Haber/ Özge Günerken

Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu’nca 1931 yılında kabul edilen Dünya Hayvanları Koruma Günü’nün temel misyonu da zaten hayvan hakları konusunda farkındalık yaratmak.

Bundan önceki yıllarda 4 Ekim’de hayvan hakları koruyucularının ana gündem konusu 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda düzenlemelerin yapılmamasıydı. Bu sene ise Meclis’te kabul edilen yeni yasadaki yetersiz kalan maddeler konuşuluyor.

Temmuz ayında kabul edilen 5199 sayılı yasa kapsamında hayvanların mal statüsünden çıkarılması, sahipli sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılması, hayvanlara karşı işlenen suçların TCK kapsamında değerlendirilmesi gibi maddelerle olumlu adımlar atıldı. Ancak öldürme, işkence, tecavüz gibi korkunç suçların cezalarının 6 aydan başlatılması, yasaklı ırklar sorununun devam etmesi, avcılıkla ilgili herhangi bir adım atılmaması ise tepkilere neden oldu.

İzmir’de hayvan hakları mücadelesine emek koyan isimlerden dördü Can Dostlar sayfası okurları için 4 Ekim’e dair görüşlerini şöyle paylaştı:

KUTLAMA YAPMIYORUZ

Esin Önder (HAYTAP-Hayvan Hakları Federasyonu İzmir Temsilcisi): Yıllardır bugünü kutlamadık çünkü mevcut kanun çok kötüydü ve düzeltilmesi için çabalarımız vardı. Uzun yıllar süren bekleyişin ardından yeni düzenleme çıktı ama hala yasa bizim istediğimiz gibi olmadı. Özellikle benim en hassas olduğum konu yasaklı köpekler… Yasaklı diye bir köpek türü olamaz. Bunu asla kabul etmiyoruz. Tehlikeli olan onu yetiştiren insandır. Yasaklı olması gereken de O’dur. Öte yandan cezaların da 6 aydan başlıyor olması büyük hayal kırıklığı yarattı. Aslında yasa, Meclis’e gelmeden önce komisyonda konuşulan maddeler, kararlar çok iyiydi, umut vericiydi. Ama maalesef Meclis’e getirilen teklif farklı oldu. 19. Madde diyor ki; ‘Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.’ Biz de bu nedenle Cumhurbaşkanımızın eksik kalan, tatmin edici olmayan maddelerle ilgili yeniden bir düzenleme yapmasını talep ediyoruz. Özellikle de yasaklı ırklarla ilgili problemin çözülmesini istiyoruz.

Bu yıl da 4 Ekim’de kutlama değil etkinlikler yapıyoruz. Belediyelerle ve kurumlarla farkındalık yaratmak üzere etkinliklerimiz olacak. Kutlamayı, bir gün hayvanların haklarını gerçek anlamda koruyan ve gözeten bir yasa hazırlandığında yapacağız.

MÜCADELEYE DEVAM

Fevziye Özkan (SEHAYDER Başkanı ve HayKonfed Yönetim Kurulu Üyesi): 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu'nun değişmesi ve hayvanlarımızın lehine yeni maddelerin eklenmesi için büyük uğraşlar verdik. Meclis Çevre Komisyonu’nda uzun müzakereler yapılsa da geçtiğimiz Temmuz ayında TBMM'den geçip Cumhurbaşkanı'nın da imzaladığı tadilatlı yasa beklentilerimizi maalesef karşılamadı. Yani yine mücadeleye devam ediyoruz. Önümüzde 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü var. Fakat bizler kutlanacak bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Ne zaman ki hayvanlara işkence ve zulüm yapanlar cezasını çekecek, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, avcılık cinayetleri, hayvanlı sirkler, köpek, horoz, boğa, deve dövüşleri yasaklanacak, belediyeler hayvanlara çöp gibi davranmayacak o zaman kutlama yapacağız. Biz hayvan hakları savunucuları, bunlar gerçekleşene kadar 4 Ekim’i bakımsızlıktan, ihmallerden, zulüm ve işkence görerek öldürülen, yitirdiğimiz can dostlarımızı anma günü olarak sürdüreceğiz.

Bir de şunu eklemek isterim ki; can dostlarımıza daha güzel bir gelecek oluşturmak için STK’ların yerel yönetimlerle iş birliği içinde çalışmasını çok önemsiyoruz. Ortak çalıştıkça, iş birliği yaptıkça patili dostlarımızın yaşam koşullarını iyileştiriyoruz.

YASANIN KORUYAMADIKLARI

Avukat Senem Acar (HAYTAP İzmir Temsilcisi): Türkiye’de ilk hayvanları koruma kanunu çıkmasının üzerinden 17 yıl geçti. 17 yıl öncesi ile kıyasladığımızda artık insanların büyük çoğunluğunda hayvanların da yaşam hakkı olduğu ve bunun desteklenmesi bilinci oturdu. Artık kapı önlerinde, park bahçelerde sokak hayvanları için konulmuş mama ve su kapları görüyoruz, yasalarla görevlendirilen belediyelerin birçoğu sokak hayvanlarının yaşamlarını desteklemek adına hem tedavi, aşılama, kısırlaştırma hem de halkı bilinçlendirme çalışmaları yürütmekte. Yalnız bu görevi hala yerine getirmeyen, veterinerlik hizmeti dahi bulunmayan belediyeler de bulunmaktadır. 2004 yılında çıkan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ne yazık ki hayvanlarımızı korumakta çok yetersizdi. Yıllardır mecliste yaptığımız çalışmalar ile gerçek bir hayvanları koruma kanununun nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalıştık. Ancak 17 yıl sonunda çıkan yeni kanun yine hayvanlarımızı korumakta yetersiz kaldı. Hayvanları Koruma Kanunu zevk için öldürülen yaban hayvanlarını koruyamadı, avcılığı engelleyemedi. Yeni Yunus parkı açmayın dedi ama mevcut parklardaki yunusların esaretini ve oraya getirilecek yeni esirleri engelleyemedi. Pitbulları alıp işkence ile vahşileştiren kötü niyetli insanları cezalandırmak yerine, masum hayvanları ırk ayrımı yaparak ömür boyu hapse mahkum etti. Hayvanlar artık her ne kadar can olarak kabul edilmişse de, bir mal gibi satış ve pazarlaması engellenmedi. Bakımevleri cins köpeklerle dolu iken hala üretim çiftliklerinde üretilmeye ve para karşılığı satılmaya devam etmektedir. Hayvanların deneylerde kullanımı hala yasalarla desteklenmektedir. Tabii güzel gelişmeler de oldu. Yeni düzenleme ile hayvanlara karşı işlenen suçlar TCK kapsamına alındı ve hayvana taciz, işkence, öldürme olaylarında sanıklara hapis yolu açıldı. En güzel gelişme de bizim için bu oldu.

SUÇA ORTAK OLMAYIN

Sezgi Sarı (Menderes bölgesinde çalışmalar yürüten Valilik Yerel Hayvan Koruma Gönüllüsü):

4 Ekim değil, 40 ekim olmalı hasat! Her yıl binlercesi terkediliyor. Yerel Hayvan Koruma Gönüllüsüyüm çünkü onlar bizim sessiz yol arkadaşlarımız ve ses vermesi gerekenler biziz.

Eviniz yok, sokaktasınız, açsınız, konuşma yetiniz yok. Peki, sizi kim fark eder? İşte bu noktada herkesin fark etmesi için 20 yıldır İzmir’de mücadele veriyorum. Çok sayıda hayvan kurtardım ve özel sektörde muhasebecilik yaparak masraflarını karşılayıp yuvalandırdım. Tek beklentim sahipsiz ama cins ayrımı olmadan sadece köpek olduğu için yuva bulabilmek.

Para ile satın aldığınız evcil hayvanlar ne yazık ki bazı insanların ticari kârı oluyor. Köle ticareti büyük bir insanlık suçuysa, hayvan ticareti de son derece büyük bir insanlık suçudur. Bu hayvanlar kötü şartlarda yaşatılıp, çoğaltılmakta ve eğer satılamazlarsa da kötü bir kaderle yüzleşmek zorunda kalmaktadırlar. Evcil hayvanlar için ödenen paralar bu sektörün daha da büyümesine ve gelişmesine neden olmaktadır. Lütfen bu suça ortak olmayın.

Dostlarımızı satın alarak değil, sahiplenerek ailelerimize dahil etmeliyiz. Bizler yıllardır ailelerden terk edilen hayvanlara yeniden yuva arayan gönüllüleriz ve terk edilme sebepleri karşısında insanoğluna karşı umudumuzu yitiriyoruz. Evcil hayvanlar terk edildiklerinde üzülürler ve yeni hayatlarına yeni ailelerine alışmaları zaman alır. Tabii bu bizlere terk edilen hayvanlar için geçerli, ya diğerleri? Onlar ya sokağa atılıyor ya da barınağa! Düşünsenize hayatınızın başkasının iki dudağının arasında olduğunu, ne acı değil mi? Onlar sessiz kullarımız, duyguları var ve can taşıyorlar. Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi asla başka canlara yapmayın.