Haber / Sinan KESKİN

Türkiye'nin köklü eğitim kurumlarından Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), son yıllarda eğitim ve araştırmada sağladığı başarılardan ziyade akademisyenlere ve öğrencilere uygulanan baskılarla gündemde. UniAr Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı’nın yaptığı bilimsel anket çalışmaları da yaşanan bu değişimi belgelemekte.

Uzun yıllar Ege Bölgesi’nin ve Türkiye'nin en nitelikli üniversiteleri arasında yer alan DEÜ, son iki yılda akademik yaşamla ilgisi olmayan haberlere konu oluyor. İki yıldır eski AKP'li Prof. Dr. Nükhet Hotar tarafından yönetilen DEÜ'deki akademik çöküş, gerek YÖK Başkanlığı’nda biriken şikâyet dosyalarına gerekse araştırma kuruluşlarının anket ve değerlendirme raporlarına yansımış durumda.

ÇALIŞANLAR HUZURSUZ

İdarenin çalışanlara karşı açtırdığı soruşturma sayısı bakımından rekor bir sayıya ulaştığı iddia edilen DEÜ'nün; en fazla dava edilen, tazminat ödeyen ve böylelikle kamu zararına yol açan ihtilaflı bir kuruma dönüştüğü öne sürülüyor. Bunun yanı sıra DEÜ'nün hem Çalışma Bakanlığı hem de YÖK nezdinde rekor sayıda şikâyete konu tahkikat dosyası bulunan üniversite konumunda olduğu ifade ediliyor. UniAr Üniversite Araştırmaları Laboratuvarı'nın Türkiye'deki tüm üniversiteleri kapsayan Akademik Ekoloji Anketi, DEÜ’nün içinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor. UniAr’ın siyasi angajman anketine göre Rektör Hotar, 194 rektörün sıralandığı listede en kötü kanaati oluşturan üçüncü kişi oldu. Rektörlere duyulan memnuniyet sıralamasında ise Hotar, 194 üniversite arasında sondan dördüncü olarak 190. sırada yer aldı. Çalışanların aidiyet duyguları (149/194) ile akademik özgürlüklerine (179/194) ilişkin veriler açısından da son sıralarda kalan DEÜ, öğretim kalitesinde de 194 üniversite arasında 119. sıraya gerileyerek büyük bir düşüş yaşadı.

ÖĞRENCİLER TERCİH ETTİĞİNE PİŞMAN

Çalışanların yanı sıra öğrenciler açısından da baskı ve huzursuzluk kaynağına dönüştüğü iddia edilen Üniversite, yine tüm kamu ve vakıf üniversitelerini mercek altına alan UniAr Öğrenci Memnuniyet Anketi’nde “yönetim ve işleyişten memnuniyet” düzeyinde, iki yıl gibi kısa bir süre içerisinde 53. sıradan 119. sıraya kadar gerilemiş durumda.

Farklı dönemlerde, farklı başlıklar altında sosyal medyada gündem olan DEÜ Yönetimi, en son pandemi sürecinde uzaktan eğitim sistemi defalarca çöküp öğrencileri mağdur olunca, #deusınıftakaldı etiketiyle hashtaglara konu olmuştu. Sosyal medya üzerinden seslerini duyurmaya çalışan öğrenciler ise “disiplin soruşturması” tehdidi ile karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyorlar. Benzer bir süreç, Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine karşı da işletilmiş, verilen disiplin cezaları sonrasında mahkeme kararları ile iptal edilmişti.

EHLİYET VE LİYAKAT

DEÜ, 'takdir yetkisi' denilerek belirli kişilere çok sayıda idari görev verilmesiyle de göze çarpıyor. Üniversitenin internet sitesine göre (http://debis.deu.edu.tr/akademiktr/) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Asuman Altay'ın üniversite yönetim kurulu üyeliğinin yanı sıra üç ayrı araştırma merkezi müdürlüğü ve iki anabilim dalı başkanlığı da dâhil toplamda 17 farklı idari görevi aynı anda yürüttüğü ve bu görevlerin birçoğuna yakın zamanda atanmış olmasına rağmen 17 Ağustos Pazartesi günü itibariyle apar topar emekli edildiği dikkat çekiyor. Benzer şekilde, toplamda 13 ayrı idari görevi bulunan İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Bilen ise, İslam Felsefesi profesörü olmasına rağmen Veterinerlik Fakültesi’nde de yöneticilik görevi yürütüyor.

Ayrıca, başta Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsü olmak üzere hemen her fakülte ve müdürlükte sık sık yönetici değişikliği yapılarak kurumsal hafızaya ve idarenin akışına neşter vurulduğu öne sürülüyor. İlahiyat, Güzel Sanatlar, Edebiyat ve İşletme Fakültelerinde akademisyenlerin atamalarını yenilemeyen Rektörlüğün, takdir yetkisi üzerinden geliştirdiği savunmaların ise mahkemelerden döndüğü görülüyor. Son olarak İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürü, mahkeme kararı ile görevine döndü.

HUKUKSUZLUK VE MOBBİNG

Bütün sendikalar ve temsilcileri bu baskı ortamından şikâyet ederken, Üniversite Yönetimine karşı hem idare hem de yargı önünde çok fazla şikâyet dosyasının biriktiği ve bu nedenle Hukuk Müşavirliği çalışanlarının artık işlere yetişemediği iddia ediliyor. Mahkeme ya da YÖK Denetleme Kurulu kararlarına rağmen, hak ihlallerine neden olduğu tespit edilen birim yöneticilerine karşı ise hukuktan kaçınarak gerekli inceleme ve soruşturmalar gerçekleştirilmediği öne sürülüyor. Örneğin, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun İşletme Fakültesi Dekanlığı tarafından mobbing yapıldığı yönündeki kararına rağmen herhangi bir önlem almayan Rektörlüğün, dahası mobbing yaptığı hükme bağlanan kişileri senato üyeliği ve dekanlık makamlarına atadığı ifade ediliyor.

Üniversitenin gerçekleştirdiği görevde yükselme sınavı ise tespit edilen usulsüzlükler nedeniyle iptal edilirken, kanunen seçimle belirlenmesi gereken bölüm ve anabilim dalı başkanlılarının ise kurumsal iradeye ve liyakate bakılmaksızın atamalar yoluyla yürütüldüğüne dikkat çekiliyor. Rektör Nükhet Hotar ve seçtiği idarecilerin bu tutumları, YÖK nezdinde şikâyet konusu olmaya devam ederken, Üniversitenin mahkemelerde hemen her davayı kaybedip tazminat ödediği ve kamu zararına uğratıldığı öne sürülüyor.

MANAV DÜKKÂNI VE SONRASI

Hatırlanacağı üzere Rektör Hotar, yerel seçim sürecinde başlattığı "DEÜ Manav" uygulaması ile Tıp Fakültesi'nde manav dükkânı açarak yerli ve yabancı basında karikatürlere konu olmuştu. İki yıllık süreçte rekor sayıda rektör yardımcısı değiştiren Hotar, Kovid-19 ile mücadele kapsamında canını dişine takarak çalışan sağlık emekçilerinin ek ödeneklerini kesmiş, süreç Tıp Fakültesi Dekanı'nın istifa etmesi ile sonuçlanmıştı. Böylesi bir dönemde sağlık çalışanlarına reva görülen bu uygulamalar, gerek İzmir halkında gerekse sosyal medyada büyük tepki toplamıştı.