadece 2012 yılında hükümetin yüzde 3,5'lik teklifini yüzde 4'e çıkarmak dışında, diğer tüm dönemlerde hükümetin masadaki son teklifini aynen onayladı. Bu durum, Hakem Kurulu'nun bir "uzlaştırma" mekanizmasından çok, hükümet kararlarını "onaylama" mercii olarak çalıştığı yönündeki eleştirileri güçlendiriyor. Bu nedenle sendikalar, masada elde edebilecekleri en yüksek oranı almak için son ana kadar pazarlıkları sürdürmeyi hedefliyor.
Sonuç olarak, Merkez Bankası'nın enflasyon raporu, beklenmedik bir şekilde maaş zammı pazarlıklarının en önemli belgesi haline geldi. Hükümetin bugün sunacağı ikinci teklif, sadece milyonlarca memurun ve emeklinin alım gücünü değil, aynı zamanda kendi ekonomi programının hedeflerine ne kadar sadık kalacağının da bir testi olacak.