Türkiye İşçi Sınıfı tarihinde şanlı bir direniş öyküsü: İşçi sınıfı mücadele tarihinin çok sayıda parlak sayfası, sadece direnişçilerin anılarında kalarak maalesef unutulmaya terk edilmiştir. Bu acı durum işçi sınıfının hafızasını yitirmesidir. 100 yıldan fazla bir süreci kapsayan Türkiye İşçi Sınıfı Mücadelesi'nde irili ufaklı direniş öyküleri içerisinde akıllarda kalan, iz bırakanları sayacak olursak;

* 15-16 HAZİRAN 1970’de DİSK’in tasfiyesini içeren yasal düzenlemenin durdurulması için İstanbul-İzmit hattında İstanbul’u teslim alan 10 binlerce işçinin iki günlük Türk-İş ve DİSK üyesinin katıldığı şanlı direniş;
* Yer altı Maden-İş Sendikasının İşyeri komiteleriyle gerçekleştirdiği YENİ ÇELTEK 1978 DİRENİŞİ.
* Politik yanı fazla olan dönemin koşullarının oluşturduğu İZMİR TARİŞ DİRENİŞİ.
* DİSK’in 12 Eylül öncesinde DGM ve MESS’e karşı yaptığı direnişler.
* 89 Bahar eylemleri ve onun bir parçası olan 4 Ocak 1991 tarihindeki ZONGULDAK MADEN İŞÇİLERİNİN BÜYÜK ANKARA YÜRÜYÜŞÜ.
* 2 ay boyunca Türkiye gündeminin 1.sırasını oluşturan 2009 TEKEL DİRENİŞİ.

27 YILLIK DİRENİŞ

Bu saydığımız işçi sınıfı direnişleri kısa ve orta zamanlı belirli süreleri kapsamış büyük etki ve başka niteliksel gelişmelere vesile olup önemli dersler ve deneyimler kazandırmış olsa da sönümlenmiş ve aynı işçilerle tekrarı olmamıştır.
Saydığımız, iz bırakan işçi sınıfı mücadelelerine dahil edilmesi ve ayrı tutulması gereken Yatağan direnişi var. Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde başlayıp sönümlenmeyen daha öncesi de var ama 1987’de başlayıp 2014 yılına kadar süren, her seferinde kendisini yenileyen, varlığını bir şekilde sürdüren bir işçi sınıfı direnişi YATAĞAN DİRENİŞİ.
Yatağan direnişi; Yatağan, Yeniköy, Kemerköy (Gökova) Termik santrallerde çalışan 2.000 Enerji İşçisi ile Yatağan, Tınaz ve Sekköy 2000 Maden (GELİ) işçisini kapsayan toplam 4.000 işçinin oluşturduğu bir işçi hareketidir.
Zaman zaman ilişkilerde aksamalar olsa da bu direniş Tes-İŞ Sendikası ve Maden-İŞ Sendikası Yatağan şubelerinin üyeleri ile bütünleşerek birlikte yarattıkları bir öyküdür.
Her direnişte olduğu gibi bu direnişi oluşturan koşullar ve harekete önderlik eden özneler vardır.
1987-2006 dönemini kapsayan Tes-İŞ Sendikası Yatağan şube başkanlığı yaptığım 20 yıla yakın bir süre arkadaşlarımla yürüttüğüm bu görevi, Yatağan Direnişin Termik tarafının önderliğini yapmış olmaktan onur duyarım.
Özelleştirmeye rağmen az bir zayiat ve önemli kazanımlarla hatırı sayılır sayıda işçi ile varlığını sürdüren Termik Santral tarafının 35 yıllık Mücadele tarihinin olduğunu belirtmek gerekir.
Yatağan Direnişini oluşturan koşulları, nedenleri ve sonuçlarıyla irdelemek gerekir. Mücadele, öncesi, oluşması, olgunlaşması ve sonuçlanması süreçlerini anlamak gerekir.

12 EYLÜL DARBESİ

12 Eylül darbesi ile İşçi Sınıfının o güne kadar elde ettiği kazanımların çok büyük bölümünün gasp edildiği ve toplumsal mücadelenin silindir gibi ezildiği süreç sonrasında 1982’de üretime başlayan Yatağan, sonrasında Yeniköy ve Kemerköy Santrallerinde çalışan işçilerin ücretleri içler acısıydı.
1989 yılına kadar tüm kamu işyerlerinde, ücretler enflasyon nedeniyle her yıl belirlenen asgari ücretin altında kaldığı için devletle sendikalar protokol yaparak ücretleri asgari ücret seviyesine getirme komikliği yaşanıyordu.
Ekonomik ve sosyal koşullar çok kötü idi. Az sayıda evli arkadaşımız ev kirasını zar zor ödüyor, pazara gidemiyor, ekmeği fırından ay sonunda ödeyecek şekilde alabiliyordu. Koşullar kötü, yaşam zordu. Çoğunluk bekarlar ise lojman ücreti, yemek parası derken elde avuçta bir şey kalmıyordu.
1987 Toplu Sözleşme Dönemi'nde işçilerden çok büyük tepkiler almaları nedeniyle sendikalar, işçilerin kızgınlıklarını azaltmak, tepkisel gazlarını almak amacıyla istemeden de olsa merkezi anlamda Yemek Boykotu, Viziteye çıkma gibi baştan savma eylem kararları alındı. Az sayıda iş yerinde bu kararlar uygulanıyormuş gibi olurken, biz bu eylemleri en etkili şekilde yapmaya özen gösteriyorduk.

EYLEMLER BAŞLIYOR

Yatağan Direnişinin 1. kırılma dönemi olan 1989 BAHAR EYLEMLERİ sürecine girerken ekonomik gücünü yitirmiş tüm iş yerlerindeki işçiler ülke genelinde yaygın, barışçıl eylemler yaparak dalga dalga 'İŞÇİ BAHARI' yaşatılırken Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallarında da; YEMEK BOYKOTLARI dinamik toplantılar haline getirildi, VİZİTEYE ÇIKMA eylemleri miting ve yürüyüş havasına dönüştürüldü.
89 Baharı'nın simgesi haline gelen SAKAL BIRAKMA eylemleri büyük katılımla gerçekleşti.
Sendika genel merkezinin şiddetle karşı çıkmasına rağmen o dönem birlikte çalıştığımız arkadaşlarla aldığımız bir kararla 24 Nisan 1989’da 5 kilometrelik mesafede olan termik santralden sendika şube binasına, zaman zaman Bodrum yolunu kapatarak 1000’e yakın işçi ile SERVİS ARAÇLARINA BİNMEME eylemini gerçekleştiren yürüyüş kitlesel ilk eylem olması anlamında önemlidir.
Bu yürüyüş sonrasında öncelikle benim ve yönetim kurulu arkadaşlar başta olmak üzere işlem yasal işlem yapılmış; polis termik santral içerisinde karakol kurarak 600 civarında işçi hakkında soruşturma açmış, uzun süren kitlesel yargılama sonrasında dava toplu olarak beraatla sonuçlanmıştır.
89 Bahar Eylemleri sonrasında bizde ve Türk-İŞ’e bağlı birçok sendikanın merkez ve şubelerinde önemli, olumlu değişimler olmuştur.
Birçok sendikada olduğu gibi bizde de muhafazakar, düzen yanlısı ve devlet denetiminde yapılar, sınıfsal bakışlı sendika yöneticilerinin ağırlıkta olduğu sendikacı sayısı etkili olacak hale gelmiştir.
'İŞÇİ BAHARI' 1989’da başlayıp 4 Ocak 1991’deki Zonguldak Maden İşçileri'nin de yürüyüşünü kapsayan bir süreçtir.
3 Ocak 1991 tarihinde Türk-İŞ’in aldığı kararla 1 gün işe gitmeme eylemi çok katılımlı ve dinamik bir şekilde yapılmıştır.
Termik santrallerdeki yapımcı firmalarda çalışan işçiler de bize katıldıktan sonra üye sayımız 5.000’i geçti. 1987-2006 döneminde Tes-İŞ Sendikası Yatağan Şubesi'nin izlediği politika; devletin ve sendikaların oluşturduğu kurallara, sisteme, kurulu düzene koyduğu tavır ile öne çıktı.
Tes-İŞ Sendikası Yatağan Şubesi olarak işçilerin hak ve çıkarlarını korumak için her türlü çabayı harcasak, üzerimize düşen görevi yerine getirsek de tüm işçileri ortak mücadele ortamına çekmek için işyeri komiteleri girişimlerimiz olsa da bunu gerçekleştirmemiz mümkün olmadı.
Çünkü; Genellikle ve özellikle Yatağan ve Kemerköy santrallerinde liyakat ve yeterlilik dışında özellikle hep sağ siyasi partiler tarafından kendilerine yakın yöneticiler, sendika genel merkez yönetimi, yerel siyasi partilerin müdahilliği ve buna bağlı olarak muhafazakar, sağ ve güçlü bir muhalefet bizi hep zorluyordu. Tüm hedefleri kendi düşünceleri dışında sol, demokrat, sosyalist anlayışlarda olan şube yönetimini yenilgiye uğratmaktı. Kısacası biz solu temsil ediyorduk, bizi zorlayan muhalefet ise sağı temsil ediyordu. Uzlaşmaz bir çelişki vardı. Herkesi kapsayan, tüm işçilerin birliğini sağlayan yapıyı oluşturamıyorduk.

İŞYERİ MECLİSLERİ

Ne zamanki İzmir Barosu'ndan bir grup çevreci avukatın açtığı dava sonucunda Yatağan Termik Santrali 1994 Mart ayında mahkeme kararı ile kapatıldı, siyaseten ayrıcalıklı hale gelmiş az sayıda işçi dışında tüm işçilere yıllık izin, ücretsiz izin sonrasında iş akdinin feshi dayatılması üzerine kısmen Türkiye, çokça da Muğla’da özellikle de “YATAĞAN’I SARSAN 10 GÜN” boyunca sürekli yapılan dinamik kitlesel eylemler sonrasında izlediğimiz doğru politika ile işçilerin birliği sağlandı.
Yatağan Direnişi'nin 89 Bahar Eylemleri'nden sonra 2.büyük kırılması bu dönemde yaşandı.
İŞYERİ MECLİSLERİ kurularak tüm işçilerin söz ve karar sahibi olması sağlandı.
Yatağan Direnişinin daha sonra kesintisiz olarak sürmesinin en önemli etmenlerinden birisi İŞYERİ MECLİSLERİ’dir.
Tüm kararlar bu meclislerde alındı ve uygulandı. Eylemlerde atılacak sloganlar, taşınacak döviz ve pankartlar burada belirlendi. Çocukların okula gönderilmemesi, gerektiğinde eş, çocuk ve yakınlarımızın eylemlere katılımının sağlanması, görevlilerin belirlenmesi ve buna benzer birçok karar İşyeri Meclisleri'nde alındı ve uygulandı.
Bu süreçten sonra siyasi kimlikler, bölgesel kimlikler, unvansal kimlikler ve başka tüm farklı kimlikler bir kenara bırakılarak 'İŞÇİ' kimliği ile hareket etmeyi başardık.
Süreç içerisinde gelişerek devam etmesi nedeniyle muhalefet olan grupların kendi içimizden çıkan dinamiklerden oluşması onur verici bir gelişmeydi.
Muğla Valiliği önüne 2 bin 500 kişilik bir grupla giderek tepki göstermemiz ve aynı gün santralin Bakanlar Kurulu kararıyla açılması başarımızı doruk noktasına ulaştırdı.

ÖZELLEŞTİRME ve İŞGAL

Dünyadaki Neo liberal politikaların Türkiye’ye yansıması olarak özelleştirme politikaları uygulanmaya başladı. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Santrallerinin özelleştirilmesi 1994 yılında başlayarak 1997 yılında somutlaştı.
Her zaman sermaye sınıflarının temsilcisi olmuş dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel desteğindeki Kamuran Çörtük'ün Bayındır Holding ağırlıklı, MİMAK ile İngiliz National Power, North American Coal firmalarından oluşan Konsorsiyum, Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santrallerini, özel askeri birlikler ile sabaha karşı işgal etti.
Sürekli eylemlilik süreci yaşadığımız 1997 sonu ve 1998 başını kapsayan 3 aya yakın bir zaman içerisinde kapılarda barikatlar kurarak müthiş bir direniş sağladık. Eş ve çocuklarında katıldığı bu direniş Türkiye’de ‘Barikat Çocukları’ diye adlandırıldı.

MÜMTAZ SOYSAL KATKISI

1. Özelleştirme Saldırısı olarak değerlendirdiğimiz bu tehlike üzerine İşyeri Meclisleri'nde 'Alıcı firmalar işyerine sokulmayacak' kararı alınıp uygulanmaya başlandı.
Bu süreç içerisinde o dönem Dışişleri Bakanlığı'ndan istifa eden Prof. Mümtaz Soysal, KİGEM (Kamu İşletmelerini Geliştirme Merkezi) Başkanı olarak direnişe önemli katkılar verdi.
Yapılan toplantılarda sorulan bir soru üzerine; “Siz bu işyerlerinde çalışıyorsunuz, işyerlerinden sorumlusunuz. Yabancı birini gördüğünüzde kimlik sorabilirsiniz” demesi bizim bazı kararları alıp uygulamamızda önemli olmuştur.
Mümtaz Soysal, özelleştirme karşıtı direnişimizin başlangıç döneminde yaptığımız miting ve toplantılarda yaptığı konuşmalardan birisinde “Siz haklısınız. Haklı olmak yetmez. İnanacaksınız. İnançlı olacaksınız; İnanç. Bileceksiniz, bilinçli olacaksınız; Bilinç. Haklı olmak, Bilinçli olmak yeterli değil, direneceksiniz; Direnç.” ifadelerini kullanmıştır.
Kelimelerinin üzerine basa basa yaptığı konuşmalar; direniş kültürüne zaten sahip olan Maden ve Termik İşçilerinin direnişçi yapılarını daha da pekiştirmiştir.
2. Özelleştirme saldırısı 2001 sonu ile 2002 başını kapsayan dönemdir. Bülent Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükumetinde çok etkili olan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan destekli Turgay Ciner’in PARK ENERJİ firması Konsorsiyumun büyük ortağıdır. Devletin Özel Birlikleri ile işyerlerine saldırması sonrasında işçiler işyerlerini korumuştur, çıkan çatışmada tesadüfen bir can kaybı olmamış, 17 arkadaşımız gözaltına alınarak çeşitli hapis cezalarına çaptırılmıştır.
Ülkedeki siyasi rüzgarın farklılaşması nedeniyle 2013 yılına kadar özelleştirmeyle ilgili herhangi bir gelişme yaşanmamıştır.
O dönemde Tes-İŞ ve Maden-İŞ sendikalarının Yatağan Şubeleri Başkan ve yöneticileri aynı zamanda son dönem direnişin de önderliğini yapmışlardır. 2013 ve 2014 dönemlerini kapsayan 447 günlük özelleştirme karşıtı direniş yenilgiye uğramış gibi algılansa da önemli kazanımlarla sonuçlanmıştır. Özelleştirmeye rağmen az zayiatla hak ve çıkarların korunması sağlanmıştır. Bunun nedeni 35 yıldır varlığını sürdüren mücadele geleneğidir.
Yatağan Direniş süreci içerisinde yüzlerce kitlesel eylem gerçekleşmiş, Tes-İŞ ve Maden-İŞ’in maden ve enerji işçileri ve yanı sıra diğer sendika kurum, kesim ve kişilerin yer aldığı; Türkiye’de ses getirmiş ikisi Yatağan’da biri Muğla’da olmak üzere 3 kez yaklaşık 20.000 kişinin katıldığı 1 Mayıs yürüyüş ve mitingi gerçekleştirilmiştir.
Termik Santral ve Maden İşçileri Yatağan, Muğla ve Milas’ta 20.000’e yakın kişinin katıldığı miting ve yürüyüşlerin en önemli katılımcılarından olmuştur.
Ankara ve başka bölgelerde yapılan Emek Platformu’nun gerçekleştirdiği mitinglere 1.500 kişi götürebiliyorduk.
Bazıları hayatta olmayan, Yatağan Direnişi'ni başlatan, önderlik eden, katılan, destek verenlere selam olsun.
Kendiliğinden sınıfken kendisi için sınıf olma sürecinde önemli mesafeler alan Yatağan İşçisine bin selam olsun.
Bu vesile ile İşçi Sınıfının Uluslararası 8 saatlik İşgünü talep ve kazanımı için Sınıf Mücadelesinde hayatını kaybedenlerin anısına Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 2018 1 Mayıs’ında EKMEK HÜRRİYET ve EŞİTLİK için alanlara.