Haber/ Didar DEMİRCİ

Eğitim Sen İzmir Şubeleri 2020- 2021 eğitim öğretim yılının sonuna gelindiğini hatırlatarak, eğitimdeki eksiklikleri ve Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) bu eksiklikler karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Konuya ilişkin Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube toplantı salonunda basınla bir araya gelen İzmir şubeleri temsilcileri adına açıklamayı Eğitim Sen 5 Nolu Şube Başkanı Özcan Çetin yaptı. Eğitimde var olan sorunlara pandemiyle birlikte yeni sorunların eklendiğine dikkat çeken Çetin, “MEB yönetimi bu sorunlara çözüm üretmek yerine “eğitim alanında sorun yok; var olan sorunlar da çözülüyor” algısını oluşturmayı tercih etti” dedi. Ayrıca MEB’in illere gönderdiği her yazıda var olan soruları ve bilinmezlikleri artırdığının altını çizen Çetin, “Son yayınlanan iki yazı ile 18 Haziran -2 Temmuz arasında okullarda ne yapılacağı iyice karmaşık hale geldi. MEB, sürekli değişen kararları ve anlaşılması mümkün olmayan yazıları ile öğretmenlerin ve öğrencilerin sorularını ve kaygılarını artırmaktadır. Planlama yapılabilmesi ancak ne olacağını bilmekle mümkün. MEB, bu bilinmezliği acilen ortadan kaldırmalıdır” diye konuştu.

‘Telafi etmeyecek’

Telafi eğitimine ilişkin eleştirileri de sıralayan Çetin, “İlk olarak MEB, planlanmış ve iyi hazırlanmış bir telafi programı olmamasına rağmen ‘varmış gibi’ davranmaktadır. 5 Temmuz-27 Ağustos arası için açıklanan etkinlikler telafi programı kapsamında değerlendirilemez. Bunlar yaz tatili içerisinde sınırlı sayıda öğrencinin yararlanacağı yaz etkinlikleridir. Bunların telafi eğitimi gibi sunulması gerçek anlamda telafi eğitimi gereksinimini ve telafi eğitimi algısını olumsuz etkilemektedir. MEB’in öğrencilerimizin yaşadığı kayıpları “Telafide ben de varım” sloganı ile telafi etmesi mümkün görünmemektedir. Telafi eğitimi, gelinen aşamada, MEB’in değil okulların ve öğretmenlerin sorumluluğu haline gelmiştir. MEB, bu konuda sorumluluk almalıdır. MEB, telafi eğitimindeki sorumluluğunu tarikat ve cemaatlere devretmeye çalışmamalıdır” diye konuştu. Son olarak 21 Haziran ve 2 Temmuz tarihleri arasında bir bilinmezlik olduğuna değinen Çetin, “MEB’in gönderdiği çeşitli yazılarda ders kesim tarihi olarak 2 Temmuz belirtilmiş olsa da yapılan açıklamalar ve 18 Haziran’da öğrencilerin karnelerin dijital ortamda erişime açılacak olması okullarda soru işaretleri oluşmasına neden olmuştur. MEB, bu konuda açıklayıcı yazılar yazmak ve düzenleyici kararlar almak yerine sessiz kalarak tartışmanın büyümesine neden olmuştur” dedi. Çetin ücretli öğretmenlerin, akıbeti konusunda da soruların yanıtlanması gerektiğini söyledi.

Okulun hijyenini kim sağlayacak?

Okullarda İŞKUR aracılığıyla temizlik ve güvenlik işlerinde çalışan personelin 18 Haziran’dan itibaren sözleşmelerinin sona erdiğini hatırlatan Çetin, “Okulların 2 Temmuz’a kadar açık olacak olması ve 5 Temmuz sonrasında başlayacak yaz faaliyetleri dikkate alındığında, İŞKUR ve geçici işçi olarak çalışan eğitim emekçilerinin okullarda olmasının çeşitli sorunlara neden olacağı açıktır. Arkadaşlarımızın zorunlu izne çıkarılma uygulamasına son verilmeli, yaşadıkları hak kayıpları giderilmeli ve okullarda sorun yaşanmasının önüne geçilmelidir” dedi. Çetin basın açıklamasını sonlandırırken ‘Destekleme ve Yetiştirme Kursları Yönergesi’ne değinerek, “MEB’in 14 Haziran 2021 tarihinde “Destekleme ve Yetiştirme Kursları (DYK) Yönergesinde” yaptığı değişiklikle temmuz ayının başında DYK açılmasına olanak sağladı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin en temel hakkı olan “dinlenme hakkını” dahi ortadan kaldıran bu düzenlemenin özel okulların talebi olduğu açıktır. MEB bir kamu kurumudur, dershane değil. MEB’in görevi tüm öğrencilere kamusal eğitim hizmeti sağlamaktır, yarıştırmak ve rekabet ettirmek değil” sözlerini kaydetti.