Uşak Ulucak Köyü yakınlarında bulunan ve dibinden İmren Deresi'nin aktığı 490 metre yüksekliğindeki Taşyaran Vadisi, benzersiz jeotolojik yapısı ile Türkiye'nin en önemli turizm değerlerinden biri. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından 207. tabiat parkı olarak ilan edilen 57 hektarlık alan, günübirlik ziyaretçiler için yapılan düzenmelerin ardından uğrak yeri haline geldi.

Bu hafta Uşak’ın Ulucak Köyü yakınlarındaki Taşyaran Vadisi'ne gidiyoruz. İlk durağımız Salihli'ye ulaşmadan önce kahvaltı yapmayı alışkanlık haline getirdiğimiz Sart Mustafa Köyü...Gevrek, tulum peyniri, hormonlu domates, biraz zeytin ve mis gibi demli çaydan oluşan mütevazı ama bizim için mükellef sabah kahvaltısı.
Şubat ayı ortasındayız ama bahar gibi bir pazar günü. Yol üzerinde kısa molalar verilecek, incelenecek, görülecek o kadar çok güzellik var ki... Ama zaman da önemli. Köyleri, kasabaları, kır lokantalarını geride bıraktık, Kula'ya uzaktan el salladık, Ulucak Köyü yakınlarındaki Çataltepe Köprüsü'ne ulaştık.
Gediz Nehri üzerinde Osmanlı döneminde inşa edildiği belirtilen köprünün kim tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Eski kervan yolu üzerinde bulunan köprü yöre köylüleri tarafından hala ulaşımda kullanılıyor.Gediz Nehri'nin en canlılığından ve coşkusundan iz yok, sessizce akıyor.


Taşyaran Vadisi'ne gitmek için bize Ulucak Köyü Muhtarı Hıdır Savaş rehberlik yapacak. Geçen yıl olduğu gibi vadiye ulaşmak için köyün içinden geçip patikalarda yürüyeceğimizi düşünürken, muhtar Savaş,”Oraya yol yapıldı, vadinin dibine kadar otobüsle gidebilirsiniz” dedi.
Kozak taşları döşenerek yapılmış yoldan otobüsle ilerledik. Palamut, ahlat korulukları ve makiliklerin arasından birdenbire bütün derinlikleriyle karşımıza çıkıverdi, üzerinde şahinlerin, doğanların uçuştuğu, dibinde İmren Deresi'nin sessizce aktığı Taşyaran Vadisi.
Burası 490 metre yüksekliğinde ülkenin cennet köşelerinden biri. Eşme yakınlarından doğan İmren Deresi'nin kilometrelerde yol katettikten sonra Gediz Nehri’ne karıştığı yer…
Dört mevsim ayrı bir güzelliğe sahip, doğa harikası Taşyaran Vadisi göze hoş gelen yapısı ve suyun kayalarda onbinlerce yıldır oluşturduğu eşsiz şekillerle birçok doğasever, fotoğraf sanatçısının yanı sıra son dönemlerde yerli ve yabancı belgeselcilerin ilgisini çeken yerlerden biri. 57 hektarlık genişliğe ulaşan vadi, buranın oluşmasını sağlayan büyük bir fay kırığı ile yüz yıllardır bir nakış gibi suyun ve rüzgarın kayalarda oluşturduğu eşsiz jeolojik yapısından dolayı bilim insanlarının da ilgisini çekiyor.


BALIKÇILAR FARKETMİŞ


Anlatılanlara göre Taşyaran Vadisi'nin güzelliğini ilk kez bundan beş yıl önce bu derede balık avlamaya gelenler farketmiş. Ardından da Orman Ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü kararı ile burası Türkiye'nin 207. tabiat parkı ilan edilmiş ve koruma altına alınmış.
Son ziyaretimizin üzerinden henüz bir yıl bile geçmeden, vadi çevresinin bu kadar kısa sürede halkın günübirlik kullanabileceği bir şekilde bu kadar hızlı nasıl düzenlenebildiğine hepimiz şaşırdık. Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından, 57 hektarlık bir alanı kaplayan Taşyaran Vadisi'nin yanıbaşına 3 milyon liralık harcama ile seyir terasları yapılmış, gölgelikli piknik masaları yerleştirilmiş, çocuk oyun alanları, otopark, tuvalet, çeşmeler, henüz açılmamış bir kafeterya, vadinin görünümünü bozmayacak köprüler ve bazı yerlerde derinliği 100 metreyi aşan vadiyi, ileriye uç vermiş kayalıklardan görmek isteyenlerin aşağıya düşmesini engelleyecek bütün tehlikeli bölümler metal çitlerle sınırlandırılmış. Vadinin derinliklerine indiğimiz patika doğal taşlar kullanılarak merdivenlere dönüştürülmüş ayrıca karşı yamaçta ahşaptan üç katlı bir seyir evi inşa edilmiş. Alanın girişine de sanki bütün kötülüklerin anası içkiymiş gibi “İçki içmek yasaktır” levhası konulmuş.Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nün burada içki içenleri takip etmek yerine, daha şimdiden ortalığı çöplüğe çeviren günübirlikçilere dikkat etmesi doğa için çok daha faydalı olur.


ÇÖPLÜĞE DÖNÜŞMÜŞ


Dinlenme molasının ardından bu kez Kula yakınlarındaki Peri Bacaları’na yöneldik.
Kula’ya 18 kilometre kala Burgaz yakınlarında Gediz Nehri’nin üst kısmında ısı değişiklikleri, yağmur, rüzgar ve erozyon etkisiyle oluşmuş, peri bacaları görünümlü doğal oluşumlar da son yıllarda gezginlerin mutlaka görmek istedikleri yerlerden biri… Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla "Peribacası” adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmış.Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuş. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmış.
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Türkiye'nin 107. tabiat anıtı olarak koruma altına alınan, yürüyüş patikalarıyla ve ziyaretçilerin bilgilendirilmesi amacıyla panolarla donatılan ve geçen yıl yaklaşık 30 bin kişinin ziyaret ettiği 37.5 hektarlık Kula Peribacaları çevresinin da hızla çöplüge çevrildiğini üzülerek farkettim. Özenle konulan tanıtım levhalarının da tüfek ve tabancalarla hedef tahtası haline getirilmesine de üzüldüm. Ayrıca peribacalarının arka yamacının zirvesine hangi aklın baz istasyonu diktiğini ve buna nasıl izin verildiğini herkes gibi ben de merak ettim.


SALDAL DAĞI'NDA MOLA


Son durağımız ise Kula çıkışında, Jeopark'ın en önemli değerlerindi Sandal Dağı volkanik krateriydi. Biz buraya gelene kadar ilkbahar havası dediğimiz sıcak ve güneşli hava yerini alçak bulutların ortalığı kararttığı, sert damlaların yüzümüze vurduğu bir kış gününe bıraktı.
Burası Kula ve Salihli ilçeleri ile Sandal Beldesi, Gökçeören (Menye) Beldesi, Adala Beldesi ve Gökeyüp beldelerini de kapsayan geniş bir alan. Kula Jeoparkı sahası doğal, jeolojik, kültür ve arkeolojik zenginliği nedeniyle antik dönemlerden günümüze kadar pek çok seyyahın ve araştırmacının ilgisini çekmiş ve eserlerine konu olmuş. Burası peribacalarından karstik mağaralara, kanyonlardan volkan konilerine çok zengin bir varlığa sahip. Çok iyi korunmuş Osmanlı kent mimarisi de bölgenin değerine değer katıyor.
Kula Jeoparkı gezegenin 200 milyon yıllık geçmişine ışık tutan zengin bir jeolojik çeşitliliğe sahip. Kula’da günümüzden tahminen 1 milyon yıl önce başlayan volkanik faaliyetler üç ana püskürme döneminin ardından nihayet günümüzden yaklaşık 10 bin yıl önce son patlamalarıyla Türkiye’nin en genç geniş ölçekli volkan alanlarından birini oluşturmuş.Burası 2013 yılında Avrupa ve UNESCO Jeoparklar Ağı'na dahil edildi.Alanda yüksekliği 150 metreyi geçmeyen minyatür 80 volkanik koni ve bazı yerlerde kalınlığı 60 metreye ulaşan lav akıntıları yer alıyor.
Salihli yakınlarında yorgunluk biramızı içerken, günü restoranın çatısına vuran yağmur damlalarını dinleyerek noktaladık.