Haber/ Özge Günerken

Bilim insanları, 66 milyon yıl önce dev bir göktaşının dünyaya çarparak dinozorları kitlesel olarak yok edişinden bu yana, hayvan ve bitki türlerinin en hızlı şekilde günümüzde tükendiğini bildirdi.

Meksika Üniversitesi ve Stanford Üniversitesi uzmanlarının yürüttüğü yeni araştırma, önlem alınmadığı takdirde önümüzdeki yirmi yıl içinde karada yaşayan 500'den fazla hayvan türünün daha yok olacağını duyurdu. Bu durumun en büyük nedeninin ise insan faaliyetleri olduğunu bildirdi.

6. kitlesel yok oluşa hızla yaklaşıldığını açıklayan uluslararası araştırmacılar “bir ekosistem felaketi” olarak adlandırdıkları senaryonun yaşanmaması için acil küresel eylem çağrısında bulundu.

Daily Mail’in haberine göre, Stanford Üniversitesi'nden Paul Ehrlich, yok oluş krizi konusunda bugün harekete geçmezsek, bu durumun dönüp dolaşıp insan ırkına da zarar vereceğine dikkat çekti. Ehrlich, “İnsanlık, diğer canlı türlerini yok ederek aslında bindiği dalı kesiyor, bir bakıma kendi yaşam destek sisteminin parçalarını da yok ediyor. Nesli tükenmekte olan türlerin korunması, iklim değişikliğinde olduğu gibi ulusal ve küresel acil durum seviyesine yükseltilmelidir” dedi.

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Eş Başkanı, Queensland Üniversitesi'nden Diana Fisher, nesli tükenmeye yakın türlerin Antarktika hariç her kıtada olduğunu söyledi.

Fisher, “Bu yok olma krizinin iklim değişikliğine eşit bir acil duruma yükseltilmesi gerektiği konusunda araştırmacılara katılıyorum. Koruma çabaları işe yarıyor ve istersek her türü kurtarabiliriz. Bugüne kadar düzinelerce kuş ve memeli türü, yoğun koruma çabaları sayesinde kurtuldu” diye konuştu.

Kaygılandıran rakamlar

Araştırma ekibi, bazı canlıların karşılaştığı mevcut yok olma riskini daha iyi anlamak için, kritik tehlike altındaki türlerin bolluğuna ve dağılımına baktı. Araştırma kapsamında Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Tehdit Altındaki Türlerin Kırmızı Listesi’nden ve Birdlife International'dan gelen verilerden yararlanıldı. Analiz edilen 29.400 türden 515'inin (yüzde 1.7) yok olma eşiğinde olduğu ve her bir türde dünya üzerinde 1000’in altında bireyin kaldığı tespit edildi.

Araştırmacılar, yok olma eşiğinde olanların çoğunlukla tropikal-subtropikal olan ve insan faaliyetlerinden büyük ölçüde etkilenen bölgelerde yer aldığını söyledi. Yok olacağı öngörülen türler arasında Sumatra gergedanı, Clarion adası çit kuşu, Galapagos Dev Kaplumbağası ve Harlequin kurbağası da yer alıyor.

Geride kalan 100 yılda ise dünya üzerinde 400’ün üzerinde omurgalı türü yok oldu. Oysaki normal evrim seyrinde bu yok oluşun 10.000 yıla kadar sürmesi gerekirdi. İnsan aktivitesi nedeniyle yok olan türlerin örnekleri arasında bazı nadide ağaçkakan ve boa türleri geliyor. Soyu tükenen türlere en son örnek ise altın kurbağa oldu.

Tazmanya Üniversitesi Yaban Hayatı Koruma Profesörü Chris Johnson da değişim oranının daha da hızlandığına dikkat çekti. Johnson, “Şu anda türlerin yok olma oranı, 65 milyon yıl önce Dünya’ya çarpan göktaşı nedeniyle dinozorların ve diğer birçok türün yok olduğu zamandan bile daha yüksek. Günümüz dünyasında türlere yönelik tehditler (habitat yıkımı ve iklim değişikliği vb. gibi) hızla artıyor. Bu, yok olma oranının daha da artmak üzere olabileceğini düşündürüyor. Bu çalışmanın önemi, nesli tükenmekte olan türlerdeki yükselişe dair kanıt sağlamasıdır. Ancak asıl trajedi, türlerin neslinin tükenmesini önleyecek bilgiye ve güce sahip olmamız fakat bu konuya toplumlar ve hükümetler tarafından yeterli önceliğin verilmemesidir” dedi.

Son fırsatımız

Meksika Üniversitesi'nden araştırmanın baş yazarı Gerardo Ceballos ise, “Gelecek yirmi yıldaki mevcut yok olma kriziyle başa çıkmak için bugün yapacaklarımız, milyonlarca türün kaderini tanımlayacak. Doğanın bize sunduğu birçok nimetin geri döndürülemez şekilde sabote edilmemesini sağlamak için bu, son fırsatımız” diye konuştu.

Diğer eylemlerin yanı sıra, araştırmacılar vahşi türlerin ticaretini yasaklamak için küresel bir anlaşma öneriyorlar. Bu araştırmanın özellikle vahşi hayvanların yiyecek, evcil hayvan ve bilimsel araştırmalarda kullanılmak üzere ticaretinin veya avlanmasının yakalanması isteniyor.

Araştırmacılar, küresel bir 'Yok Olmayı Durdur' girişimi başlattıklarını belirterek, bu girişimin asıl hedefinin krizinin boyutu ve bunun biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkilerini tüm dünyaya duyurmak olduğunu bildirdi. “Kurtarabildiklerimizi kurtarmalıyız, yoksa bunun için sonsuza kadar şansımızı kaybedeceğiz” diyen bilim insanları hükümetlere ve kurumlara seslendi.

Covid-19 ile de bağlantılı

Araştırmacılar habitat yok oluşunun ve vahşi yaşamın gıda ve ilaç için kullanılmasının daha fazla pandemi riskini de beraberinde getireceğini de vurguladı. Araştırmacılara göre, yarasalardan kaynaklandığı ve canlı hayvan pazarında yiyecek olarak satılan vahşi hayvanlar nedeniyle insanlara bulaştığı düşünülen COVID-19’un, yaban hayatı ticaretinin insanlara nasıl zarar verebileceğinin bir örneği oldu. Vahşi hayvanların, son on yılda habitat ihlali ve yiyecek için vahşi yaşamın katledilmesi nedeniyle insanlara ve evcil hayvanlara birçok bulaşıcı hastalığın aktarıldığına dikkat çekildi.

Nedeni: İNSAN

Ek analizler, 237.000'den fazla memeli ve kuş türü popülasyonunun 1900'den beri yok oluşa doğru hızla ilerlediğini gösteriyor. Araştırmacılar, bu durumun yaban hayatı ticareti, insan nüfusunun artışı, habitat yıkımı, kirlilik ve iklim değişikliği gibi diğer insani nedenlerden kaynaklandığını belirtti.

5.000'in altında nüfusu olan türlerin büyük çoğunluğunun (yüzde 84) 1.000'in altında nüfusu olan türlerle aynı bölgelerde yaşadığı da araştırma kapsamında elde edilen bir başka bulgu oldu. Bu da, nesli tükenmekte olan canlıların kaybının diğer türler üzerinde 'domino etkisi' yaratacağına işaret ediyor.

Bir iyi bir kötü haber

Griffith Üniversitesi Uluslararası Ekoturizm Araştırmaları Merkezi Müdürü Profesör Ralf Buckley, bir neslin küme halinde tükenmesinin hem iyi hem de kötü haber olduğunu söyledi.

Buckley şöyle açıkladı: “Kötü; çünkü bir türün nesli tükenmeye yöneldiği zaman, diğerlerinin de onunla birlikte gitmesi muhtemeldir. İyi; çünkü bir tür ve yaşam alanı korunabilirse, diğerleri de onunla hayatta kalacaktır. Ayrıca, nesli tükenmekte olan birçok türü korumak için sağlanan fonlar artık büyük ölçüde ekoturizme dayanmaktadır. Dolayısıyla, bir tür karizmatikse ve turistleri çekiyorsa, bu aynı bölgede daha az bilinen türlere de yardımcı olabilir.”