İzmir'de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 42 sivil toplum örgütü adına bir değerlendirme yapan İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Tülin Kesiktaş Eraslan, şiddet olayları karşısında kadınların sabır sınırlarının zorlandığını söyleyerek, devletin yaptırımı yüksek tedbirler almasını ve İstanbul Sözleşmesi maddelerine uygun eylem planını uygulamaya koymasını istedi.

İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Tülin Kesiktaş Eraslan, Türkiye gibi ataerkil ve feodal bağlarını koparamamış bir ülkede kadın olmanın başlı başına zor olduğunu dile getirerek, kadınların 'Ben de varım' demek için, tüm engelleri aşmak zorunda olduklarını ifade etti. Kızların okula gidip gitmemesine, kiminle evleneceğine, kadının kaç çocuk doğuracağına ve hatta doğum şekline bile erkeklerin karar verdiğini söyleyen Eraslan, bilinçlenen kadının şiddete maruz kaldığını ve üçüncü sayfa haberlerinin sessiz ve çaresiz kahramanları olarak vesikalık bir fotoğraf karesi ile anıldığını savundu. 1 Ocak 2017 - 1 Ocak 2018 aralığında Türkiye'de 285 kadının öldürüldüğünü belirten Eraslan, "285 kadın cinayeti içinde faillerin yakalanması 171 vaka için gerçekleşti. Teslim olan fail sayısı ise sadece 20. Geçen haftalarda sanatçı Sıla’nın sevgilisi Ahmet Kural’ın şiddetine maruz kaldığını ifade ettiği olay, tüm yazılı ve görsel basında yer aldı. Magazinel bir boyut yakalayan medyamızın olaya yer vermesi ile kadına şiddet kamusal düzeyde tartışılır hale geldi. Şiddetin görünür olduğu ve kanıtlandığı bu olay hepimizi bir kez daha fazlasıyla üzse de şiddete karşı kadınların duruşu üzüntü duymaktan öteye geçmeye başladı. Sabır sınırları zorlanan biz kadınlar, devletin kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile mücadele etmesi için yaptırımı yüksek tedbirler almasını ve İstanbul Sözleşmesi maddelerine uygun eylem planını uygulamaya koymasını ivedilikle bekliyoruz. Devletin artık 'Şiddeti Önleme ve Kadın Statüsünü Güçlendirme Eylem Planı'nı devreye sokması ve gerekeni yapmasını istiyoruz. Özellikle Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'tan milli eğitim müfredatında toplumsal cinsiyet eğitimleri verilmesini istiyoruz" dedi.

ERKEN YAŞTA DOĞUM ORANLARI


Her türlü şiddetin önlenmesi için birçok ülkeden önce imzalanan İstanbul Sözleşmesi'nin konuyla ilgili en güçlü enstrüman olduğunu anlatan Tülin Kesiktaş Eraslan, "Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hayvan katliamları olduğunda duyarlı davranıp hayvan hakları konusunda gerekli talimatları vermiştir ama hala bu kadar kadın öldürülüyorken yeterli duyarlılık bu alanda nedense görülememektedir. Necmettin Erbakan Üniversitesi'nde Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Karalı'nın 'Yerel seçimlerde kadın adaylara oy vermem, oturup evde çocuk baksınlar' açıklaması tam bir akıl tutulmasıdır. Bu ayrımcı ve cinsiyetçi yaklaşımla Türkiye az gelişmiş ülkeler sıralamasında yer almaya mahkumdur" diye konuştu.

Erken yaşta evlendirilen kız çocuklarının da Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olduğunu belirten Eraslan, TÜİK'in 'Annenin yaş grubuna göre doğumlar' tablosuna göre, 2016 yılında annenin yaşının 15'ten küçük olduğu toplam 234 doğumun gerçekleştiğini ifade etti. 15-17 yaş arası annelerin sayısının da oldukça fazla olduğunu söyleyen Eraslan, bu yaş aralığında yer alan toplam 16 bin 396 doğumun gerçekleştiğine dikkat çekti. İzmir Kadın Kuruluşları Birliği Başkanı Tülin Kesiktaş Eraslan son olarak şunları söyledi:

"2016 yılında gerçekleşen toplam 1 milyon 309 bin 771 doğum içerisinde 18 yaşından küçük anne olanların oranı da yaklaşık yüzde 1.3. Ancak kayıt altına alınmayan, bilinmeyen olarak raporlanan doğumların sayısı da düşünüldüğünde aslında çocuk annelerin görünenden daha büyük bir sorun olduğu tahmin ediliyor çünkü bu sayılar yalnızca hastanede doğum yapan ve kayıt ettirilen çocukları kapsıyor. Şiddet sorununu çözmek, kadının statüsünün yükselmesi ile mümkündür. Eğitim, karar mekanizmalarında yer almak, iş hayatında aktif rol üstlenmek, kültürel ve sosyal hayatın içinde olmak kadını güçlendirir. Bu bir devlet politikası haline gelmedikçe, bir zihniyet değişikliği gerçekleştirilmedikçe daha uzun yıllar ölen ya da şiddete uğrayan her kadının sessiz çığlığı vicdanlarımızı yaralayacaktır. Evet artık sabrımız kalmamıştır. Etkili, çözüme odaklı uzun vadeli makro ve mikro politika ve uygulamaları görmek istiyoruz."