Didar DEMİRCİ - Son yılların bir numaralı konu başlıklarından biri olan iklim krizi, özellikle su kaynaklarının azalması, mevsim geçişlerinin değişmesi gibi etkilerle tarımı olumsuz yönde etkiliyor. Özellikle su kaynaklarının azalmasına paralel olarak tarımsal üretim de sekteye uğruyor. Ekim ayının gelmesiyle birlikte başta buğday olmak üzere hububat ekmek için hazırlanan İzmirli çiftçi, yağış olmadığı için ekim yapamamıştı. Kasım ayının ortalarında bazı çiftçiler ekime başlasa da, yağış düzensizliği nedeniyle çoğu tarlada buğday ekimini tamamlanamadı. Yağışlarla birlikte ekili tarlalardaki buğday çimlenirken, ekimi yapılmayan tarlalardaki toprağın tava gelmesi bekleniyor.

EKİM SÜRECİ YAVAŞLADI
Menemen’de tarımsal üretim yapan Yücel Altıntaş, bölgedeki çiftçilerin ekim sezonu hakkında bilgi verdi. Altıntaş, “Şu anda yağan yağmurlar buğday ekili arazilerde çimlenmeyi sağladı. Tabi bunun devamını bekliyoruz. Bu yağmurlardan sonra buğday ekimi devam edecek. Kuraklık var diye insanlar çimlenme olmaz diye ekimi ağırdan almışlardı. Fakat dikilen buğdaylarda çimlenme sağlayacak yağış geldi. Dikilen buğdaylar çimlenme açısından yeterli yağmuru aldı. Topraktaki nem oranı çimlenmeyi sağlıyor. Yağmurlar kesilirse çiftçi tarlaya girecek ve dikime devamı edilecek” diye konuştu. Birkaç gündür yağmur yağdığını, ancak bu durumun kuraklık gerçeğini ortadan kaldırmadığını ifade eden Altıntaş, “Şu an yağmurlar yağıyor tamam ama barajlar boş. Çiftçimizde önümüzdeki günleri düşünerek buğday dikimine devam edeceğini düşünüyorum. Bu yağmurlarla beraber buğday toprakta şu anda çimlenmeye başladı ve bu bizim için çok sevindirici bir durum. Zaten yağmasaydı dikilen buğdaylar için kötü bir senaryo bekleniyordu” sözlerini kaydetti.



TAŞIMA SU ÇÖZÜM DEĞİL’
Ege Bölgesi’ndeki kuraklığa dikkat çeken İzmir Ziraat Odası Başkanı Dr. Hakan Çakıcı, barajlardaki doluluk oranının yüzde 2/3’lerde olduğunu açıkladı. Çakıcı, sözlerine şöyle devam etti: “Buradaki olay şu uzun zamandır yağmur yağmadığı için toprak tava gelmemişti onun için ekim yapamadılar. Bir grup çiftçi kuruya ekim yaptı. Üzerine de yağmur yiyince onlar için çok güzel oldu. Ama şimdi yağmuru bekleyenlerin durumu kötü oldu. Onlar bu yağmurun geçmesini bekleyecekler. Yağış düzensizlikleri ve su rezervlerinin azalması nedeniyle var olan suyu verimli kullanmalıyız. Özellikle devletin yüzey sulaması, baraj ve gölet planlamaları yapması gerekiyor. Öte yandan barajlardaki doluluk oranının düşmesi nedeniyle çevre illerdeki su kaynaklarından büyükşehirlere su hatlarıyla su taşınıyor. Başka bir havzanın bölgenin suyunu çalıyorsun oradan alıp buraya getiriyorsun. Önemli olan var olan suyu tasarruflu kullanmak.”

Son 21 yılın en düşük seviyesi
Sıcaklıkların artması, yağışların azalması sonucunda meydana gelen meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklığı tetiklediğini ve bunun sonucu da kaçınılmaz olarak tarımsal kuraklıkla karşı karşıya kalacağımıza dikkat çeken TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Ege Bölge Temsilcisi Ayşegül Akıncı Yüksel, Ege Bölgesi’ndeki Ekim ayı yağışlarının son 21 yılın en düşük seviyesinde olduğuna dikkat çekti. Yüksel, “Yağışlar, Türkiye genelinde normaline göre yüzde 38 azalırken, en fazla azalma yüzde 77 ile Ege Bölgesinde gerçekleşmiştir. Ege Bölgesinde, Ekim ayı yağışı 10.7 mm, normali 47.2 mm ve 2021 yılı Ekim ayı yağışı 37.7 mm'dir. Yağışlarda normaline göre yüzde 77, 2021 yılı Ekim ayı yağışlarına göre yüzde 72 azalma meydana gelmiş, Gediz Havzası’nda son 38 yılın, Kuzey Ege ve Küçük Menderes havzalarında son 21 yılın en düşük Ekim ayı yağışları gerçekleşmiştir” dedi.

Suyu şehirlerde tutamıyoruz
Şehirlere düşen yağış miktarının kırsal alanlara düşen yağışlardan daha fazla olduğunu aktaran Yüksel, şöyle konuştu: “Şehir merkezlerine yağan yağışların, baraj ve göletlerin doluluk oranlarını etkilemediği gibi sel ve taşkınlara neden olmakta, aşırı betonlaşma, kent içi zeminlerdeki geçirgen olmayan yüzey imalatındaki artış nedeniyle de mazgallar yoluyla denize atılmakta yer altı suyuna da fayda sağlamamaktadır. Eğer ilimiz ve bölgemiz önümüzdeki aylarda yeterince yağış alamaz ve gerekli tedbirler alınmazsa hidrolojik ve ona bağlı olarak tarımsal kuraklığın yaşanması kaçınılmazdır. Bu da önemli sağlık ve ekonomik sorunlara yol açacaktır” dedi. Söz konusu durumun yaşanmaması için yapılması gerekenlere dikkat çeken Yüksel, “Yaşamın kaynağı ve zorunluluğu olan suyun değeri, özellikle temiz su kaynaklarının önemi konusunda toplumda farkındalık yaratmak sadece kişisel sorumluluklarla sağlanamaz. Bunun için bütüncül seferberlik, merkezi ve yerel idarelerin eşit sorumlulukları çerçevesinde toplumsal duyarlılık hattında oluşturulacak politikalar ve planlamalarla yapılmalıdır.”