Zekiye Ergün

'İnsanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, doğal olarak büyüyen meyve ve sebzeleri geliştiremezler. Doğal olmayan bir yolla yetiştirilen ürünler, insanların değişken arzularını tatmin edebilirler ama insan bedenini zayıflatır ve beden kimyasını böyle gıdalara bağımlı hale gelecek şekilde değiştirirler. Bu olduğunda vitamin takviyesi ve ilaç kullanmak zorunlu hale gelir. Bu durumun yarattığı tek şey, çiftçiye zorluk ve tüketiciye ızdıraptır.'

Bu sözler Ekin Sapı Devrimi kitabının yazarı Masanobu Fukuoka ya ait.

Fokuoka 1913 yılında Japonya'nın güneyinde küçük bir adada çiftçilik yapan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Kariyerini mikrobiyoloji alanında yapar ve özellikle bitki hastalıkları üzerine çalışır. Daha 25 yaşındayken yaşadığı ağır bir hastalıktan sonra 'En iyisini doğa bilir. İnsanoğlunun yaşamı kontrol etme, hatta anlama çabası bile nafile ve özünde yıkıcıdır' düşüncesiyle her şeyi bırakıp doğduğu köye geri döner.

'Hemen herkes doğanın iyi bir şey olduğunu düşünür, ama çok azı doğal olanla doğal olmayan arasındaki farkı kavrayabilir. Eğer bir meyve ağacından tek bir tomurcuk bile bir makasla kesilirse, düzeltilemeyecek bir düzensizlik doğabilir. Doğal şekline göre büyürken, dallar gövdeden karşılıklı olarak yayılır ve yapraklar eşit miktarda güneş ışığı alır. Eğer bu sıralamaya müdahale edilirse dallar çekişmeye girerler, birbirlerinin üstüne yatar ve dolanırlar. Böylece güneş ışığı ulaşmayan bölgedeki yapraklar solar. Böcek hasarı baş gösterir. Eğer ağaç bir sonraki yıl da budanmazsa daha fazla solgun dal ortaya çıkar.'

Bu bakış açısıyla narenciye bahçesine dönmüştür ama ilk seferinde başarısız olur. 400 ağacın solarak yok olmasını izler. Çünkü bu ağaçlar, yıllarca budama ve gübreye alıştırılmış ağaçlardır.

2'nci Dünya Savaşı sırasında 5 yılını devlet için bitki hastalıkları üzerine çalışarak geçirir. Savaş biter bitmez köye geri döner ve felsefesini hayata geçirir.

Doğal tarımın dört ilkesi

Birinci ilkesi toprağı işlememektir. Yani toprağı sürerek ya da belleyerek altını üstüne getirmemektir. 'Toprağın sürülmemesi doğal tarım için esastır. Bitki köklerinin yayılması ve mikroorganizmaların, küçük hayvanların ve yer solucanlarının aktiviteleri gibi doğal yollardan, kendi kendine gerçekleşir. Toprak sürüldüğü zaman doğal ortam tanınmayacak şekilde değişir. Bunun yerine 'sapları yaymak ve yonca ekmek gibi yumuşak yöntemler kullanılırsa, çevre doğal dengesine geri döner ve sorun çıkaran yabani otlar bile denetim altına alınabilir.'

İkincisi suni (kimyasal) gübre ya da hazırlanmış kompost kullanmamaktır. 'Pervasız tarım uygulamaları, toprağın ihtiyaç duyduğu besinleri yok eder ve bunun sonucunda toprak yıldan yıla zayıflar.'

Fukuoka, toprağın doğal verimliliği hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsak ormana gitmemizi ve toprağa yakından bakmamızı önerir. 'Eğer doğa kendi haline bırakılırsa verimlilik artar. Bitki ve hayvanların organik atıkları yüzeydeki bakteri ve mantarlar tarafından çürütülür. Yağmur suyunun hareketiyle besinler toprağın derinliklerine taşınarak mikroorganizmalara, solucanlara ve diğer küçük hayvanlara yiyecek olur. Bitki kökleri, en alt kademesine uzanarak besinleri tekrar yüzeye taşırlar.'

Fukuoka, odun küllerinden ve organik ev atıklarından kompost yapar, bunu küçük mutfak bahçesinde kullanır.

Üçüncüsü toprağı sürme ya da herbisit kullanma yoluyla yabani otları temizlememektir. Yabani otlar toprak verimliliğini oluşturmakta ve denge sağlamaktadır. 'Yabani otlar yok edilmemeli, denetim altında tutulmalıdır.' Bunun için sap malçı, mahsullerin arasına ekilmiş beyaz yoncadan oluşan bir zemin örtüsü ve geçici olarak su basma (gölleme) yöntemini önermektedir.

Dördüncüsü kimyasallara bağlı kalmamaktır. 'Böceklerin kendi aralarındaki ilişkilerini göz ardı eden böcek kontrolü yöntemleri bütünüyle yararsızdır. Örümcekler ve yaprak çekirgeleri üzerinde bir araştırma, kurbağalarla örümcekler arasındaki ilişkiyi de göz önünde bulundurmalıdır. Kimyasallar kullanmak bunun gibi sorunları çözmek içi en uygunsuz yoldur ve bunun yapacağı tek şey gelecekte daha büyük sorunlara yol açmaktır.'

'Zararlı böcekler ve bitkiler her zaman vardır, ama sayıları doğada zehirli kimyasalların kullanılmasını gerektirecek miktarda artmaz. Hastalık ve böcek denetimine karşı duyarlı bir yaklaşım, sağlıklı bir çevrede dayanıklı ürünler yetiştirmektir.'

Yeşil mutabakat

Fukuoka, Ekin Sapı Devrimi kitabını 45 yıl önce yayımlar. Bugün geldiğimiz noktada dünya iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin tehdit altında olması, sağlıklı gıdaya ulaşma gibi bir çok sorunla boğuşuyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı 'Acil Bir Krizi Benzersiz Bir Fırsata Çevirmek' çağrısı ile başlıyor:

'Bu neslin en önemli görevi olan iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda kararlılığını belirlemektir. Atmosfer gittikçe ısınıyor ve iklim her geçen yıl değişiyor. Gezegenimizdeki sekiz milyon türün bir milyonu yok olma riski altında. Ormanlar ve okyanuslar kirleniyor ve yok ediliyor.'

Ekin Sapı Devrimi

Fukuoka, Ekin Sapı Devrimi kitabında 'Bir tek ekin sapından bir devrim başlayabileceğine inanıyorum. İlk bakışta bu pirinç sapı hafif ve önemsiz görünebilir. Neredeyse hiç kimse onun bir devrim başlatacağına inanmaz. Ama ben bu sapın ağırlığını ve gücünü fark ettim. Bana göre bu devrim oldukça gerçek' diyor.

Ve bu nesile yılmadan mücadele etmek düşüyor.