İzmir’de emeklilik artık huzur ve dinlenme dönemi değil, yoksulluk ve yalnızlıkla örülü bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda. BAYETAV’ın yayımladığı “İzmir Barometresi – Yaz” araştırması, emeklilerin yaşadığı ekonomik ve toplumsal çıkmazı gözler önüne serdi. Rapora göre her 10 emekliden 7’si “temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını”, “yeterince sosyalleşemediğini” ve “sağlık hizmetlerine erişimde güçlük yaşadığını” dile getirdi.
Katılımcıların önemli bir kısmı, özellikle kira, gıda ve sağlık harcamalarının gelirlerinin çok üzerinde olduğunu ifade etti. Emeklilerin büyük bölümü, “gelecekten umutsuz” olduklarını söyledi. Çoğunluk, mevcut emekli maaşlarıyla insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürmenin imkansız olduğunu vurgularken, çocuklarına ya da torunlarına yük olmaktan duydukları kaygıyı dile getirdi. Rapor, İzmirli emeklilerin büyük bir kısmının “kısıtlama ve borç” döngüsü içinde yaşamlarını sürdürmek zorunda kaldığını ortaya koydu. Raporda, emeklilerin beklentilerine de dikkat çekildi. İzmirli emekliler, kamusal hizmetlerin ücretsiz ya da düşük ücretli hale getirilmesini, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılmasını ve sosyal etkinliklere katılım için destek mekanizmalarının geliştirilmesini talep etti.
“Emekliler sistemli biçimde yoksullaştırıldı”
Emekliler Dayanışma Sendikası Genel Başkanı Mahninur Şahbaz, her gün milyonlarca emeklilerin yaşadığı tabloyu şu sözlerle anlattı:
“Bu iktidar emeklileri yok ve yük olarak görüyor. Emekliler 2000 yılından bu yana sistemli bir şekilde yoksullaştırıldı. Sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesi, ticarileştirilmesi ve daraltılması sonucunda emeklilerin ekonomik güvencesi ile erişilebilir, güvenli ve ücretsiz sağlık hizmeti hakkı yok edildi. Emekliler artık randevularını “trafik lambasının yanındaki parkta, ışıklara yakın bankta bekliyorum” diyerek veriyor. “Bir yumurtayı eşimle paylaşıyoruz. Dışarıda su ve çay içmiyorum, pahalı. Tuvaletler de ücretli” diyor. Sağlıklı beslenemiyorlar. Devlet hastanesinin palyatif bakım servisinde bir haftalık serum tedavisi sonrası kan değerleri normale dönüp yürüyerek çıkan yaşlı emeklilerin örnekleri bile bu durumun vahametini gösteriyor.
Eğer bu bilinçli yoksullaştırma yapılmasaydı, bugün çok farklı bir noktada olunabilirdi. Örneğin 2003 yılı rakamlarını baz alalım: O dönemde en düşük memur emekli aylığı, asgari ücretin yüzde 1,8’i, işçi emekli aylığı ise yüzde 1,4’ü kadardı. Bu oranlar korunmuş olsaydı, bugün en düşük memur emekli aylığı 22 bin 670 TL değil 39 bin 787 TL; en düşük işçi emekli aylığı ise 16 bin 881 TL değil 30 bin 945 TL olurdu. Bugün yoksulluk sınırının 90 bin TL’ye ulaştığı bir ortamda yetkililerin yüzde 0-9 arasında zamdan söz etmesi büyük bir çelişkidir.”
“Bu anlayış emeklileri hasta ediyor”
Şahbaz, sağlık hakkının gasp edilmesinin emeklilerin hayatını daha da zorlaştırdığını belirterek, şunları kaydetti:
“Emeklilerin sağlık hakkına el konulması da ekonomik güvencelerini çok olumsuz etkiledi. 100 liralık sağlık hizmetinin 97 lirasını biz ödüyoruz. Huzurevi ve bakımevi hizmetlerine ücretsiz ulaşmak imkânsız. Emekli aylığı, sadece bir haftalık bakım masrafını bile karşılamıyor. Yeterli sayıda kurum yok; başvuru yapanlara 9-10 yıl bekleme süresi denilebiliyor. Şehir hastanelerinde randevu almak zor, içeride doktora ulaşmak için golf arabası gerekiyor çünkü yürüme mesafeleri çok uzun. Üstelik bu hastaneler büyük ölçüde yaşlılar ve emekliler yok sayılarak yapılmış.
Emeklilerin çalışırken prim, hizmet süresi ve eğitimiyle kazandığı ekonomik güvence hakkı teslim edilirse yoksulluk sona erer. Emekli aylıkları güncellenir, alım gücü yükselir, aylıklara gerçek enflasyon oranında zam yapılır. Bayram ikramiyeleri bir aylık maaş tutarında ödenerek kayıplar telafi edilebilir. Promosyonlar ise bankaların gerçek kârları ve faiz oranları üzerinden hesaplanıp yıllık güncellemelerle otomatik olarak ödenebilir. Bunlar mümkündür, kaynak vardır. Ancak Anayasa askıya alınarak sosyal devlet anlayışı terk edildiği için yapılmıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, vergiler ve zamlar emeklileri, işçileri, memurları ve üreticileri sürekli yoksullaştırıyor.”