Haber / Didar DEMİRCİ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, sosyal medya hesabından, iktidara geldiklerinde Suriye meselesini çözeceklerini ve Suriyelileri geri göndereceklerini ifade eden bir paylaşım yapması ve ardından CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'ın yabancı uyruklu vatandaşlara 10 kat daha fazla zamla su ve katı atık hizmeti verme kararını açıklamasıyla birlikte ‘mülteci polemiği’ yeniden alevlenmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da çıkan tartışmalar üzerine, “Bize sığınan Allah’ın kullarını, katillerin kucağına atmayacağız” açıklmasını yapmıştı. Ayrıca AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Yerel Yönetimler Başkanı Mehmet Özhaseki de “Bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyor” diyerek ekonomi çevrelerinin eleştiri oklarını üzerine çekmişti. Özhaseki’nin söz konusu açıklamalarına Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar, “Ülkemizin sanayisi bugünlere Türk mühendisleri, Türk çalışanları ile gelmiştir. Suriyelilerin gitmesi ile ekonomi ve sanayinin çökmesi fikrine katılmak mümkün değildir” diyerek karşılık verdi. Sivil toplum kuruluşları da tüm hızıyla devam eden mülteci tartışmalarını ‘endişeyle’ takip ettiklerini aktardı.

Tehlikeli bir akım

Mülteci meselesinin son zamanlarda çok karmaşık bir hal aldığına değinen Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Üstün Reinart, “Yaşamak için savaştan kaçan insanlara yaşam hakkı sunulması gerektiğini biliyoruz. Bolu Belediye Başkanı'nın söyledikleri gibi söylemlerin çok tehlikeli, kışkırtıcı ve nefret söylemleri olduğunu düşünüyoruz. Bunların çok korkunç çok tehlikeli olduğunu düşünüyoruz. Bizi çok endişelendiren söylemler bunlar. Fakat aynı zamanda şunu da söylemek isterim ki; Avrupa Birliği’nin tavrı da çok çirkin, ırkçı. Bu benim ‘kişisel’ olarak görüşüm. Avrupa Birliği’nin, Türkiye’yi mülteci kampına çevirme planları çok yanlış! Çünkü mülteciler, Türkiye kadar Avrupa’da da yaşayabilmeli” ifadelerini kullandı. Reinart, son olarak mültecilerin ülkelerindeki iç savaştan kaçtıklarını, savaş olmasaydı böyle bir sorun olmayacağını dile getirerek, “Batı ülkelerinin bunlara çomak sokup, karıştırıp ondan sonra da kendi ülkelerinde ‘biz mülteci istemiyoruz’ gibi bir yaklaşımda bulunması çok yanlış çok çirkin” dedi.

Suistimal ediliyorlar

İzmir İnsan Hakları Derneği Şube Başkanı Zafer İncin ise İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “İzmir’de 150 bin mülteci var. Bunu herkesin hazmetmesi ve bununla yaşamayı öğrenmesi lazım” sözlerini hatırlatarak, “Bu kadar talihsiz açıklamadan sonra Tunç Soyer’in açıklaması, bu kötü tablo içerisinde iyi bir tablo olarak göründü” yorumunu yaptı. İncin, İnsan Hakları Derneği olarak, mülteciler hakkında nefret söylemi içeren hiçbir açıklamayı kabul edemeyeceklerini belirterek, “Bu insanlar tüm mal varlıklarından, ailelerinden uzaklaşarak, vazgeçerek buraya geldi. Türkiye bu mültecileri yeri geldiğinde Avrupa’ya bir koz olarak kullanılıyor. Mülteciler bu ülkede suistimal ediliyor” diye konuştu.

Yanlış bilgi nefreti doğurdu

Medya ve Göç Derneği Kreatif İçerik Koordinatörü ve Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi Dilek İçten ise çok uluslu bir mülteci nüfusu barındırdığımıza dikkat çekerek, sorunun tek bir millete indirgenmemesi gerektiğini söyledi. İçten, mültecilerle ilgili bağımsız objektif bir kaynağın olmadığına da değinerek, “Toplumda mültecilerle ilgili yaklaşık 10 senedir yanlış bir algı oluştu. O nedenle ciddi bir nefret söylemiyle karşı karşıyayız. ‘Güncel durum nedir? Mültecilerin koşulları nedir? Bir arada yaşamak için hangi adımları atmamız gerekir?’ gibi soruları tartışmamız gerekirken aslında çok da olası olmayan bir geri gönderme ve sınır kapama politikası üzerinde duruyoruz. Bu açıdan asıl tartışmamız gereken konu aslında 'biz neyi biliyoruz ve neyi söylemsel olarak doğru şekilde biliyoruz' meselesini tartışmamız gerekir” sözlerini kaydetti.

Sertel: Barış varsa herkes ülkesine dönmeli

CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel, mülteci meselesi üzerinden yapılan tartışmalar hakkında şunları söyledi: “Şimdi bir ülkede iç savaş varsa ve o iç savaşta ölümle karşı karşıyaysa insanlar, bizim sınırlarımızdan girip bizden can güvenliği istiyorsa ‘geçici olmak kaydıyla’ biz o insanların can güvenliği sağlarız. Ama o ülkede savaş bittiyse ve barış ortamı geldiyse o insanların kendi ülkelerine dönmelerini istemek kadar doğal bir yaklaşım yok. Fakat iktidar öyle yapmıyor. Avrupa’dan para almak için elalemi bizim ülkemizde ‘depo ülke’ haline getiriyor. Bizim insanlara karşı bir ön yargımız yok. Din, dil, ırk, mezhep hiç fark etmez. Bayramlaşmaya gidiyorlarsa demek ki orada bir problem kalmadı. Bunu çözmek lazım.  Şimdi CHP iktidar olduğunda, Suriye’nin içişlerine karışanlar gibi yani savaş çıkarıp da ağır faturanın altına imza atanlar gibi yapmayacaklardır. O ülkenin koşulları içerisinde o insanlara yardımcı olarak geriye dönüşleri için biz kararlıyız. Ama biz şunu da yapmamalıyız, onları cezalandırarak, onlara kötü davranmak bize yakışan bir durum değil. Barış varsa herkes ülkesine dönmeli.”