Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Oktay Gökdemir, üniversite tarafından sözleşmesinin yenilenmemesi üzerine Buca Edebiyat Fakültesi'nin önünde bir basın açıklaması yaptı.

Ahmet Piriştina İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’nde (APİKAM) görev yaptığı dönemde kentin kültür çalışmalarına çok önemli katkılar koyan, 30 yıllık akademisyenliği boyunca Cumhuriyet tarihi konusunda en üretken tarihçilerinden biri olan Doç. Dr. Oktay Gökdemir, açıklamasında üniversite yönetimini de sert sözlerle eleştirdi.

ÖĞRENCİLERİ DESTEK VERDİ

Gökdemir'in basın açıklamasına çok sayıda öğrenci, sivil toplum örgütü temsilcisi, sendikalar ve kalabalık bir yurttaş topluluğu katıldı. Üniversite yönetiminin sosyal medya paylaşımlarını bahane ederek görevini uzatmadığını belirten Gökdemir, “Beni itibarsızlaştırmak için yapmadıkları kalmadı. Buradan ilan ediyorum, bu örgütlü kötülük sona erecek, haklı davamı kazanıp görevime, öğrencilerime geri döneceğim” diye konuştu.

Gökdemir açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“30 yılı aşkın üniversite öğretim üyesiyim. Bu süre zarfında binlerce öğrenci yetiştirdim. Köy enstitüsü mezunu öğretmen bir babanın çocuğu olarak eğitim süreçlerinde cumhuriyetçi, laik, bilimsel ve çağdaş eğitimin peşinde koştum, bunun için mücadele verdim. İktidarlar soruşturmalar açtı, yılmadım mücadeleye devam ettim.

Bu süreçte ben, solcu, sosyalist, komünist, PKK’lı, alevi aklınıza gelecek her şey oldum. Sendika avukatlarım aracılığıyla son iki yılda tarafıma açılmış soruşturma ve cezalarla ilgili bilgi edinme yasası gereği istediğim hiç bir yazışmayı şu ana kadar tarafıma vermediler. Şimdi dün, suçluların telaşı içinde bir basın açıklaması yayınlamışlar. Ben sosyal bilimciyim. Düşüncelerim var ve bu düşünceleri kendi sosyal paylaşım sitemden paylaşıyorum. Orası benim sitem. Beğenmeyen okumaz. Kimseye hakaret etmiyorum. Tahkir etmiyorum. Arkadaşlar dün yaptıkları açıklamada benim sosyal medya paylaşımlarım yüzünden sözleşmemin yenilenmediğini ifade etmişler. Sosyal medya paylaşımların dolayısıyla hakkımca açılmış tek bir davam yok, tek bir ceza almamışım. Siz hakim, savcı mısınız ki yargıda bulunuyorsunuz?

Hakkımda üniversite idaresinin sosyal medya paylaşımlarım dolayısıyla açtığı idari soruşturmalar var.

Bakın örnek vereyim...

Örneğin 15 temmuz hain fetö darbesine “İslamo-faşist güçlerin devlet içindeki kapışması" demişim idare bana soruşturma açmış.

“Üniversitede artık akademisyenler değil, akepedisyenler makbul” demişim idare bana soruşturma açmış.

“İkinci öğretimde dersler yapılmıyor” deyip boş sınıfların gece fotoğrafını yayınlaşmışım idare bana soruşturma açmış.

“Üniversite manav açmaz” demişim idare bana soruşturma açmış.

“Kampüste büyük bir mescit, her fakültede kız erkek mescitleri var bir de bunun üzerine kampüse cami yapmayın dil laboratuvarı, fen laboratuvarı açın demişim, bizim alevi öğrencilerimiz var, ben de aleviyim o zaman kanun önünde eşitlikse derdiniz kampüse cemevi de açın” diye sorgulamışım idare soruşturma açmış.

AYDINLANMA KARŞITI ÜNİVERSİTELER

Ülkemizde son yirmi yıldır yaşanan bilim karşıtlığı, cehalet ve üniversitelerimize musallat olan iktidarın dümen suyunda vasat, ezberci, sorgulamayan, eleştirmeyen, aydınlanma karşıtı üniversiter düzene hep karşı oldum. Akademi, otorite olarak yanlızca bilimin otoritesini kabul eder. Akademinin yasası evrensel bilimdir. Akademi, üniversite siyasal iktidarların reflekslerine göre tavır belirlemez. Ne yazık ki üniversitelerimiz bu bilimsel kriterleri bir yana bırakarak iktidarın dümen suyunda bir yol izlemeyi tercih etmişlerdir. Bir çok insan bu süreçte işinden ve aşından olmuş uydurma disiplin cezalarıyla itibarsızlaştırılmıştır. Konuşan üniversite yerine susan üniversite, sadece susmakla kalmayıp konuşanları, sorgulayanları, eleştirenleri yargılayan, itibarsızlaştıran üniversite günümüzün makbul üniversitesi olmuştur.

Son bir cümle benim akademik durumu mu diliniz dolamışsınız...Benim yayınlanmış 8 kitabım , yüzlerce makalem, binlerce konferans, panel, radyo, televizyon konuşmam var. İnsan bunları yazarken birazcık utanır, birazcık hicap duyar. Şimdi buradan İzmir kamuoyu önünde bir kez daha haykırayım... Benim yayınlarımla, akademik faaliyetlerimle sizlerinkini karşılaştıralım, tek başına benim akademik yayınlarım sizin hepinizin yayınlarından fazla değilse ben hiç bir şey söylemeyeceğim.

Değerli dostlarım, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı ile, Sedat Simavi Sosyal Bilimler Büyük Ödülü’nü benim öğrencileri benim asistanlarım aldılar. Benim öğrencilerim Türkiyenin en saygın sosyal bilimler ödüllerini aldılar. Almaya da devam edecekler. Sadece geçen yıl İzmir Gazeteciler Cemiyeti Hasan Tahsin Araştırmaları Bilim Ödülü’ne layık görüldüm.

Sözün özü görevime, kürsüme döneceğim. Öğrencilerime kavuşacağım. Hiçbir güç bunu engelleyemeyecek. Bu örgütlü kötülük sona erecek.”