Haber/ Didar DEMİRCİ

Ege Üniversitesi (EÜ) Rektörü Necdet Budak, İlaç Geliştirme ve Farmakokinetik Araştırma ve Uygulama Merkezi (ARGEFAR) bahçesinde, basına Covid- 19 aşı çalışmaları hakkında bilgi verdi. Toplantıya Ege Üniveristesi Tıp Fakültesi Aşı Araştırma ve Geliştirme Laboratuvarı Yöneticisi Doç. Dr. Mert Döşkaya ve ARGEFAR Müdürü Prof. Dr. Ercüment Karasulu eşlik etti.

Aşı çalışmaları hakkında son durumu paylaşan Rektör Budak, “Üniversitemizde yarattığımız bilim iklimi sayesinde ülkemizin öncelikli alanlarında ARGE faaliyetlerini sürdürüyor; ürettiğimiz bilgiyi, ürüne dönüştürerek toplumun faydasına sunmaya öncelik veriyoruz. Dünya Sağlık Örgütü Covid-19 salgınını henüz pandemi ilan etmemişken Ege Üniversitesi olarak salgınla mücadelede stratejilerimizi belirleyerek eylem planlarımızı oluşturduk. Salgınla mücadelede köklü çözüm üretmek için Multidisipliner Aşı Araştırma ve Geliştirme Çalışma Grubu çatısı altında çalışmalarımıza başladık. TÜBİTAK-MAM önderliğinde oluşturulan Covid-19 Türkiye Platformu tarafından desteklenen “COVİD-19’a karşı DNA aşısı geliştirme” projemizde Üniversitemizin farklı fakülte ve meslek yüksekokulundan toplam 18 akademisyenimiz üstün bir gayretle çalışmaktadır. Mültisipliner alanlardan farklı paydaşlarla yürüttüğümüz proje ekibimizde; İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi, T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Ulusal Viroloji Referans Merkez Laboratuvarı ve T.C. Bornova Veteriner Kontrol Enstitüsü Müdürlüğün ve özel sektörden (Nobel İlaç San. Tic. A.Ş. ve Florabio Teknoloji Sanayi Tic. A.Ş.) araştırmacılar da bulunmaktadır” şeklinde konuştu.

İlk aşı prototipi hayvanlarda uygulandı

Üniversite bünyesinde yürütülen aşı çalışmalarında, Covid- 19’a karşı geliştirilen dört farklı DNA aşısı prototipinin üretimini tamamladıklarını dile getiren Budak, “Kısa süre önce ilk aşı prototipimizi hayvanlara uyguladık. Aşı prototiplerinin ardışık olarak hayvan modellerine uygulanması iki ay kadar daha sürecek. Bu aşama sonrası dört DNA aşısı prototipi içinden hayvanlarda en kuvvetli bağışık yanıt uyaran aşılarımızın, hayvan modelleri üzerinde toksisite etkilerini test etmeyi amaçlıyoruz. Bu aşamanın ardından Faz 1 klinik çalışma için yasal otoriteye başvuru yapabileceğiz” dedi.

Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi müjdesi

Ar-Ge kültürünü yapısında barındıran bir üniversite olarak ülkemizi ve dünyayı etkileyen stratejik projelerde liderliğimizi artırarak devam ettirmeyi planladıklarını söyleyen Budak, “Aşı geliştirme çalışmalarımızı daha disiplinli ve koordinasyonlu bir biçimde sürdürmek için yakın gelecekte Üniversitemiz çatısı altında Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi kuracağımızı müjdesini şimdiden vermek istiyorum. Bizler, Ege Üniversitesinin COVID-19 yanında diğer enfeksiyöz ajanlara karşı verilen mücadelede geldiği noktadan dolayı büyük bir heyecan ve onur duyuyoruz” açıklamasını yaptı.

Faz çalışmaları eş zamanlı ilerliyor

Budak’ın konuşmaların ardından, aşı çalışmalarını yürüten uzmanlara gazeteciler sorularını yöneltti. Aşı çalışmalarında gelinen noktaya bakılarak bir tarih verilebilir mi? Sorusuna Döşkaya, “Aşı araştırma ve geliştirme süreci bütün dünyada standarttır. Bir şekilde bütün araştırmacılar bu süreci takip edip buradan çıkması gerekir. Bizde, aşının şu anda immunijenik yani bağışık yanıtı uyarma özelliğini test ediyoruz. Bu süreç Rektör hocamızın dediği gibi ardışık prototipler deneneceği için iki ay kadar sürmesi bekleniyor. Bu iki ay sonunda tahminimizde bir ay kadar sürecek bir toksisite çalışması yani kaliteli ürünle acaba aşımızın hayvanlarda bir zehirleyici etkisi var mı bu test edilecek. Bu sürecin sonunda hazırlanan raporla sağlık bakanlığına başvuru yapılacak. Her şey yolunda giderse bu başvuru süreci en iyi ihtimalle 3 ay olduğunu düşünüyoruz. Bu süreç farklı sebeplerden dolayı bir miktar da uzaya bilir, bunlar da deneysel sebeplerdir” dedi.

DNA aşısının farkı nedir?

Döşkaya, “Faz çalışmalarını geçmeyi planlıyoruz. DNA aşıları bütün dünyada en önemli özelliği ön plana çıkan toksik etkilerinin olmaması. Bu 500 üzeri klinik çalışmayla denenmiş bir yaklaşım. Veterinerlikte kullanım alanları var. Piyasaya çıkmış bir takım aşılar var. İnsanlarda ise henüz bir aşı yok. Fakat kolay üretilmesi bunun yanında raf ömrünün uzun olması ve uzak bölgelere gönderilmesi ve ucuza mal olması en büyük avantajları içinde. Tabi aktif bir virüs aşısında bunu yine aktive ediyoruz. Bunu aktif bir virüs aşısıyla karşılaştıracak olursak enfeksiyon riski yok. Bağışık yanıtı da kuvvetli uyarması ve bunu uzun süreli uyarması da başka bir avantajı. Çünkü DNA’yı verince bu virüse ait bu parçayı, uzun sürekli olarak vücutta oluştuma yeteneği var. Bu sürekli bir bağışıklık oluşturuyor. Bu gibi özellikleriyle DNA aşıları ön planda” dedi.

Faz aşamaları hakkında da Karasulu, “Faz çalışmaları konusunda EÜ’nin bir avantajı var. Bünyemizde hem Faz 1 kliniğimizi bulunduruyoruz hem de hastanemizde faz 2 ve 3 çalışmalarının yapılabileceği bir ortam var. Yani eş zamanlı olarak gidebilecek bir süreç. Bu nedenle ikinci ayın sonunda elde edilecek sonuçlarla birlikte faz 1 çalışması için etik kurulu başvurularını hazırlayıp sürecin sonu için hazırlanıyoruz. Konunun önemi nedeniyle Sağlık Bakanlığı’nın da bu konuda oldukça proaktif bir pozisyonu var. Onlar da süreci hızlandırıyor. Ondan sonraki süreçte Faz 1 çalışmaları başlar ve belli bir süreçte bir ara analizden sonra diğer süreçlere geçmeyi düşünüyoruz” diye konuştu.

Karasulu, kesin bir tarih konusundaysa, “Bizim tüm dünya için beklentimiz şu gelecek sonbaharda ilk aşılar çıkar diye umuyoruz” dedi.