Hazırlayan/ Engin YAVUZ

Uşak Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Can ve ekibi tarafından sürdürülen kazılarda Blaundos'ta kale, tiyatro, stadion ve kaya mezarları ortaya çıkarılacak

Sıcacık Ağustos güneşi İzmir'i erkenden ısıtmaya başlarken ve toplam 590 kilometrelik yorucu ama keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz bu sabah... Gezi fotoğraflarımız yine yol arkadaşım Petek Çakaloz'dan...

Turgutlu'yu geride bıraktıktan birkaç kilometre sonra İzmir-Ankara asfaltını kuşatan üzüm bağlarının arasında ilerlerken bağbozumuna tanık oluyor, duruyoruz... Bir yıllık emeğin ürünü sultaniye üzümler asmalardan kesilip kurutulmak üzere sergiye seriliyor. Birkaç komşu üreticinin imecesi gördüğümüz. Bağlardaki üzümleri birlikte kesiyor, birlikte seriyorlar. Kasabalının gönlü bol, bir torba üzüm doldurup getiriyorlar yolluk olarak...

Uşak Karahallı'ya kadar sürecek yolculuğumuzda ilk durağımız kahvaltı için her zamanki gibi Salihli yakınlarındaki Sart Mustafa Köyü. Gevrek, peynir ve demli çaydan oluşan kahvaltının tadını çıkarırken, birkaç kilometre ötemizdeki Artemis Tapınağı'na gidemeyecek olmanın tatsızlığı içimizde. Çünkü zamanımız kısıtlı.

Karahallı'ya Alaşehir-Eşme karayolunu kullanarak gidince hem kilometreden hem de zamandan tasarruf ediyoruz. 293 kilometrelik yolculuğumuz küçük molalar dahil 3 saat sürüyor. Karahallı'da oyalanmadan 13 kilometre öteye, Clandras Köprüsü ve şelalesine gidiyoruz.

Şelale huzur veriyor

Şimdiye kadar görmeyenler için Clandros'u biraz tanıtalım. Clandros, Frigyalılar döneminden kalma tarihi bir köprü. Banaz Çayı üzerinde 2.500 yıl önce yapıldığı tahmin ediliyor. Clandros Köprüsü 24 metre uzunluğunda, sudan yüksekliği 17 metre ve genişliği de 1.75 metre... Kemeri kasnak biçimli, fil ayağı olarak adlandırılan iki ana gövdeden oluşuyor. Ünlü kral yoluna geçit verdiği söylenen ama iki kayalığı birbirine bağlamak dışında hiç işlevi olmadığı düşünülen köprünün yanıbaşında Karahallı Elektrik Santralı bulunuyor ve santraldan tahliye edilen su köprünün yanıbaşından Banaz Çayı’na dökülüyor.

Karahallı Belediyesi tarafından rekreasyon ve piknik alanı olarak düzenlenen Clandros Köprüsü çevresi, halk tarafından günübirlik dinlence alanı olarak kullanılıyor. Çam ormanları ile, endemik çiçekleriyle, Banaz Çayı ile, şelalesi ile, gölgesi bol çınarları, söğütleri, akasyaları, ıhlamurları ile burası gerçekten insana huzur veriyor.

Ama Karahallı Belediyesi'nin doğanın tam ortasına beton yapılar doldurarak burayı bir turizm merkezine dönüştürme çabası, burayı itici bir yer haline de getirebilir… Ayrıca şelalenin aktığı bölgenin temizliğe ihtiyacı var...

Derinliği 170 metre

Clandros'tan sonraki durağımız 35 kilometre ötedeki Ulubey Kanyonu. Burası Arizona’daki büyük kanyondan sonra dünyanın en büyük ikinci kanyonu.

Yakın zamana kadar kadar önemi anlaşılamayan kanyon, Ulubey Çayı ve Banaz Çayı boyunca devam eden bir ana kanyon ile buna bağlanan onlarca büyük yan kanyonlardan oluşuyor. Ulubey Çayı’nın beslediği 170 metre derinliğindeki kanyonun tabanı ise gizli bir cennet gibi…

Öğrendiğime göre Ulubey ve çevresinde, ilin güney ve güney batı kesimlerindeki jeolojik yapının özelliğinden dolayı oluşan Ulubey Kanyonu, içinden geçen Dokuzsele Deresi’ndeki kirli akıntı nedeniyle tam anlamıyla doğa turizmine açılamıyor.

Ama kanyonun dibinde her türlü meyve ve sebze yetiştiriliyor. Kanyonu toprak yollardan bir arazi aracı ile inebilme olanağı var ve patikaları kullanarak belirlediğiniz bir güzergahta yürüyüş de yapabilirsiniz. Akarsuda sal sporları, kayalıklara tırmanış, kanyon boyunca balonla gezinti olanağı da var.

Dilerseniz Uşak’ta, dilerseniz kanyonu çeviren tepelerde çadır da kurabilirsiniz.

Kanyonun daha rahat gözlenebilmesi için 2015 yılında yaptırılan Cam Teras Park 302 metrekare büyüklüğünde bir kafeterya ve 135 metrekare büyüklüğünde camdan yapılan bir seyir terasından oluşuyor. Cam teras metrekarede 801 kilogramlık ağırlığa dayanıklı. Camlar 30 milimetre kalınlığında ve kurşun geçirmez özelliğe sahip…

Ulubey Kanyonu’na iki saatimizi ayırmıştık, her dakikamızı değerlendirip doğanın güzelliklerini yüzlerce fotoğrafla makinelerimize kaydettik... Ağustos güneşi kanyonu kavururken, yüksekte uçan kartallar özgürlüğün tadını çıkarıyordu.

İki yıldır kazılıyor

Günler hızla kısalıyor ve güneş her geçen gün daha erken kavuşuyor. Zamanımız az ve hızla üçünçü durağımıza, Sülümenli Köyü yakınlarındaki Blaundos Antik Kenti'ne yöneliyoruz hızla. Blaundos Ulubey'den 10 kilometre uzaklıkta, Güney karayolu üzerinde ...

Ayakta kalabilmiş ilginç taş bloklarıyla gezginler in ilgisini birkaç yıldır çekmeye başlayan tarihi değerlerimizden biri. Lidya bölgesinde ve Frigya sınırına yakın bir noktada bulunan kentin Hellenistik dönemde Makedonya Kralı Büyük İskender tarafından kurulduğu ve şehrin adının Blaundos olduğu, yaklaşık 1845 yıllarında Hamilton'un Ulubey ilçesi mezarlığında bu kentten geldiği bilinen yazıtı bulması ile kesinleşmiş.

Şehir, Büyük İskender'in ölümü ile Deokodoslar olarak adlandırılan ve imparatorluğu aralarında çekişme konusu yapan 8 generalden Antigonos'a verilmiş. Bir süre Bergama Krallığı'na bağlı sınır şehri olarak kalan Blaundos İ.Ö. 189 yıllarında Roma İmparatorluğunun hakimiyetine girmiş.

Kent ortaya çıkıyor

Blaundos, üç tarafı derin ve dik vadi ile çevrili düz bir burun üzerinde yer alıyor. Şehrin merkezinin üç tarafının vadi ile çevrili olması nedeniyle dışarısı ile irtibatı kuzeydeki kapı ile sağlanıyor. Kapının iki yanında bulunan kuleler girişin kemerli üst yapısına kadar yıkılmış. Doğuda alt ve üst sur arasında kalan alanda, 140 metre uzunluğunda 37 metre genişlikte stadion yer alıyor. Şehir surları dışında ve stadionun alt kısmında (vadi içerisinde) yamaca yapılmış tiyatro binası bulunuyor. Ancak tiyatronun sahnesi tamamen yıkılmış, oturma sıralarının bir kısmı sağlam. Surlar içinde kalan şehir merkezine ise İon düzeninde yapılmış bir tapınak ile büyüklü küçüklü yapıların yer aldığı biliniyor. Şehrin nekropolü iki ayrı alanda bulunuyor. İlki, kuzeydeki arazide mezarlık ve birkaç tümülüs ile doğudaki vadi içerisinde bulunan kaya mezarları. Kaya mezarları 2 kişilik olduğu gibi, 10 veya 12 kişilik gömütlü. Çoğunun koridor tabanında da gömüye rastlanmış. Kaya mezarlarının çoğu beyaz sıva, sıva üzeri kızıl, mavi, yeşil boyalarla yapılmış bitki ve stilize hayvan motifleri ile bezenmiş.

Blaundos Antik Kenti'nde 1995 yılında başlayan ve sonra ara verilen kazı çalışmalarının Uşak Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Can ve ekibi tarafından iki yıldan bu yana sürdürülüyor olması sevindirici. Günbatımı ve gece gökyüzü çekimlerimiz boyunca bizi yalnız bırakmayan Prof. Can, sürdürülen ve planlanan çalışmaları anlattı. Antik kentte öncelikle kale, tiyatro, stadion ve kaya mezarları ortaya çıkarılacak.