HABER/ Didar DEMİRCİ

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 15-21 Mart tarihlerinde “Yeniliğe Davet” sloganıyla düzenlediği İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, başladı. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde düzenlenen Kongre’ye gelen davetlileri girişte, Kahramanmaraş merkezli depremin acı boyutunu gözler önüne seren fotoğraf sergisi karşıladı. İzmir iş dünyasının, sivil toplum kuruluşlarının, siyasi parti temsilcilerinin katılım sağladığı kongreye İzmirliler de büyük ilgi gösterdi.

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, depremde ailesini ve sevdiklerini kaybeden başarılı sanatçı Karsu’nun, piyano dinletisi ve şarkılarıyla verdiği konserle başladı.

Karsu, ‘Neredesin Sen’in hikayesini paylaştı

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, depremde ailesini ve sevdiklerini kaybeden başarılı sanatçı Karsu’nun, piyano dinletisi ve şarkılarıyla verdiği konserle başladı. Uzun bir dinletinin ardından konserini Hollanda’da depremzedeler için düzenlenen yardım kampanyasında söylediği Neşet Ertaş’ın ‘Neredesin Sen’ parçasının kendisi için yerini anlattı. Kampanya sırasında kendisinden şarkı söylemesi istenince çok kızdığını ancak sonrasında insanları incitmeden hangi şarkıyı söyleyebileceğini düşündüğünü anlatan Karsu, depremde kaybettiği halasıyla olan bir anısını paylaşarak, “Rahmetli Tuna ablamın bir sesli mesaj bırakmıştı bana. En son Antakya’da bir konser verdim binlerce kişi gelmişti Tuna ablamda gelmişti. Ama bir türlü kalabalıktan ve güvenlikten yan yana gelememiştik. Sesli mesaj bırakmıştı bana onu buldum. O sesli mesajda, ‘Konser güzeldi seninle gurur duyuyorum böyle devam et… Sonra dedi ki ‘Neredesin sen bulamıyorum seni. Neşet Ertaş’ın ailesine çok teşekkür ediyorum. Amca seni çok seviyorum çok teşekkür ederim” sözlerini kaydetti.

Cesaretimizi şehrimizin görkemli geçmişinden aldık

Karsu konseri sonrası İkinci Yüzyıl’ın İktisat Kongresi açılış konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer yaptı. Yüzyıl önce İzmir’e miras kalan İktisat Kongresi’ni yüzyıl sonra yeniden İzmir’de yapmanın gururunu yaşadığına dikkat çeken Başkan Soyer, Mustafa Kemal Atatürk’ün İlk İktisat Kongresi’nde yaptığı açılış konuşmasından bir kesit paylaştı. Soyer, “Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu tarihe ve dünyaya müjdeleyen İktisat Kongresi, büyük yangından sadece beş ay sonra Şubat 1923’te İzmir’de toplandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları geleceğin iktisat politikalarını Meclis iradesiyle belirlemek yerine, daha önce denenmemiş bir yol seçti.  İşçiler, çiftçiler, sanayici ve tüccarların seçilmiş delegeleri bir araya gelerek kuruluş aşamasındaki Cumhuriyet’i sivil bir ruhla inşa etti.  1135 delege İzmir’de buluşarak bir gelecek hayali kurdu ve bu yol haritasını bizlere miras bıraktı. Bizler, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ni düzenlerken cesaretimizi şehrimizin sahip olduğu işte bu görkemli geçmişten aldık.  Geleceğin inşasına başlamak için İzmir’i tercih eden Atatürk ve onun kadın erkek tüm yol arkadaşlarının hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Bu kongre, kurtuluş ve kuruluş mücadelemiz için kendilerine duyduğumuz tarifsiz minnetin mütevazı bir tezahürüdür. Ve İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, sadakate yapılan bir çağrıdır” dedi.

Bizim canımız, Türkiye

İktisat Kongresi’ni 15-21 Şubat tarihleri arasında düzenleyecek şekilde planladıklarını ancak 6 Şubat’da meydana gelen deprem nedeniyle hiçbir şeyin planladıkları gibi ilerlemediğini aktaran Başkan Soyer, “6 Şubat sabahı, çok büyük bir felaket yaşadık. Yetmezmiş gibi bölge dünden beri de sel felaketi ile başa çıkmaya çalışıyor. Acımız ve yasımız çok büyük. Çok iyi biliyoruz ki artık hiçbir şey o günün öncesindeki gibi olmayacak.  Acılarımız asla dinmeyecek.  Bizim bundan sonra asli yaşama nedenimiz, gençlerimiz, çocuklarımız, torunlarımız ve onlara güvenli bir gelecek bırakmak. Depremden hemen sonra yürekli bir maden işçisinin söylediği gibi… Bizim artık canımız yok.  Bizim canımız, Türkiye. Ve bizler bugün burada, Türkiye’mize yeniden can vermek için bir araya geldik. Planlanandan bir ay sonra gerçekleşebilen kongremiz, işte bu nedenle vicdana yapılan bir çağrıdır. Diliyorum ki kırılan o fay, geçmişte yapılan büyük hatalarla gelecek arasına kalın bir çizgi çeksin.  Bu deprem, bu enkaz, bu ülkede yeni kuralları, yeni kurumları ve doğasıyla uyumlu, güvenli şehirleri doğursun” diye konuştu.

Bir enkazın ortasındayız

Türkiye’nin yüzyıl öncesine benzer koşullardan geçtiğine vurgu yaparak sözlerine devam eden Soyer, “Bir enkazın, bir yıkımın ortasındayız.  Bu yıkımın içinde sivil bir girişimle, sivil bir kongre düzenliyoruz. Haklı ve güçlü sivil girişimler, siyasilerin kararlarını belirler.  Hatta bazen sivil inisiyatifler o kadar güçlü olur ki siyasilerin başka türlü bir irade ortaya koyması mümkün olmaz. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, tam da böyle bir çalışma.  Halkın düşüncesini, özlemlerini, kılcallardan gelen tüm önerileri birleştiriyor ve bu ülkenin misakı iktisadisini dünyaya ilan ediyoruz” mesajını verdi.

Geleceğin Türkiye’si, artık gücünü çeşitlilikten alacak

Kongrenin sekiz ay süren hazırlıklarında kullandıkları yöntemin içerik kadar önemli olduğunu da hatırlatan Soyer, “Toplumun kılcallarından gelerek kökleri oluşturan ne kadar kaynak varsa, o kaynakları konuşturmak, hayallerini, özlemlerini ve şikayetlerini duymak istedik.  Tümüyle şeffaf ve katılımcı bir süreç yöneterek paydaşlarımızın kendi çözüm önerilerini ortaya koymalarına vesile olduk.  Bunun için tam 21 buluşma düzenledik. Bu süreç mümkün olan en geniş katılımla yürütüldü.  Trabzon’dan Muğla’ya, Edirne’den Van’a, Diyarbakır’a kadar Türkiye’nin her köşesine ulaşmaya çalıştık.  Çünkü ancak böyle olursa bu kongrenin sonuçlarının hayatı dönüştüreceğini biliyorduk. Tüm buluşmaların sonucunda bir içerik inşası gerçekleştirildi. Buna aynı zamanda ortak aklın ve vicdanın inşası diyebiliriz.  Geleceği inşa ediyoruz diye yola çıkmıştık.  Bunun için önce ortak aklı ve vicdanı, yani demokrasiyi inşa ettik. Herkesin kendini özgürce ifade ettiği bir meydan açtık.  Hazırlık çalışmalarımız o yüzden böylesine uzun bir zamana yayıldı. Böylelikle kongremiz, çokluğa ve birliğe yapılan bir çağrıya dönüştü. Biliyorum ki geleceğin Türkiye’si, artık gücünü çeşitlilikten alan bu köklerin üzerinde yükselecek.  Böylelikle bu topraklar yeniden canlanacak” ifadelerine yer verdi. Toprakların yeniden canlanmasına olanak sağlayacak olan şifreleri sıralayan Soyer, “Aramızdaki farklılıkların bizi çoğalttığını, zenginleştirdiğini gördük. Kadınlar olmadan yarım kaldığımızı gördük. Dünyanın kendi etrafımızda döndüğü yanılmasından kurtulup dayanışmayı büyüttüğümüzde hayatın güzelleştiğini anladık” dedi.

İlk adım insanla ilgili

Doğayı sınırlı bir kaynak olarak gören iktisat anlayışını, doğadaki sonsuzluktan öğrenen bir başka iktisat felsefesi ve bilimle değiştirmek zorunda olduğumuzu söyleyen Soyer, “Bu, iktisadı yeniden tanımlarken atmamız gereken ilk adım. İkinci önemli adım ise kendimizle, yani insanla ilgili. Milyarlarca canlı türünden biri olarak insanlığın ihtiyaçlarının sınırsız olduğu, türümüzün bugüne kadar içine düştüğü en büyük yanılgı.  Basit gibi görünen bu yanılgı yazık ki gezegenimizi bir avuç zengin dışındaki insanlar ve diğer tüm canlılar için yaşanmaz hale getirdi.  Sonucunda, yerküremizin kusursuz uyumu ve sonsuz döngüleri yok olma noktasına geldi.  Kongremizin sanayici, tüccar ve esnaf bildirgesi bu durumu şöyle tarif ediyor: İnsan türünün yerküre ve atmosfer üzerinde bıraktığı ayak izi, parçası olduğumuz ekosistemin kendini yenileme eşiğini ileri derecede aşmıştır.  İklim krizi de bunun sonuçlarından biridir. Doğanın ekolojik döngüleri ve insan türünün ekonomik düzeni arasındaki bu mütekabiliyet dışı koşullar, bizatihi insan da dahil tüm canlıların geleceğini tehdit etmektedir” ifadelerine yer verdi.

Doğayla uyum yoksa iktisat da yok

Tüm çalışmaların sonucunda ekonomi ve ekoloji arasında ses benzerliğinden çok daha fazla derin bir bağ olduğunu gördüklerini aktaran Soyer, “Yüzyıl önceki kongrede masanın etrafında ekonominin can damarı olan çiftçiler, işçiler, tüccar ve sanayiciler vardı.  Bugün artık doğa da o masada bir paydaş olarak oturuyor. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nin sınırları Türkiye’yi de aşan ve iktisada dünya genelinde ilham verecek en temel özelliği işte tam da bu…  Ekoloji ve ekonomi arasında bir uyum tarif etme çabası. Ortaya konulan bu yenilik, sürdürülebilirlikle ve klasik anlamdaki çevrecilikle sınırlı olmayan bir şey.  Kongremizin tüm paydaşları ekolojiyle ilgili çok daha köklü, radikal ve güçlü bir şey söyledi.  Doğayla uyum yoksa, iktisat da yok. İşte bu yüzden… İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, doğamızla uyuma yapılan bir davettir. Üstelik bu uyum yalnızca ekonomik gelişme değil, can güvenliğimiz için de önemli.  6 Şubat depremi, on binlerce canımızı bizlerden ayırdı. Ve biz daha acılarımız dinmemiş, yüreğimiz sızlarken, bu büyük afetin bir de ekonomik enkazıyla yüzleştik.  Depremin ülke ekonomisine faturasının 150 milyar Dolar olduğu tahmin ediliyor.  Yani, geçmişte yapılan hataların bedelini gelecek nesillere ödeteceğiz. Bu hiç adil değil.  Yaşadıklarımızdan ders çıkarmak ve değişmek zorundayız” açıklamalarını kaydetti.

Bu çıpanın özü, demokrasi

İzmir’in tüm dünyaya yayılan ününü taçlandıranın yerel demokrasi kültürü olduğunu dile getiren Soyer, konuşmalarını şu şekilde tamamladı:

“Hiç kuşkusuz, bu gelişimin seyrinde İzmir’in bereketli doğası belirleyici olmuş.  Nihayetinde, insan uygarlığına yön veren sayısız yenilik İzmir ve diğer Akdeniz kentlerinden doğarak dünyaya yayılmış. İzmir’in asırlar boyu ortaya koyduğu bu gelişme modeli, bugünün dünyasının ve Türkiye’nin iktisadi meselelerine çözüm üretmek için birçok önemli deneyim içeriyor. İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, İzmir’deki bu güçlü kültürün izlerini geleceğin inşası için bir çıpa kabul ediyor. Bu çıpanın özü, demokrasi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bunu görmüş ve bu nedenle İzmir’i seçmiş. Biz de bu büyük umudumuzu İzmir’de doğan ve gelişen demokrasiye borçluyuz.Biz aslında bir yürüyüş başlattık. Sekiz aylık yürüyüşümüzde kadın erkek, genç, yetişkin ve çocuk, hep beraberdik. Türkiye’nin yedi bölgesinden gelen çiftçiler, işçiler, sanayici, tüccar ve esnaflar katıldı. Sokak emekçileri katıldı. Sanatçılar katıldı. Türkiye’den ve dünyanın birçok ülkesinden düşünür, uzman ve akademisyen bu çalışmamıza dahil oldu. İzmir, bir kere daha toplumun her kesiminin buluştuğu bir meydana dönüştü. Her bir paydaşımız bu yürüyüşe kendi enerjisini, coşkusunu ve düşüncelerini kattı. Böyle böyle büyüdük ve rengarenk bir imeceye dönüştük. Biliyoruz ki bu kongre, başlayıp bitecek bir süreç değil. İnsanların yeni hayalleri oldukça ve bizler nefes alıp verdikçe yürüyüşümüz çoğalarak devam edecek.

Bizim için İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi dil, din, ırk ayırt etmeden insana ve doğaya yapılan bir yürüyüş çağrısıdır. Bugün burada attığımız temeller üzerinde, hayallerimizin, özlemlerimizin ete kemiğe bürünmesi için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.  21 Mart akşamı alacağımız tüm kararların sonuna kadar takipçisi olacağız. Kalkıştığımız işin ciddiyetini ve bizlere yüklediği tarihi sorumluluğun çok iyi farkındayız.  Bu yükü çok büyük bir onur ve mutlulukla taşıyacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

 Biliyoruz ki, yeni bir Türkiye kuruluyor. Adil, özgür, müreffeh ve demokratik bir Türkiye. Yüz yıl önce atalarımızın yıllarca işgal altında kalmış, yanmış yıkılmış, yoksul bir ülkeden Cumhuriyet mucizesini yaratmaları gibi, bu enkazın altından kalkarak yine o muhteşem ülkeyi kuracağız.  Bilim ve aklın rehberliğinde, vicdanla ve cesaretle… Binlerce yıllık kadim kültürlerin kökleri üzerinde boy veren pırıl pırıl filizlerimiz, gençlerimizle birlikte… Başardık, çok çalışacağız, yeniden başaracağız.

Temel hedefimiz hep birlikte ayağa kalkmak

Başkan Soyer’in ardından söz alan ilk konuşmacı Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Selin Sayek Böke oldu. CHP’li Böke, depremi ve ardından konteyner kentte yaşanan sel felaketine dikkat çekerek, “Bugün aynı acıyı yaşayanlar bu kez de sel felaketiyle baş başa bırakıldı” dedi. Siyasetin, bilimin ve toplumun tüm kesimlerinin bir araya gelmesine her zamankinden çok ihtiyacımız olduğunu dile getiren Böke, “Böylesine zor günlerde kürsüleri herkese açan, tüm sesleri var eden ve böylesi kongreyi yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımıza ve bunu aylar öncesinden örmüş olan herkese gönülden teşekkür ediyorum. Yaralarımızı hep birlikte dayanışma ile saracağız ve mutlaka bu yıkımın ağır acının arkasından hep birlikte kalkınacağız. Yüzyıl önce cephede kazanmakta olduğumuz siyasi bağımsızlığımızı, ekonomik bağımsızlıkla kazanmak için büyük bir gayret içerisindeydik. Bugün ne yazık ki yüzyıl sonra yine büyük bir yıkımla karşı karşıyayız. Depremin yarattığı yıkım ve derinleşen, devletin içinde yaşanan büyük bir yıkım. Hepsi iç içe geçmiş durumda. Bugün de bir saray düzeni son çırpınışlarıyla ülkemizi yıkıma mahkum ederek kendisini ayakta tutmak için elinden geleni yapıyor” diye konuştu. Ülkenin içinde bulunduğu ağır koşullardan çıkmak ve Türkiye’yi hep birlikte ayağa kaldırmanın temel hedefleri olduğunu vurgulayan Böke, “Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de bir ortak hedefle buluşuyoruz. Bu hedef yeni bir anlayışla yeni bir düzen kurma hedefi. Bu hedef ülkemizi kalkındırma hedefi. Hak temelli kapsayıcı herkesin içinde olduğu, sürdürülebilir bir kalkınma hepimizin sorumluluğu. Bu sorumlulukları yerine getirecek siyasi irade bizde mevcut. Unutmayalım ki yaşadığımız büyük felaket, ülkemizin içine sürüklendiği yıkım iktidardakilerin söylediğinin aksine bir kader değil. Depremler doğaldır ancak afetleri felakete çeviren düzendir. Ekonomik ve sosyal buhrana yol açan da işte o düzenin ta kendisidir. Bu felakete yol açan da siyasi iktidarın ekonomik ve siyasi tercihlerinin bir sonucudur. İşte biz bu düzeni değiştireceğiz” dedi. Yeni düzenin ve yeni yönetme anlayışının 4 temelden oluştuğunu açıklayan Böke, “15 Mayıs’tan itibaren liyakate dayalı yönetim anlayışı, toplum yararını merkezine alan bir yönetim, hak temelli güçlü sosyal devlet, bilime ve planlamaya dayalı hep birlikte zenginleşeceğimiz, hep birlikte kalkınacağımız bir düzeni kuracağız. İşte o zaman yaralarımızı saracağız, ülkemizi ayağa kaldıracağız. İşte o zaman hep birlikte kalkınacağız” mesajını verdi.