Serdar ÇELENK

Oysa ki, dünyanın hiç bir ülkesinde, Anadolu’daki kadar Helenistik ve Roma döneminden antik kent ve kalıntı bulunmuyor. Buna İtalya ve Yunanistan da dahil.

Tarih ise tarih, kültür ise kültür, doğa ise doğa, bu ülkeye o kadar çok şey verilmiş ki. Dünyanın her yerinden gelerek görmek isteyen insanlar bunları merak ediyor. Bir tek biz, bu topraklarda bin yıldır yaşayanlar merak edip bilgi sahibi olmuyoruz.

Tiyatrolar, stadyumlar

Antik kentleri gezerken en çok ilgimizi çeken yapılar da tiyatrolar ve stadyumlar oluyor. Öncelikle bir bütünlüğü, görsellikleri var. Ayrıca orada yapılanları gözümüzde daha rahat canlandırabiliyoruz. İşte şurada seyirciler oturuyordu, şurada oyuncular tiyatro oynuyorlardı. Şuradan girer, buradan çıkarlardı vs.

Stadyumlarda ise yapılan koşuları, disk, gülle atma, at arabası yarışlarını da günümüzdekiler veya izlediğimiz tarihi filmlerden dolayı daha rahat hayal edebiliyoruz. O nedenle de bir antik kentten aklımızda kalanlar bunlar oluyor. Bir de yaptığımız akustik denemeleri tabi.

Gladyatör dövüşleri

Günümüzde futbol müsabakaları, at yarışları neyse, Roma dönemindeki Gladyatör dövüşleri de oydu. Roma’nın krallık döneminde değil ama, 650 yıllık son döneminde Gladyatör dövüşleri Roma İmparatorluğu'na damgasını vurdu. Bu dönemde on binlerce dövüşçü hayatını kaybetti, 100 bine yakın vahşi hayvan arenalarda öldürüldü.

Latince GLADIUS kılıç, Gladyatör de kılıç ustası anlamına geliyor. Arena denilen yerlerde ki, bu şartlara göre düzenlenmiş bir tiyatro veya stadyum olabilir, esir ve kölelerden oluşan dövüşçülerin birbirleri ile öldüresiye mücadeleleri bunun temelini oluşturuyor. Önceleri sadece esir ve kölelerden oluşan dövüşçülere, daha sonra gönüllüler de katıldı.

Tiyatrodan arenaya

Gladyatör dövüşlerinin büyük bir toplum eğlencesi, hatta salgın derecesinde bir tutku haline gelmesi Roma yönetimini de harekete geçirdi. O döneme kadar sadece tiyatro ve konserler için kullanılan tiyatrolar, yapılan mimari değişikliklerle arena haline getirildiler. Aynı şekilde spor yarışmalarının yapıldığı uzun oval stadyumların bir bölümü duvarla ayrılarak arenaya çevrildi.

Halkın ailece sinemaya gider gibi gittikleri arenalarda oturma düzeni de toplumsal sınıflarına göre farklılık yaratıyordu. Sıradan halk normal oturma yerlerinde otururken, İmparator veya kentin yöneticisi özel locada, senatörler ve yöneticiler ile zenginler de bu locanın hemen yakınında özel ayrılmış bir locada dövüşleri izliyorlardı.

Kölelik zor zenaat

Tıklım tıklım dolu olan arenalar halkın en önemli eğlencesi Gladyatör dövüşlerine sahne olurken, İmparatorluk halkı memnun etmek, isyanları önlemek için bu tür gösterileri sık sık düzenlemeye özen gösterirdi. Bizdeki belediyelerin düzenlediği festivaller, konserler gibi.

Savaş esirleri ve köleler bu dövüşlerde istelerse de, istemeseler de yer almak zorundaydılar. Ancak bunların bazıları başarıları ile ön plana çıkıp itibar kazanınca, bir kısım gönüllüler de gladyatör olmak istediler. Ayrıca çok başarılı olanlar para ödülü, daha iyi bir yaşam, hatta özgürlüklerine kavuşmakla ödüllendirilebiliyorlardı. Kadınların ve genç kızların rüyalarını süsleyen kişi olmak da cabası.

Gladyatörün teri para

Çok çok ünlü gladyatörlerin dövüş sonrası vücutlarından sıyrılan terlerin konulduğu küçük şişeler, kadınların büyük paralar karşılığı satın aldıkları kozmetik ürünlerine dönüştü. Bunun yanında dönemin hediyelik eşya ve oyuncak sektöründe gladyatör figürleri en çok satılan objelerdi.

Romalı yöneticiler hakimiyetleri altındaki Afrika ve Asya’daki ülkelerden kafesler içinde vahşi hayvanları gemilerle Roma’ya getirip arenalarda gladyatör ve kölelere karşı dövüştürürlerdi. Kaplan, arslan, fil ve timsah gibi hayvanlara karşı yapılan dövüşler sevircilerin heyecanını doruğa çıkartıyordu. Dövüşler sırasında başta kılıç olmak üzere, üç çatallı mızrak, topuz, ağ gibi dövüş araçları kullanıyordu.

Vahşi araba yarışları

Arenaların diğer bir eğlencesi de at arabaları ile yapılan vahşi araba yarışları idi. Bunların bazıları sadece yarış şeklinde geçerken, bazıları da süratle yol alan arabaların üzerindeki savaşçıların birbirlerini öldürmeye çalıştıkları mücadeleler oluyordu. Hatta arabaların tekerleklerine taktıkları keskin demirlerle yan tarafta yol alan arabanın tekerleklerini parçalamaya çalışırlardı.

Dövüşler sırasında yere düşerek çaresiz kalan gladyatörün hayatı, imparatorun veya oradaki en yüksek mevki sahibi yöneticinin iki dudağı arasındaydı. Baş parmağını yukarı kaldırırsa hayatı bağışlanır, aşağı doğru çevirirse ölümüne karar vermiş olurdu. Genelikle de kaybedenin boynunun kenarından, köprücük kemiğinin arasından girip kalbe giden bir kılıç darbesi ile yaşamı son bulurdu. İmparator bazen de heyecanı yükseltmek için kararı seyirciye bırakırdı.

Kadın dövüşçüler

Peki kadınlar da gladyatör olabiliyorlar mıydı? Sorunun cevabı: Evet. Ancak kadınlara gladyatör değil, Gladyatriks denilirdi. Kadın dövüşçülerin bir özelliği de kadın olduklarının belli olması için yüzlerinin örtülmemesi idi. Yani miğfer, maske gibi şeyler kullanmazlardı.

Şimdiki futbol takımlarının, futbolcuların nasıl fanatikleri varsa, o dönemde de gladyatörlerin fanatikleri, taraftarları vardı. Bunlar destekledikleri gladyatörlerin dövüşlerini kaçırmazlar, arenalarda tezahürat yaparak onları yüreklendirirlerdi. En çok taraftarı olan gladyatör grubu Trakyalılardı. Trakyalı gladyatörler arenaya çıkınca yer yerinden oynardı.

Arenadan beyaz perdeye

Bazı meşhur gladyatörlerin ünleri günümüze kadar ulaştı. Onların yaşamlarını anlatan filmler yapıldı. Romalı bir subayken aldığı ceza ile köle statüsüne indirilen Spartaküs bunların en meşhuru. Askerken aldığı eğitimlerle zaten müthiş bir savaşçı olan Spartaküs’ün karşısında hayatta kalmak imkansız gibiydi. Daha sonra kendisi gibi iyi savaşçı olan köleleri organize eden Spartaküs, Roma İmparatorluğu'na karşı isyan başlattı. Ama başarılı olamadı. Bir diğer ünlü savaşçı ise Benhur’du. Benhur arenalarda yapılan vahşi araba yarışları ile büyük ün kazanan bir köleydi. Onun yaşamı da muhteşem bir film olarak beyaz perdeye aktarıldı.

Gladyatör sendikası

Köleler ve esirler istekleri dışında sahipleri tarafından dövüşe zorlanabilirdi. Burada amaç ya sahibinin para kazanma, ya da kölesini cezalandırma isteği olurdu. Bir dönem gladyatörler o kadar popüler, yaptıkları iş o kadar önemli oldu ki, kendi aralarında organize olarak bir sendika kurdular. Bu sendika onların yasal haklarını korurken, dövüşler sırasında ölenlerin cenaze törenlerini düzenler, geride kalan eş ve çocuklarına maddi yardım yapardı.

Gladyatör mezarlığı

Efes Antik Kenti'nde hem büyük tiyatroda, hem de stadyumda düzenli olarak gladyatör dövüşleri düzenlenirdi. Üzerlerinde gladyatör figürleri bulunan mermer bloklar da bunun günümüze ulaşan uzantıları. Arkeologlar Yediuyurlar mağarasına giderken yolun sol tarafında bir nekropol, yani antik bir mezarlık keşfettiler. Burada yapılan incelemelerde buranın sadece gladyatörlerin gömüldüğü özel bir mezarlık olduğu saptandı. Okunan mezar stellerindeki yazılar ve kemiklerdeki gladyatörlerin kullandığı silahların izleri ile bu bilgiye ulaşıldı. Avusturya Arkeoloji Enstitüsü bunu önce müzede bir sergi, sonra da bir belgesel ile tanıttı.

Romalıların bu adrenalini bol vahşi eğlencesi, 650 yıl insanların yüreğini hoplattıktan sonra, ardında onbinlerce ölmüş gladyatör, yüz bine yakın öldürülmüş vahşi hayvan bırakarak sona erdi. Bunun sonucu da Romalıların resmi din olarak kabul ettiği Hristiyanlığın bu vahşi gösterileri yasaklaması oldu.