İzmir'in oksijen deposu ve doğal sığınağı olarak bilinen Karagöl bölgesi, bir kez daha devasa bir enerji projesinin gölgesinde. Daha önce Karagöl Tabiat Parkı sınırları içerisine kurulmak istenen ve gelen yoğun tepkiler üzerine 2024 yılında rafa kaldırılan Rüzgâr Enerjisi Santrali (RES) projesi, firmadan gelen yeni bir hamleyle tekrar gündemin merkezine oturdu. Taykar Enerji Üretim Pazarlama Tic. A.Ş., projenin yerini değiştirerek bu kez rotayı doğrudan Karagöl Devlet Ormanı'na çevirdi ve 10 dev rüzgâr türbini dikmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na başvurdu. Bakanlığın, büyük bölümü orman ve tarım arazisi niteliğindeki alan için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecini başlatması, doğa koruma savunucuları ve bölge halkını yeniden ayağa kaldırdı. Projenin, şehrin en önemli doğal yaşam alanlarından birine vereceği geri dönülmez zararlar konusunda endişeler giderek büyüyor.
Projenin yeni rotası iki il, üç ilçeden geçiyor
Firma tarafından "Bornova-4 RES" adıyla sunulan yeni proje, coğrafi olarak geniş bir alanı etkileyecek şekilde planlandı. Proje sahası, sadece İzmir'i değil, Manisa'yı da kapsıyor. Plana göre, 10 adet rüzgâr türbininden 8'i İzmir, 2'si ise Manisa il sınırları içerisinde yer alacak. Türbinlerin dikileceği noktalar; İzmir'de Menemen ilçesine bağlı Kır, Alaniçi ve Karaorman mahalleleri ile Bornova ilçesine bağlı Kurudere Mahallesi'ni içerisine alıyor. Manisa kanadında ise Yunusemre ilçesinin Akgedik ve Efkaftekke mahalleleri proje etki alanında kalıyor. Toplam 36 MW kurulu güce sahip olması hedeflenen santralin lisans sahası 975,16 hektar gibi devasa bir alanı kaplarken, projenin toplam maliyetinin 781 milyon 200 bin TL olacağı öngörülüyor. Bu rakam, projenin büyüklüğünü ve bölge üzerindeki potansiyel etkisinin ne denli geniş olacağını gözler önüne seriyor.
Ormanın kalbine saplanacak 10 dev hançer
Projenin teknik detayları, yaratacağı ekolojik tahribatın boyutlarını daha net ortaya koyuyor. Her biri 3,6 MW gücünde olacak 10 adet rüzgâr türbininin kule yüksekliği 120 metre, kanat çapı ise 131 metre olarak planlanıyor. Bu devasa yapıların montajı için her bir türbinin çevresinde yaklaşık 8.897 metrekarelik bir vinç platformu alanı açılacak. Bu da toplamda neredeyse 90 dönümlük bir ormanlık alanın traşlanması anlamına geliyor. Ayrıca, türbinlerin bulunduğu noktalara ulaşım sağlamak amacıyla mevcut orman yollarının genişletilmesinin yanı sıra, yaklaşık 4.800 metre yeni ulaşım yolu açılacağı belirtiliyor. Yeni yolların açılması ve inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkacak hafriyat, bölgenin doğal yapısını, bitki örtüsünü ve yaban hayatını derinden etkileyecek. İzmir-Manisa 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı'na göre proje alanının tamamı orman ve tarım arazisi lejantında kalıyor. Bu durum, projenin hayata geçmesi halinde bölgedeki tarımsal faaliyetlerin ve orman ekosisteminin geri dönülmez bir şekilde zarar göreceği endişelerini güçlendiriyor.
ÇED süreci kritik bir eşik: Gözler bakanlıkta
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın projeyle ilgili ÇED sürecini başlatmış olması, tüm gözlerin Ankara'ya çevrilmesine neden oldu. Doğa savunucuları ve yerel halk, daha önce Tabiat Parkı statüsü sayesinde korunan bir alanın, şimdi "Devlet Ormanı" statüsü altında benzer bir tehditle karşı karşıya kalmasından endişeli. Proje tanıtım dosyasında, projenin inşaat aşamasının 30 ay süreceği ve bu süreçte 40, işletme döneminde ise 10 personelin istihdam edileceği belirtiliyor. Ancak çevre aktivistleri, yaratılacak sınırlı istihdamın, bölgenin ekolojik geleceğinin ve İzmir'in oksijen deposu olan bir ormanın feda edilmesi için bir gerekçe olamayacağını vurguluyor. Kümülatif etki değerlendirmesinde, proje etki alanı içerisinde Karaorman Mahallesi ve Karagöl Tabiat Parkı'nın yer aldığı, ayrıca yakın mesafede başka rüzgâr ve güneş enerji santrallerinin de bulunduğu ifade ediliyor. Bu durum, bölgenin zaten bir enerji üretim sahasına dönüştürülme baskısı altında olduğunu ve yeni bir projenin bardağı taşıran son damla olabileceğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde yapılacak halkın katılımı toplantıları ve ÇED raporuna sunulacak bilimsel görüşler, Karagöl'ün kaderini belirleyecek kritik bir rol oynayacak.