ÖMER CEYLAN- İzmir, dün akşam Kültürpark İzmir Sanat’ta gerçekleşen görkemli açılışla 8. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali’ne ev sahipliği yapmaya başladı. “Hiçbir şey göründüğü gibi değil” vurgusuyla yola çıkan festival, sinemada kadın bakışının gücünü ve çeşitliliğini bir kez daha ortaya koydu. Açılış gecesi, sanat, umut ve dayanışmanın bir araya geldiği sıra dışı bir atmosferde gerçekleşti.
“Belki de İhtiyacımız Olan, Bunu Bize Söyleyen Filmlerin Etrafında Çoğalmamız”
Açılış gecesi, festivalin kurucu direktörü, yönetmen ve Kadın Yönetmenler Derneği Başkanı Gülten Taranç’ın samimi konuşmasıyla başladı. Taranç, “Elimizi taşının altına koymak zorunda kaldığımız bir dönem. Buna rağmen geçen sene açılışta demiştim ki, biz festival ekibi olarak bir film yapacağız. Dedemin evini yaptık, festival ekibi olarak belgesel çektik. Sanıyorum da Rusya’da açacağız bu ay içerisinde,” sözleriyle festivalin üretkenliğine ve uluslararası başarısına dikkat çekti. Festivalin uluslararası alanda da önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Taranç, “Sekiz farklı uluslararası festivalle ortaklığımız yürütülüyor. Geçtiğimiz Ekim ayında Sırbistan’a davet edildik. Orada bir yönetmenler festivali başlatıyorlarmış ve bizi danışmanlık için çağırdılar. Türkiye’den sadece Film Yön ve Kadın Yönetmenler Derneği vardı. Bence bu alkış hak ediyor,” dedi.
Festivalin büyüme hikayesini anlatırken, “65 ülkeden 475 başvuru aldık. Bu noktada sırf kadın olduğumuz için bizi o listeden atıyorlarsa ben bunun açık nedenini sordum. Kadın yönetmenler festivaline erkekler de alınsın teklifi geldi. Bu festivalin amacı başka arkadaşlar. Bu festivali bozamayız,” diyerek kadınlara özgü alanın korunmasının önemini vurguladı.
“Başarımızı elimizden aldılar “
Festivalin onursal başkanı Sema Pektaş, açılış konuşmasında festivalin sekiz yıllık yolculuğunun yalnızca başarılarla değil, zorluklar ve dayanışmayla da örülü olduğunu vurguladı. Pektaş, “Bu 7 yılda bir taraftan coşkuyla, heyecanla, umutla, diğer taraftan umutsuzlukla, gönül ve hayal kırıklıklarıyla ama kararlılıkla, cesaretli ve büyük bir dayanışmayla yol yürüdük. Güzel bir süreçti. Gençlerle ben de gençleştim onların arasında. Onlarla birlikte olmak, onlara alan açmak çok güzeldi,” sözleriyle festivalin genç kadrosuyla birlikte büyüyen bir enerjiye sahip olduğunun altını çizdi.
Festivalin ilk yıllarından bugüne yaşanan dönüşümü anlatan Pektaş, “İlk önce Kadın Yönetmenler buluşmasıydı. Sonradan Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali haline geldi ve çok yol aldık. Ve biz bunu neredeyse her gün gündemin değiştiği, artık bundan sonra hiçbir şeye şaşırmayız dememize rağmen şaşkınlıklarımızın artarak büyüdüğü bir gündem fırtınasında gerçekleştirdik,” diyerek, festivalin toplumsal krizler, felaketler ve ekonomik zorluklar arasında dahi vazgeçilmeyen bir umut ve direniş alanı olduğuna dikkat çekti.
Pektaş, kültür ve sanat faaliyetlerinin kriz zamanlarında ilk gözden çıkarılan alanlar olduğuna değinerek, “Oysa tam da böyle zamanlarda en fazla ihtiyacımız olan şeyin ruhumuzun beslenmesi. Dolayısıyla insanlığımızın ve vicdanımızın sağlam kalması, güçlenmesidir. Biz bu inançımızdan, kararlılığımızdan vazgeçmediğimiz gibi festivalimizden de hiç vazgeçmedik. Ve İzmir’in enerjisine güvendik. Bu güvenimizde haklıydık da,” ifadelerini kullandı.
Festivalin ulusal ve uluslararası başarısının zaman zaman görmezden gelinmeye çalışıldığını da belirten Pektaş, “Güzellik kraliçesi seçilip tacını elinden aldıkları güzeller gibi, bizim bu başarımızı elimizden aldılar. Ama neden? Ona açıklayacağım. 7. yılımızda da dijitalde 4 milyonun üstünde bir erişim ile ciddi bir güce ulaştık. Bu çabalar bizi dünyanın pek çok saygın festivali ile ortaklaşmaya götürdü,” sözleriyle festivalin ulaştığı etkiyi vurguladı.
Açılışın ardından sahneye çıkan Grup Dost Yürek, festivalin ruhuna uygun olarak umut, dayanışma ve doğa sevgisini şarkılarla buluşturdu. “Biz sadece ağaçlara şarkı söylemiyoruz. Biz tüm dünyaya, var olan tüm canlara, kalbi atan tüm yüreklere söylüyoruz. Hayata dair şarkılar söylüyoruz,” diyerek, Ege ve Akdeniz yangınları ile Akbelen için yaptıkları “Ağaçlara Şarkı Söyleyen Kadınlar” çalışmasını seslendirdiler. Gecenin ilerleyen saatlerinde Grup Dost Yürek’in sahneye geç çıkması üzerine, izleyiciler arasından gönüllüler de sahneye davet edilerek dayanışma ve coşku doruğa ulaştı.
“Geleceği Biz Kuracağız”
Festivalin genç ekibi ve uluslararası işbirlikleriyle büyüyen yapısı, kadın yönetmenlerin sinemadaki varlığını güçlendiriyor. Taranç, “Artık 20 yıl sonra hayatta olup olmadığı belli olmayacak insanların bence birazcık köşeye çekilmesi lazım. Çünkü geleceği biz kuracağız. Çok üzgünüm bunun için,” diyerek festivalin genç kuşaklara devredileceğinin işaretini verdi.
Bu festival, yalnızca İzmir’de değil, Ankara’dan Amasya’ya, Ayvalık’tan uluslararası platformlara uzanan bir dayanışma ağı kurdu. Taranç’ın sözleriyle, “Biz burada yetişen bir ekibiz. Biz İstanbul’dan gelmedik. Genç bir ekibiz. Ben şu anda 35 yaşındayım. Bu işe başladığımda 27 yaşındaydım.” Festivalin genç kadrosu, her yıl artan uluslararası iş birlikleriyle, kadın yönetmenlerin sesini dünya sinemasına taşıyor. Geçtiğimiz yıl 65 ülkeden 475 başvuru alan festival, bu yıl sekiz farklı uluslararası festivalle ortaklık yürütüyor; Sırbistan’dan İran’a, Fransa’dan Mısır’a uzanan bir ağ kurmuş durumda.
Ancak bu başarılar kolay elde edilmedi. Türkiye’nin en büyük ikinci film festivali olarak uluslararası raporlarda yer alırken, cinsiyet temelli ayrımcılıkla da mücadele etmek zorunda kaldılar. “Bu noktada sırf kadın olduğumuz için bizi o listeden atıyorlarsa ben bunun açık nedenini sordum,” diyen Taranç, kadın yönetmenlerin festivaldeki varlığının hâlâ bazı çevrelerde rahatsızlık yarattığını, hatta festivalin amacını sulandırmaya yönelik “Kadın yönetmenler festivaline erkekler de alınsın” teklifleriyle karşılaştıklarını aktardı. “Bu festivalin amacı başka arkadaşlar. Bu festivali bozamayız,” diyerek, kadınlara ait bu alanın korunmasındaki kararlılığını açıkça ortaya koydu.
“Bize Rağmen, Yönetenlere Rağmen İnatla Sürdürmeye Devam Edin”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay adına açılışa katılan Başkan Vekili Altan İnancı, “Bize rağmen, yönetenlere rağmen inatla sürdürmeye devam edin, rica ederim. Teşekkür ederiz, çok sağ olun,” sözleriyle festivalin İzmir’in özgürlükçü ruhunu temsil ettiğini vurguladı.
Bu yıl 30 ülkeden 85 film, 8 farklı kategoride yarışıyor. 35 film dünya, 58 film ise Türkiye prömiyerini İzmir’de gerçekleştiriyor. Festival, toplumsal cinsiyet eşitliği, insan hakları, göç, iklim krizi ve toplumsal bellek gibi güncel konuları işleyen filmleri Institut français İzmir, İzmir Sanat ve Casa Italia’da sinemaseverlerle buluşturuyor.