Serdar ÇELENK

Kendim rehber olduğum için böyle söylüyorsam namerdim :-) Ama hem ülke tanıtımı, hem de ülke turizmi açısından, rehberliğin yeri doldurulamaz. Müzelerdeki, ören yerlerindeki kulağa takılan bilgiç sesli rehberler ise hiç dolduramaz. Soğuk, mekanik şeyler işte...

Rehberlik, tam adı ile “turist rehberliği” günümüzün gözde, çekici mesleklerinden. Eskiden öyle miydi? Sene 1977, taze rehberim ama bir memurun kazandığı paranın en az iki katını kazanıyorum. Ciddi görüştüğüm kız arkadaşımın evine, kız istemeye gittik ailece. Babasının mesleğimi sorması üzerine rahmetli babam “Turist rehberi” dedi. Babası da : “Onu biliyoruz da, esas ne iş yapıyor?” diyince, ben hayatımın şokunu yaşamıştım.

Rehberlik eğitimi

Sadece yabancı dil bilmekle rehberlik yapılabileceğini sanıyor pek çok insan. O şekilde yol tarif edilebilirsiniz sadece. Altmışlı yıllarda belediyelerden vesika alınarak yapılan rehberlik, bugün dört yıllık fakültelerde okutulan bir meslek haline geldi. Nerdeden nereye? Ülkemizin pek çok üniversitelerinde turist rehberliği bölümleri var. Her ne kadar eğitimler her yerde aynı ölçüde iyi değilse de, kervan yolda düzülür. Yani “Ben iyi bir rehber olacağım” diyen kişi, kendini bilgiyle donatmak için sadece standart eğitime bağlı kalmayacak. Araştıracak, okuyacak, gidip yerinde görecek, deneyimleyecek.

Bir de “Ben her yerde, her türlü rehberliği yaparım.” yok artık. Rehberlik de branşlaşıyor yavaş yavaş. Bir insanın her şeyi bilmesi mümkün değil. O nedenle de, kendine niş bir alan seçen bir rehber, hem kendini binlerce aktif rehberden ayırmış, aranan rehber oluyor, hem de iş bulma şansı çok artıyor. Örneğin hobisi yemek-içmek olan bir rehber, pek ala çok iyi bir gastronomi rehberi olabilir. Öğren şarabı, zeytinyağını, peyniri, yaşadığın yerin lezzetlerini, hayatını yaşa. Düşünsenize, adamın hobisi, aynı zamanda mesleği. Yok böyle bir keyif. Bir diğeri de doğayı çok seviyor diyelim. Yürüyüş gruplarına rehberlik yapabilir. Bölgenin doğasını, ağacını, çiçeğini, börtüsünü, böceğini öğrenecek sadece. Hem doğada gezecek, hem parasını kazanacak.

Rehberlik nedir?

Rehberlik, o tam anlamı ile hakim olduğunuz yabancı dil ile, insanlık tarihini, bölgenin tarih boyunca geçirdiği dönemleri, taşını, toprağını, insanını, her ama her şeyini anlatmak için ; 1) Konuştuğunuz yabancı dilde, tüm terminolojiye sahip çok geniş bir kelime hazneniz olacak. 2) Ülkenizin diğer ülkelerle karşılaştırılmış şekilde coğrafi, tarihi, siyasi, ekonomik, sosyolojik konulardaki güncel bilgileri bileceksiniz. 3) Bu bilgileri, bildiğiniz yabancı dille en mükemmel şekilde aktarma becerisine sahip olacaksınız.

Bu da yetmez. Her gurubun ilk beş dakikada röntgenini çekerek, onların kültür düzeyini, ilgi alanlarını aşağı yukarı belirlemeniz ki, ona göre de anlatım yapmanız gerekir. Mahalleden toplanıp geziye giden Ayşe Fatma teyzelere arkeolojik sunum yaptığınızı düşünsenize. Bu nedenle standart rehberlik diye bir şey yoktur. Başarılı rehberin en önemli kriteri, gruba uygun anlatım yapması, bilgi aktarmasıdır. Ne bir eksik, ne bir fazla.

Bu adam kim ola ki?

Mesleği yaparken, en ilginç bulduğum şey ilk karşılaşma. Bir haftalık bir turun başındasınız. Ne siz onları, ne de onlar sizi hiç görmemiş. Huyunuzu suyunuzu bilmiyorlar. Ama bir hafta boyunca size tabi olacaklar. “Rehber nasıl birisi acaba?” “Bilgili gibi duruyor ama...” “Ya onun yüzünden çok kötür bir hafta geçirirsek...” Düşünceler, düşünceler endişeler, beklentiler...

Rehberin buradaki tavrı, duruşu büyük ölçüde tüm hafta için belirleyici olur. Kibarca ve sempatik bir tanışma, birkaç buz kırıcının yardımı ile çok sıcak bir başlangıca dönüşebilir. Ya da kendi dışında bile olsa, araçtaki teknik bir arıza, şoförün yaklaşımı, olumsuzluklarla başlayan kötü bir haftayı peşinden getirebilir. İşte tam burada rehberin önemi ortaya çıkar. Ne kadar profesyonel olduğunu gösterme zamanı gelmiştir.

Dile kolay, 46 yıldır yaptığım ve hala de yapmaya çok severek devam ettiğim mesleliğimi, iki ayağım üzerinde durabildiğim sürece yapmaya devam edeceğim. Para kazanmak için olmasa da, öğrenci gruplarına, dezavantajlı gruplara, yaşadığı kenti tanıtmak kadar büyük keyif var mı? Bir de yaşadığım ülkenin, kentin turizminin gelişmesi için fikir üretmek.

Çok okuyan da bilir, çok gezen de. Biz rehberler bu ikisini birlikte çok yoğun yaptığımızdan, ister istemez bir bilgi birikimimiz oluşuyor. İşte bu bilgileri başkalarına aktaramadığınız zaman, omuzlarınızdaki yük artıyor ve sizi rahatsız ediyor. Bu rehberlik yaparak anlatmak da olabilir, yeni yetişen genç meslektaşlarımızla bilgi ve deneyimlerimizi paylaşmak da.

Arada köprü

Rehber aynı zamanda bir köprüdür desek, yanlış olmaz. Kültürler arasında, insanlar arasında, zaman dilimleri arasında, müşteri ile seyahat acentesi, hatta gidilen her noktadaki iletişimlerde. Köprü, güzel bir sözcük. İşleri kolaylaştıran önemli bir şey. Dereyi geçeceksiniz, köprü yok. Sıvayın bakalıp paçaları.

İşimiz uzlaşmak, uzlaştırmak. Adam çalışmış, para biriktirmiş, tatil yapıp kafasını dinlendirmek, gönlünü eğlendirmek için. Ama sorunlardan keyif yapmaya fırsat bulamıyor. Rehberin sorunlar oluşmadan, hatta gruba hiç çaktırmadan görüp çözmesi de yaptığımız işin inceliklerinden.

Tanıtımda rehber

Yıllarca bir şekilde turizm fuarlarına gittik. Yurt içinde, yurt dışında. Turizmle ilgili, ilgisiz herkes orada. Bir tek rehberler yok. Konu tanıtım, ama işi tanıtmak olan rehberi getirmemiş kurumlar. Kimi getirmişler peki? Vali, Belediye Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, tanıdık, eş dost akraba, en çok da meclis üyeleri. Hani bir konuda karar alırken el kaldıranlar var ya, işte onları. Ellerini daha rahat kaldırsınlar diye.

Peki bu arkadaşların tanıtıma nasıl bir katkıları olabilir, mesela ITB Berlin Turizm Fuarında.Vallahi memlekete değil ama, kendilerine çok katkısı oluyor. Güzel güzel gezip, bol bol alış veriş yapıyorlar. Ama tanıtım stantında önce yakaladıkları yabancılarla poz poz fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyorlar. Hani gösterecekler ya, biz işte böyle çalıştık diye.

Peki rehberler neden olmaz burada? Çünkü turizmin en önemli bileşenlerinden biri olan rehberler örgütlü hareket edemezler. Hep zeybek oynarlar. Halay çekmeyi beceremediler bir türlü. Oysa ki, bu fuarlarda gönüllü olarak görev yapacak binlerce deneyimli, bilgili rehber arkadaşım var. Yabancı dile değil, dillere son derece hakim. Ülkesine tanıtım konusunda çok faydalı olabilecek. Gelen genç meslektaşlarım bunu başarabilirler belki.

Tanıtmak için bilmek gerek

Tanıtmak ne demek? Önce bir şeyi bileceksin ki onu anlatabilesin. Bilmediğin şeyi anlatmak mümkün olabilir mi? İşte rehberin işi bilmek. Okur, gezer, araştırır, öğrenir, anlatır. Hayal gücünü kullanır. Artık olmayan şeyleri, karşısındakinin hayal etmesini sağlayacak şekilde tanımlar, imaj oluşturur. 

Diyelim İzmir'in tanıtımını yapacağız. “İzmir çok güzel bir yer, koşun gelin” şeklinde bir tanıtım mı yapılacak. Yoksa çağırdığınız, kentinize davet ettiğiniz kişilere somut bir şeyler sunmak mıdır esas olan. Tabii ki ikincisi. Ben İzmir'e geleceksem, geldiğimde neler göreceğimi, neleri yaşayacağımı, ne yiyip ne içeceğimi, bunları nerede yapacağımı bilmeden gelmem. Demek ki, gelmesini istediğimiz insanları, ki biz onlara turist diyoruz, önceden somut olarak bilgilendirmemiz lazım.

Bilgilendirmek için de, bilgi sahibi olmamız. Bunun için araştırmamız, öğrenmemiz lazım. İşte bu tam rehberler göre bir iş, onların işi. Peki rehberler bu işin neresinde? Kıyıcığında sadece. Rehberlik yan yatma yeri değildir. Her rehberin bu konuda kendini sorumlu hissetmesi, bilgilerini birleştirerek, yaşadığı kentin turizmine, tanıtımına katkıda bulunması gerekir.

Birkaç yıl öncesine kadar İzmir Turu diyince aklımıza Kadifekale, Agora, Hisarönü, Saat Kulesi ve Asansör gelirdi. Ne bir eksik, ne bir fazla. Bu kadardı sadece. Yaptığımız çalışmalarla İzmir'de tur yapma olanakları çoğaldı. Tematik turlar, bölgesel turlar, çevre turları olarak çeşitlendi. Araştırdıkça, kafa yordukça daha zengin bilgilere ulaşıyor insan. O bilgileri de harmanlayıp, bir programın içine yerleştirince, oluyor yeni bir tur.

Usta çırak

Lafın gelişi böyle. Ama ben pek çok genç rehber arkadaşımı tanıdım ve gurur duydum, eski rehberlere taş çıkartırlar. Ama yine de, deneyimli rehber arkadaşların, bilgi, görgü ve deneyimlerini mesleğe yeni giren arkadaşlarımıza, genç meslektaşlarımıza, hatta ve hatta rehberlik bölümlerinde eğitim gören genç kardeşlerimize aktarmaları gerekir. Bunu çok önemli ve değerli buluyorum. Yuvadan uçmaya hazırlanan, yüreği pıt pıt çarpan, heyecanlı genç rehberlerin elinden tutmak ne kadar güzel bir şey.

Üstelik okuldan mezun olmak sürücü ehliyeti almak gibi bir şey. İşin en başı, başlangıcı. Arabayı kullandıkça ustalaşacaksın. Sana deneyimlerini aktaran ağbey ve ablaların katkıları ne kadar değerli olur ustalaşma yolunda.

Her işte olduğu gibi, rehberlikte de bir hedef olabilir. Ama o hedef sabit değil, sen yaklaştıkça uzaklaşıyor. Daha, daha da mükemmel olmak için. Ayrıca hedeften daha önemli bir şey daha var. O da gidilen yol. Sadece hedefe kilitleneler, etrafındaki güzellikleri göremezler. Gidilen yolun güzelliklerini içine sindirmek en güzeli. Hele yanında bir de yoldaş, yoldaşlar olursa, yeme de yanında yat.