Pandemi koşullarında orman yangınlarının azaldığını ancak son günlerde yeniden arttığını dile getiren Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Sözcüleri Berna Babaoğlu Ulutaş ve Ali Osman Karababa, gerekli önlemler alınmış olsaydı yangınlarda büyük azalma olacağını dile getirerek, “Ormanlar yanmadan, uzmanların belirttiği önlemleri alın” dedi.

Yangınların yüzde 95’i insan kaynaklı

Orman yangınları açısından Türkiye’nin en riskli Akdeniz ülkelerinden birisi olduğunu hatırlatan EGEÇEP Sözcüleri, özellikle Akdeniz, Ege, Marmara bölgelerindeki riskin fazlalığına dikkat çekerek, “Gerçekten de en son çıkan büyük İzmir Orman Yangını gibi çok sayıda yangın hep bu bölgelerde olmaktadır. Orman yangınlarının yüzde 80’i Haziran-Ekim döneminde, yüzde 55’i de 10:00-16:00 saatleri arasında çıktığı belirlenmiştir. Yıldırım, sıcaklık ve benzeri nedenlerle çıkan doğal orman yangınları, ormanların kendisini yenilemesi ve gençleşmesi açısından gerekli ve faydalı olduğu bilinmektedir. Ancak Tema tarafından yapılan açıklamaya göre, meydana gelen yangınların yüzde 95’i insan kaynaklıdır. 2006'da çıkan orman yangınlarının 262’si meçhul, 220'si yıldırım, 138’i sigara, 107'si diğer, 66’sı çoban ateşi, 53’ü elektrik hatları, 48’i piknik ateşi, 44’ü anız, 35'i kundaklama, 8’i çöplük, 5'i alan açma, 3’ü lokomotif ve 2’si avcılık kaynaklıdır. Bu listede kayıtlara, kundaklama sigara, diğer ve meçhul olarak geçen yangın nedenlerinin önemli bir bölümünün maden alanları ve kıyı yapılaşmaları için çıkarıldığı, halk arasında yaygın bir algıdır. Her ne kadar, yasalar buna izin vermiyor dense de bu tür yerlerin bir süre sonra “orman vasfını kaybetmiş alan” statüsüne alınarak söz konusu amaçlarla kullanıldığı da görülmektedir. Nitekim, yanan ormanların yeniden “ormanlaştırma” çalışmalarının, buraların özel ormanları gibi işletebilmeleri karşılığında özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi, Anayasanın 169- maddesindeki “Devlet ormanları kanuna göre devletçe yönetilir ve işletilir” yaptırımına aykırıdır. Bu uygulama, orman anlarının talanının de önünü açmaktadır” açıklamasını yaptı.

EGEÇEP Sözcüleri, EGEÇEP Yürütme Kurulu adına yaptıkları açıklamanın devamında şu noktalara değindi:

“Tema Vakfı’nın 2006 yılında “orman yangınlarıyla mücadele önerileri” konulu yaptığı açıklamada aşağıdaki konu başlıklarını sıralamıştır:

Yangın eylem planı, toplumsal duyarlılık, bilinçlendirme kampanyaları, erken uyarı ve erken müdahale, uzman personel, hava söndürme aracı, yanmayan ağaç, sıklık bakımı, yangın emniyet yolu, mesire; enerji hattı, tesis ve yol kenarı bakımı.

Tüm bu başlıklar, yangın çıkmadan önce tedbir almayı hedefleyen konuları kapsamaktadır. Ancak, aradan geçen 14 yıla karşın, bu önlemlerin yeterince alınmadığı, orman yangınlarında ve yangınla kaybedilen alanlarda bir azalma görülmemesinden de anlaşılmaktadır.

AB Ülkeleri ormanlarının sadece yüzde 1’i doğal orman iken, ülkemizde bu rakam yüzde 93’tür. Doğal ormanlarda yüzlerce tür ağaç, bitki, hayvan bir arada uyum içinde yaşayan bir ekosistemi oluşturur ve insan eliyle oluşturulan hiçbir orman, asla doğal olanın yerini tutamaz. Ülkemizin bu zenginliğinin değerini ise ne yazık ki yeterince bilmiyoruz.

Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelere bakıldığında bizim kadar orman alanına sahip olmamalarına rağmen bizden 2-3 misli fazla hava söndürme araçlarına sahip oldukları görülmektedir. Türkiye 21.200.000 ha orman alanına (2006 verilerine göre).,  11 uçak ve 24 helikopter ile müdahale ederken komşumuz Yunanistan’da 6.500.000 ha orman alanına 45 uçak ve 14 helikopter düşmektedir Geçen seneki İzmir Orman Yangını sonrası Orman Bakanı Pakdemirli: Yangına karşı 33 helikopter, 2 uçak ve bir İHA havadan destek verecek, Pakdemirli, son 10 yıllık verilere göre yıllık ortalama 2 bin 209 adet orman yangının çıktığını ve 7 bin 330 hektar alanın etkilendiğini belirtmişti. Yani 13 yılda, uçak sayımız ikiye düşerken helikopter sayımız 33’e çıkmıştır.

Yapılması gereken, yapılmakta olan ama hem yöntemi hem de kapsamı yersel ve dönemsel olarak farklılaştırılmayan iki boyutlu bir stratejinin izlenmesi, bu stratejilerin gerektirdiği veri ve bilgilerin üretilmesi ve sürekli olarak güncellenmesidir:

Orman yangınlarının önlenmesi:

İlgili yöneticilerin her fırsatta söyledikleri gibi, orman yangınlarının temel nedeni insan eylemleridir. Bu noktada önemli olan insanların hangi eylemlerinin orman yangınlarına daha çok yol açtığıdır. Sözgelimi; hukuksal olarak “orman” sayılan yerlerin içinde ya da bitişiğinde yaşayan yurttaşlarımızın tarla yeri ya da yerleşme yeri kazanmak için yangın çıkarması artık neredeyse “sıfır” düzeyindedir. Buna karşılık,

Hukuksal olarak “orman” sayılan yerlerin içinde ya da bitişiğindeki eski tarım arazilerindeki, örneğin zeytinliklerdeki yazlık konut, turizm, madencilik ya da enerji yatırımları;

Ulaşım olanaklarının artmasına koşut olarak orman ekosistemleri içinde yoğunlaşan dinlenme etkinlikleri;

Gerçek ve tüzel kişilerin “özel ağaçlandırma” adı altında “devlet ormanı” sayılan arazilerde özel zeytinlikler, meyvelikler oluşturabilmesinin giderek yaygınlaştırılması;

Başta ısınma olmak üzere iklimsel değişiklikleri artık daha önemli, öncelikli nedenler olmuştur.

Ek olarak, siyasal iktidarın özellikle “devlet ormanı” sayılan arazileri çeşitli hukuksal düzenlemelerle hukuksal olarak “orman” sayılmaktan çıkarması da kasıtlı yangın çıkarma eylemlerini özendirmektedir.

Yeni orman ekosistemlerinin oluşturması sırasında yaşamsal önemde yanlışlıklar yapılmaktadır. Sözgelimi, yangına en duyarlı bölgelerde bile yanan orman ekosistemlerini oluşturan ağaç ve ağaççık türleri, ağaçlandırma teknikleri seçimi, bakım çalışmalarının gerektiğince yapılmaması vb nedenler yangın çıkma olasılığını artırmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü’nün önceki yıllard Antalya ve Çanakkale’de çıkan büyük yangınlardan sonra uygulamaya koyduğu “Yanan Alanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Tesisi Projeleri”nin (YARDOP) ise ne denli etkili olduğu artık sorgulanmalıdır.

Bu olasılıklar, olumsuzlukların en aza indirilmediğinde yangınların gerektiğince azaltılması olanaksızdır.

Orman yangınlarının söndürülmesi:

Orman yangınları çeşitli yönlerden “özel yangınlardır”. Üstelik bu özellikler; Çıktığı yerin ekolojik koşullarına, bu kapsamda iklim, orman daha genel bir söyleyişle de bitki ekosistemlerinin yapısına, arazi durumu ve benzeri; çıktığı zaman ve benzeri etmenlere göre de değişkendir. Tüm bu etmenlerin ve değişkenliklerinin açıklanabilmesi, izlenebilmesi ve gerektiğince yönetilebilmesi için ayrıntılı, güncel veri ve bilgi oluşturulması zorunludur. Bu zorunluluk ülkemizde yerine getirilmemiştir: Ayrıca, ormancılığımızda; Orman işletme müdürlükleri, orman işletme şeflikleri vb ilgili birimlerin sorumlu oldukları arazi, dolayısıyla orman ekosistemi genişlikleri, en temel ormancılık çalışmalarının gerektiğince yapılamayacak denli geniştir; Sözü edilen birimlerde düzenli olarak yapılması gereken yıllık yönetsel ve teknik iş ve işlemler yıl içinde üstesinden gelinemeyecek denli geniştir; Özellikle teknik personel için bir süredir yürürlükte olan “rotasyon” ve “performans değerlendirme” temelli atama  ve yer değiştirme, özellikle de giderek yaygınlaştırılan sözleşmeli çalıştırma uygulamaları yöre ve uğraşı alanı uzmanlıkların oluşturulmasını tümüyle olanaksızlaştırmaktadır:

Yangın söndürme çalışmalarının yönetiminde sözcüğün tam anlamıyla karmaşa yaşanmaktadır; özellikle büyük orman yangınlarındaki söndürme çalışmalarının sorunları ile başarıları bir deneyim olarak gerektiğince değerlendirilmemektedir; orman fakültelerindeki orman mühendisliği, öteki ormancılık meslek okulları öğretimlerinde özellikle orman yangını eğitiminin yeterli olmadığı; Orman Genel Müdürlüğü’nde çalıştırılan teknik personel arasında “orman yangını söndürme yöneticisi/uzmanı” sayılabilecekleri niteliği ve niceliğinin “yok” denecek denli az olduğu ve bunun da rastlantılara kaldığı öteden beri yakınılan yoksunlukların başında gelmektedir. Orman Genel Müdürlüğü’nün özellikle orman yangınlarıyla ilgili bilgilendirme, uyarma düzeni son derece yetersizdir ve bir tür popülizme indirgenmiştir;

Kısacası; orman yangınları ülkemizde de kaçınılmazdır ama hem çıkmasının hem de yol açabileceği ekolojik ve ekonomik yıkımların en aza indirilebilmesi kesinlikle olanaklıdır; orman yangınlarının ve yol açtığı yıkımlarının olağandışı boyutlar kazanması, kesinlikle tek başına iklim ve arazi koşullarıyla açıklanamaz; böylesi açıklamalar, en hafif söylemiyle kamuoyunu yanıltma, suçlanmaktan kaçınma çabalarıdır; orman yangınlarıyla mücadelede Orman Genel Müdürlüğü’nde yaşamsal önemde yönetsel yetersizlikler vardır; orman yangınlarının söndürülmesinde, çoğu durumda yoğun karmaşa yaşanmaktadır; EGEÇEP olarak, Yetkilileri Uyarıyoruz: Orman Mühendislerinin uyarılarını dikkate alarak, Ormanlar Yanmadan Önlemleri alın. Ormanlarımızın, doğa talancılarına peşkeş çekilmesini önleyin.”