Haber/  Engin YAVUZ

Çocuk seyirciler her yudumdan sonra gazoz şişesini kaldırıp içinde ne kadar meşrubat kaldığına bakarlar, şişe boşaldıkça suratları asılırdı.

Çocukluk yıllarımda, yaz gecelerinde herkesin en büyük eğlencesiydi yazlık sinemalar... Beyaza ya da maviye boyanmış tahta sandalyelerin sıralandığı, zemini küçük çakıllarla ya da betonla kaplı, kocaman beyaz badanalı bir perdesi olan mekanlardı buralar. Genelde her iki duvarının dibinde de kavak ağaçları sıralı olurdu. Sinemalar haziran ayında açılır eylül başında okullar açılmadan kapanırdı.

Ön sıralarda filmlerin kahramanlarıyla özdeşleşmek için aynı filmi bazen birkaç kez izlemeyi alışkanlık haline getiren, saçlarını ıslatıp geriye taramış, en temiz giysilerini giymiş, haftalıklarından hovardalık eden tamirci çırakları, geriye doğru orta yaşlı esnaf, en arkada çocuklu aileler olurdu...

“Var mı gazoz isteyen?”

Sinema perdesinin dibinde çinkodan yapılmış iki varil genişliğinde ama daha alçak bir havuz vardı. Bu havuz suyla birlikte kocaman buz parçalarıyla dolu olurdu. Daha seyirciler gelmeden yüzlerce şişe gazoz bu havuza yerleştirilir soğumaya bırakılırdı.

İlk müşteriler geldiğinde içinde buz kırıkları ve gazozlar bulunan kovalarla satıcılar ortaya çıkardı.

“Haydi, haşlama gazoz..”

Alnı ve soluk kırmızı tişortunun koltuk altları koşuşturmaktan terlemiş, bir cebi tıkabasa bozuk para ile dolu olan esmer gazoz satıcısı elindeki açacağı kovaya vurup bildik bir ses çıkarırdı. Çocuklar için gazoz içmek film seyretmek kadar keyifliydi. Her yudumdan sonra gazoz şişesini ışığa tutup içinde ne kadar meşrubat kaldığına bakarlar, şişe boşaldıkça suratları asılırdı.

Sonra TV'ler süslemeye başladı evlerin baş köşelerini... Yazlık sinemaların modası geçti, birer birer kapandı hepsi. Sinemaların vazgeçilmez eğlencesi gazozlar da bakkal dükkanlarının, marketlerin buzdolaplarında köşelerine çekildiler.

Ama ilk gazozu 1800'lü yılların sonunda şişeleyen fabrikalar, küresel meşrubat tekellerinin baskısına rağmen ayakta kalmayı başardılar ve o yıllardan bugüne farklı lezzetlerde gazozlar üretmeye devam ettiler.

Geçen hafta kahvaltı için uğradığımız Salihli'nin Sart kasabasında bir kahvehanenin girişinde “Gazozcu İbrahim” yazılı levhayı görüp, gazoz satıcısı İbrahim'le tanıştıktan sonra merak ettim, araştırdım.

Sadece Ege Bölgesi'ndeki il ve ilçelerde çoğu çok eski markalar olmak üzere 215 farklı lezzette gazoz üretiliyor. İzmir'de 81, Manisa'da 45, Aydın'da 20, Denizli'de 14, Muğla'da 21, Uşak'ta 8, Afyonkarahisar'da 16 ve Kütahya'da 10 farklı gazoz üretiliyor.

Türkiye'nin en eski gazozlarının da Niğde Gazozu(1952), Denizli Zafer Gazozu( 1934)Bursa Uludağ Gazozu (1930), İstanbul Çamlıca Gazozu(1946) Adana Zaman Gazozu (1940), Malatya Kıyısı Kola(1971) ve Adapazarı Neşe Gazozu (1948) olduğu öğrendim.

Gazozcu İbrahim'de ise Türkiye'nin farklı yörelerinden getirilmiş 250 çeşit gazoz var. Sade, limonlu, portakallı, vişneli, elmalı, karadutlu, bisküvitli gazozlar bu çeşitlerden bazıları.

Gazozcu İbrahim'in bozdolaplarını açtım sonra, farklı, ilginç markalar aradım, bulabildiklerimi not ettim.

Uzay Gazozu, Yeşildağ Gazozu, Huzur Gazozu, Çavuş Gazozu, Bilbek Gazozu, Asi Elvan Gazozu, Tordağ Gazozu, Aliveli Gazozu, Çolak Gazozu, Lıklık Gazozu, Yeşil Tire Gazozu, Sunal Kokteyl, Neşe Gazozu, Çeşmeli Hasan Gazozu,İmbat Gazozu, Gagoz Gazozu bunlardan bazıları...

Gazozcu İbrahim, Sart kasabasına yolu düşen ve mola veren herkesin mutlaka gazozlarından içtiğini, hatta ilginç bulduklarından birkaç tane satın alarak yanında götürdüğünü belirterek şöyle dedi:

“Aklınıza gelebilecek her lezzette gazozum var. Sürekli araştırıyorum ve çeşitlerimi çoğaltıyorum. Yakında bütün gazozlarımı daha büyük bir vitrinde sergileyeceğim. Sipariş de alıyorum. Gazozu Türk halkına yeniden sevdiriyoruz.”