İnanın ki bunu okuyan pek çok kişi “Yaşasın” diye havaya zıplamıştır. “Kaçak kazılarda bulunan, yasa dışı yollarla...” Vay dinsiz imansız gavurlar. Gavur işte, gavurluğunu yapacak...

İşin aslı tabii ki böyle değil. Bazılarınız bu muhteşem sunağı Berlin’deki Bergama Müzesi’nde görme olanağı bulmuştur. Onu gören her Türkün de benim gibi yüreği derinden burkulmuştur. Devasa bir sunak. Üzerinde çıkıp dolaşıyorsunuz. Yüzlerce kişi aynı anda hayranlıkla seyrediyor, inceliyor, fotoğraf çekiyor.

Şimdi gelelim kaçırılma olayına. Bergama’nın içinde, Akropol’de kaçak kazı yapacaksınız, böyle bir yapıyı bulup parçalaları numaralayacaksınız, bunları kağnılarla Altınova limanına taşıyacaksınız. Sonra bunları gemi ile yurtdışına, Almanya’ya kaçıracaksınız. Bundan da kimsenin haberi olmayacak. Çocuğa anlatsanız, çocuk bile inanmaz buna...

Demek ki, sorun bilgisizlik. Hem tarihte, hem de günümüzde. Tarihteki bilgisizlik, Türk halkının Osmanlı içinde cahil bırakılması, bilgi sahibi olan yabancıların da ülkemizin tarihi zenginlikleri içinde cirit atması. “Değerini bilmediğimiz değerlerimizin” yani bu örnekteki Zeus Altar’ının parçalarını inşaat malzemesi olmak üzere kireç ocağına taşınırken engel olup, satın alınması.

2. Abdülhamit hediye etmiş

Zaten paraya ihtiyacı olan Osmanlı Saray’ının bundan haberi olmaması mümkün mü? Alman İmparatoru 2. Wilhelm ile kanka durumunda olan Sultan 2. Abdülhamit de ayrıca Almanların ilgisini çeken bu “taş” ları hediye etmek, kazılara izin vermekte bir beis görmemiş.

Osmanlı’ya göre taş olan, ama dünya kültür tarihi içinde doldurulamaz bir yeri olan her tekil tarihi eser yabancıların ilgisini çekmiştir. İlk kazıları yapanlar, mühendisler, tarih profesörleri, yani dönemin kültürlü okumuş yazmış insanlarıdır. Ekonomik güçleri ve kültürleri de buna uygun olduğundan, Anadolu’nun her köşesini gezip, dağ-taş ülkemizin kültür envanterini çıkartmışlar, yüzlerce kitap yazmışlar.

Dünya’nın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı’nın bulunuşu da böyledir. Günümüzden 160 yıl önce, belki henüz “arkeoloji” diye bir disiplin yokken, İzmir-Aydın demiryolu’nun İngiliz mühendisi J.T.Wood tarafından 8 yıl araştırılarak bulunmuş. Neden bir Alman veya bir İngiliz bilim adamı veya bir Avusturyalı? Nedeni basit. Osmanlı yeterince bilime önem vermemiş. Önem verenler de Türk olmayınca, kendi çıkarlarını düşünmüşler.

Arkeoloji ve tarihe ilgili ve de bilgili mühendis Karl Humann Bergama-Dikili yolunu yaparken kaldığı Bergama’ya ve Akropol’deki tarihi kalıntılara aşık olur. Daha sonra İstanbul’da raslantı sonucu karşılaştığı Klasik Arkeoloji Profesörü, Prusya Devlet Müzesi müdürü Erns Curtius’a Bergama ve Zeus Altar’ının kalıntılarını anlatır. Bergama Zeus Sunağı’nın Almanya yolculuğunun ilk tohumları burada atılır.

Yola Niyet, Zeus Altarına Kısmet

İstanbul’daki Alman Büyükelçiliği ile görüşülür, 1878 yılında Osmanlı sarayı kazı için izin verir. Bergama-Dikili karayolunu yapmak üzere buraya gelen Karl Humann’ın ilgisi tamamen antik kalıntılara odaklanır. Osmanlı devletinin kurallarına göre “define” kazılarında bulunanların 1/3 ü toprak sahibine, 1/3 kazıyı yapana, 1/3 ü ise Osmanlı devletine kalıyordu. İzinli kazıda da böyle oldu. Tek bir farkla; hisselerin diğer bölünleri de cüzi bir bedel karşılığında Almanlara satıldı.

Çıkarılan eserler kağnılarla Altınova’ya limana, daha sonra da İzmir limanı üzerinde Almanya’ya götürüldü. Numaralanarak sökülen Zeus Sunağı, Berlin’de müzede tekrar kuruldu. Tüm bunlar kaçak göçek değil, herkesin gözü önünde gerçekleşti. Sorarsanız, her şey yasaya uygun mu yapıldı? Muhtemelen hayır. Osmanlı’da çok işlevsel olan rüşvet mekanizması ile de mutlaka doğru olmayan işler de yapılmıştır.

Bergama Sunağı geri gelir mi?

Bana göre gelmez. Almanlar yasal olmayan şekilde Hattuşaştan götürülen iki sfenks ve tabletleri geri verdiler. Çünkü bunlar restorasyon ve sergilenmek üzere geçici olarak verilmişti. Bunları geri gönderdiler. Ama yasal izinlerle kazılıp, Osmanlı’nın izni ile Almanya’ya götürülen Zeus Sunağı’nı geri vermezler. Bu size garip gelebilir ama, “Berlin’de hakimler var.” Gönlümden geçen bu olmasa da, gerçek bu. Zorla da alma şansımız yok. Truva hazineleri’nin yasal olarak götürülmeyen bir bölümü geri geldi.

Alman milleti tarihe, arkeolojiye çok meraklı bir millettir. Tüm büyük şehirlerde devasa müzeler kurdular ve bu müzeleri tıka basa tarihi eserlerle doldurdular. Dünyada pek az millet tarih ve arkeolojiye meraklıdır. Sonra hafta sonları çocuklarının elinden tutup bu müzelere gezmeye gittiler. İşte bu çocuklardır ki, büyüyünce ülkemize gelip, dağ tepe bizim antik kentlerimizi gezdiler. Bize turizmden gerçek anlamda para kazandırdılar. Günümüzün turistleri ile hiç ilgileri yoktu.

Bugün hayal peşine düşen eski yerel yöneticilerimiz, Asklepion’un kırık dökük tuvaletlerinin iki taşını, askeri alanda diye değiştirmediler. Biz rehberlerin yüzünü kızarttılar. Turistleri pis tuvaletleri kullanmaya mecbur ettiler.

Gelse nasıl sergilenir?

Düşünce olarak, eserlerimizin geri getirilmesi tabii ki harika bir şey. Bazı çalışmalar hayal bile olsa, toplumda biliç yaratmak adına faydalı. Ama Zeus Altarı gibi bir eserin gelse bile yerinde sergilenmesi mümkün değildir. Onun için ayrı bir arkeoloji müzesi yapılması ve orada sergilenmesi zorunludur. Bunun örneği diğer ören yerlerimiz için de geçerlidir. Güvenlik ve koruma açısından değerli eserlerin müzelerde sergilenmesi gibi bir zorunluluk var.

Enerjimizi gerçeklemesi mümkün olmayan konularda tüketmek yerine, başka faydalı işler yapabiliriz. Örnek olarak ; Berlin’deki Bergama Müzesi’nin tam karşısında muazzam bir 360 derce görsel şov var. “360 derece Pergamon Panorama” Silindirik bir yapının içinde, ortasındaki yüksek platforma çıkıp, silindirik yapının iç tarafının duvarlarındaki Antik Bergama Akrapolü’ndeki yaşamı seyrediyorsunuz. Işık ve ses efektleri ile kendinizi iki bin yıl önceki Bergama’da yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Yani Antik Bergama’yı öylesine içselleştiriyorsunuz ki, hem çok güzel bir zaman geçiriyorsunuz, hem de antik çağda Bergama’yı yaşayarak öğreniyorsunuz.

Panorama Bergama’ya yakışır

Yani demem o ki, tabii ki yurtdışındaki tarihi eserlerimizin tümünü ülkemize geri getirmek için uğraş verelim. Verelim de, enerjimizin tümünü buraya harcayıp, faydalı işler yapmaktan geri durmayalım.

Benim düşünceme göre, Berlin’deki Panorama’nın aynısını buraya yaptıralım. İran asıllı, Viyana doğumlu Alman mimar-sanatçı Yadegar Asisi’nin bu çalışması gerçekten muhteşem. Bu Bergama için çok önemli bir çekim alanı oluşturur. Kendisini de kısa zamanda geri öder. Tabii ki Yadegar Asisi ile görüşülüp, olur alındıktan sonra. Asisi Bergama’ya yakın ve sempatisi olan bir sanatçı. Bence bu iş olur, hem de çok güzel olur.