Haber/ Didar DEMİRCİ

Geçtiğimiz yıl meydana gelen ve can kayıplarına neden olan depremler nedeniyle vatandaşta bir endişe hakim. Son zamanlarda hasara neden olmayan ancak korkutan depremler de bu endişeyi tetikliyor. Konuya ilişkin gazetemize konuşan Deprem Uzmanı Prof. Dr. Zafer Akçığ, “Aslında olaya daha genel bakmak lazım. Anadolu levhası fay hattı boyunca yılda 2- 2,5 santim batıya ve güneybatıya hareket ediyor. Şimdi bunun 100 kilometre kalınlıkta bir yapı olduğunu düşünürsek, bu büyüklükte bir yapı kayarak bizim ‘Yunan Makaslama Zonu’ dediğimiz batıda yer alan zonla karşılıklı geliyorlar ve sıkışıp ileri gidemiyor. Bir de aşağıdan Girit’ten gelen, bu sıkışmanın altına giren bir plaka var. Biri aşağıdan ittiriyor, biri yukarıdan bastırıyor. Ne yapacak bu kütle bir şekilde kendi içindeki sıkışmayı atması lazım. Bu enerjiyi ise Ege’de olsun Türkiye’nin başka yerinde olsun mevcut fay hatlarında biriktirecek ve oradan dışarıya çıkacak. Ana sistem bu! Dolayısıyla da bu tür depremlerin olması olağandır” dedi.

'Zemini tanımak lazım'

Akçığ, depremin oluşturduğu risk faktörlerinin en aza indirilmesi için yapılması gerekenleri anlatarak şöyle devam etti: “Fay hatlarının olduğu yerler tehlikeli. O nedenle depreme dayanıklı yapılar inşa etmeliyiz ve fay hatlarından olabildiğince uzak durmalıyız. Bunun için yapılması gereken 30 metrelik zemin etüdü araştırması değil, ada bazında zemin etüdü araştırması yapılması gerekiyor. Ada bazında zemindeki gücün özelliklerini bilerek yapılacak binaların üzerinde depremlerin hiçbir etkisi olmaz. Düzgün yapılaşma, fay hatlarının özellikleri ve ada bazında büyük bir alanda zeminin genel davranışlarını bilerek, binanın yapılacağı yerde bu işi detay olarak araştırdığınız zaman siz depreme dayanıklı bir bina yapmış olabilirsiniz.”

Ege Bölgesi'nin yaygın depremsel özelliği olduğunu söyleyen Akçığ, “Hareketliliği sürekli olarak takip ediyoruz. Biz bunu gelişen teknoloji ve GPS sistemleri ile saptaya biliyoruz. Hatta buna kuyulardaki kimyasal analiz de dahil oluyor. Meydana gelen değişimleri takip ederek kabaca bir veri elde ediyoruz. Bunun sonucunda da diyoruz ki, şurası artık bir risk içerisine girdi. Sonrasında bölgenin deprem tarihini inceliyoruz” diye konuştu.

'Ders çıkarmıyoruz'

30 Ekim’de meydana gelen depremi, öncesinde yapılan çalışmalar nedeniyle kestirebildiklerini dile getiren Akçığ, sözlerini şöyle sürdürdü: “İzmir’in etrafında bilinen diri 17 fay hattı var. Ama hala ders çıkarmıyoruz. Denetleme firmaları kimi neyi denetliyor? Müteahhitti, inşaat mühendisini denetliyor. Bu denetim firmalarını sigortaya bağlı yapsalar ve sigorta şirketlerine de yapılan binanın ekonomik ömrü boyunca ‘sigorta yapma’ koşulu getirseler, bakın binaları ne kadar kaliteli yapacaklar o zaman görürsünüz. Sigorta süresince sorumlu sigorta şirketi olduğu için yaş tahtaya basmak istemeyeceklerdir.” Öte yandan Akçığ, sağlam binaların yapımı için topyekün hareket edilmesi gerektiğini her şeyi yerel ve merkezi yönetimlerden beklenememesi gerektiğini kaydetti.