Hazırlayan / EROL SOĞANCI

Sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, eşit ve özgür bir Türkiye ve dünya hedefimize ulaştığımızda bile 1 Mayıs’lar bitmez. Dünyada ve Türkiye’de yaşanan acılar ve ödenen bedeller anısına bitmez. Onların; sınıf kardeşlerimizin çektikleri çileler nedeniyle bitmez. Hep anacağız, hep hatırlayacağız onları. Hep kutlayacağız 1 Mayıs’ları. Bilinenden farklı olarak 1 Mayıs fikri ve uygulaması ilk defa Avustralya’da gündeme geldi. 30 yıl sonra ilk kırılmanın yaşandığı 1 Mayıs 1886’daki Amerikan İşçi Sendikaları Birliği’nin öncülüğünde çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin artırılması ve 12 saate varan günlük çalışma sürelerinin 8 saate düşürülmesi amaçlı 500 bine yakın işçinin haklı ve meşru iş bırakma ve diğer haklı taleplerini içeren eylemler zorla ve kanla bastırıldı. Baskıların etkisi ile 1887 ve 1888’de 1 Mayıslara benzer eylemler yapılamadı.

İLK ÇIKIŞ AVUSTRALYA’DA

8 saatlik iş günü talebi düşüncesi ilk 1856 yılında Avustralya’nın Malbeurne kentindeki başta taş, maden ve inşaat işçileri olmak üzere diğer işçilere gösteriler yaparak eğlenceler düzenlediler. O gün hep birlikte 1 gün iş bırakmaya karar verdiler. Bu iş bırakma ve kutlamanın tarihini 21 Nisan 1856 olarak belirlediler. Bu ilk kutlama ve işçiler üzerinde büyük bir etki yarattı. Önceden kararlaştırılmamasına rağmen bu etkinlik her yıl yapılmaya başlandı. Madenlerin, taş ocaklarının, fabrika ve atölyelerin ebedi kölelerine kendi öz güçlerini toplamaktan başka ne bu kadar cesaret verebilirdi ki. 8 saatlik iş günü talebi süreci işçilerin bağımsız bir sınıf olarak ilerlemesinin önemli bir parçası olmuştu. Başlangıçta işçiler böyle öngörmemişlerdi. Ama Avustralya’da bu gelenekselleşti. Toplumsal üretim yapan işçilerin sınıfsal gücü kendi cazibesi ile akıyordu. Şelale gibi çağlıyordu. İşçiler üretimden gelen güçlerini daha bir anlamışlardı.

İLK ADIM AMERİKA'DAN

Avustralya işçi sınıfının 8 saatlik iş günü talebine ilk sahip çıkan, onların ilk takipçileri Amerikan işçi sınıfı oldu. Tam 30 yıl sonra 1886’da 1 Mayıs günü en başta 8 saatlik iş gücü talebi ile ve diğer haklı istekleri için 500 bine yakın işçi işi bırakıp yürüyüşe geçti. İşçi hareketi çok güçlüydü. İşçiler yollarda ve alanlarda sel gibi akıyordu. Kapitalist sermaye ve düzenin yöneticilerinin birtakım oyunları devreye girdi. Silahlı saldırılar gerçekleşti. Sendikacılar mahkemelerde düzmece yargılamalarla idam edildi ya da intihar süsü verilerek cezaevinde öldürüldü. Sömürü düzeni tehlikeye girmişti; bu yüzden de baskı ve zulmün her türlüsü devreye sokuldu. Hak arama peşine düşen tüm işçi hareketlerini durdurmak için baskı yapıldı Amerika’da, Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da, Avustralya’da, Ortadoğu’da ve Türkiye’de. Her yerde ama her yerde baskı ve engellemeler zulüm düzeyine ulaştı. Yıldırmalar, insanlık dışı davranışlara ve öldürmeye kadar vardı. İşçiler zaman zaman geri çekilmiş olsalar da, durmadı ve yılmadı. Tekrar tekrar yeniden başkaldırdılar. 1889 yılı Temmuz ayında 2. Enternasyonal olarak bilinen uluslararası işçi kongresi toplandı. Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan bu kongrede, ABD’li işçi delege başta 8 saatlik iş günü talebi olmak üzere 1890 1 Mayıs günü genel grev yapacakları duyurusunda bulundu. Bunun üzerine söz alan Fransız işçi delege 1 Mayıs 1890’da tüm dünyada 8 saatlik iş günü ve diğer talepler için genel grev yapılması önerisi delegelerin oy birliği ile kabul gördü. Bu karar sadece 1890 1 Mayısı içindi. Ama yazılı olmayan bir karar gibi 1890 yılından başlayarak 1 Mayıs Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü olarak kutlanageldi. Aynı Avustralya işçilerinde olduğu gibi tüm dünya işçileri güçlerinin tadını almışlar ve bunu sürdürmüşlerdir.

TÜRKİYE'DEKİ SERÜVENİ

Türkiye’deki ilk 1 Mayıs, 1906 yılında İzmir Basmane Meydanı'nda toplanan işçiler tarafından kutlanmıştır. 600 yıllık Osmanlı padişahlık yönetiminin fiilen sonlandığı 1908’deki 2. Meşrutiyet ilanı ile özgürlük ortamından işçiler de yararlandı. 1 Mayıs kanunla bayram ve tatil ilan edildi. 1909 yılında Üsküp, Selanik ve İzmir ile birlikte İstanbul’da büyük bir 1 Mayıs mitingi gerçekleşti. İşçi sınıfının uyanış hareketinden ürken iktidardaki İttihat ve Terakki Partisi 1909’de çıkardığı Tatil-i Eşgal Kanunu ile gösteri ve toplantıları yasakladı.

Cumhuriyet sonrası 1923’te yapılan düzenleme ile 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kabul edilerek tatil günü haline geldi. 1923’te İstanbul’da İştirakiyun Halk Partisi öncülüğünde 1 Mayıs miting kutlaması yapıldı. 1924 yılında 1 Mayıs kutlamaları yasaklandı. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile sınıf esasına dayalı her tür toplantı ve gösteri yasaklandı.

1935 yılında 1 Mayıs Bahar Bayramı ilan edilip tatil haline getirildi. 50 yıldan fazla bir zaman sendikalar, siyasi partiler ve siyasi hareketler 1 Mayıs’ı gündemlerine almamışlar ve herhangi bir girişimde bulunmamışlardı. 1976 yılı 1 Mayıs’ında DİSK öncülüğünde 500 bine yakın işçi ve işçi dostu kitle İstanbul Taksim’de görkemli bir kutlama gerçekleştirdi. İşçi sınıfı ve diğer emekçilerin hak arama mücadelesi geliştiği içindir ki, emperyalist kapitalizmin dinamikleri harekete geçirilerek 1977 1 Mayıs’ında toplanan yüzbinler silahlarla tarandı. 34 kişi hayatını kaybetti. Katledildi kardeşlerimiz. Benim de katıldığım 1978 yılındaki İstanbul Taksim Meydanı 1 Mayıs kutlamaları muhteşemdi. Emek-sermaye çelişkisi aynı zamanda 1 Mayıs restleşmesiydi. İşçi sınıfı mücadelesinin güçlenmesinden korkan sermaye sınıfı, kendilerini temsil eden siyasi temsilcileri vasıtasıyla 1 Mayıs 1979’da Taksim Meydanı'nı işçilere kapattı.

DİSK1979 yılında 1 Mayıs kutlamalarını İzmir Konak Meydanı'nda gerçekleştirdi. Ben de bu mitingin aktif üyesi oldum. TİP Genel Başkanı Behice Boran ve arkadaşları Taksim alanının işçilere kapatılmasına karşı 1000 civarında arkadaşı ile birlikte yürüyüşe geçtiğini ve bu nedenle arkadaşları ile birlikte tutuklandığını tarihe not düşmek zorunlu olmuştur.

Kitlesel anlamda çok güçlenen işçi hareketi ve işçi ideolojisine sahip olduklarını söyleyen sol hareketler siyaset üretemez hale gelmişlerdi. Siyasi perspektifsizlik had safhaya varmıştı. Tıkanma dağınıklığı da beraberinde getirdi. En güçlü olduğumuz bir dönemde güçsüzlüğümüz de birlikte geldi. Kitlesel büyüme gerçekti. Ama sınıfsal dinamizm de sönümlenme halindeydi. Bunu en fazla hissettiğimiz dönem 1980 1 Mayıs’ıydı. Her yerde irili ufaklı 1 Mayıs kutlamaları yapıldı. En güçlü olduğumuz bir anda nasıl güçsüz olunurmuş onu hissettiğimiz dönemdir 1 Mayıs 1980. Bu aynı zamanda bağıra bağıra gelen ve hiçbir önlemi alınmayan, alınamayan bizi silindir gibi topyekûn ezip geçen 12 Eylül Askeri Darbeyi çaresizlik içerisinde karşılama süreciydi bu. 1980’lerin sonlarına doğru salonlara sıkıştırılan 1 Mayıs’tan 1989 İşçi Baharı rüzgârını da arkasını alarak 1990’ların ilk yarısında büyük kitleselliklerle kutlandı. Her 1 Mayıs günlerce tartışılan ve gündemde kalan günümüz haline gelmişti.

BU KAPASİTE VAR

Türk-İş’in 1995 yılında 1 Mayıs’tan 1 gün önce 30 Nisan günü İzmir’de ‘Mezarda Emekliliğe Hayır!’ mitingi düzenlemesi tamamen 1 Mayıs’ı sabote etmeye yönelikti. İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı açısından her şey sınıfsaldır. Bu gerçekten uzaklaşıldı. Emperyalist kapitalizmin neoliberal ideolojisinden etkilenen toplumsal hareketler, sendikalar ve siyasal hareketlerden bazıları dahil kimlik politikalarının ağına takıldı. Bu nedenledir ki, işçi sınıfı ve emekçilerle, sendikalar ve siyasi hareketler arasında bağ zayıflamıştır. Ancak bu geçici bir dönemdir. İşçi sınıfı ve emekçiler dünyada ve ülkemizde bu sorunu aşacak kapasiteye sahiptir.

1 Mayıs

Halkın her kesimi özellikle de işçiler ve diğer emekçiler tarafından benimsenmiş 1 Mayıs marşımız var. Tüm siyasi hareketler ve toplumcu sendikalar tarafından kabul görmüş bir marştır 1 Mayıs.

ENTERNASYONAL MARŞI

Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de benimsenen çıkış ana yurdu Fransa olan Enternasyonal Marşı’nın 1870’lerdeki yoğun sınıf mücadeleleri sürecinde ödenen bedeller ortaya çıkarmıştır. 8'li mısralarla uzunca olan bu marşın;

Uyan artık uykudan uyan

Uyan esirler dünyası

Zulme karşı hıncımız volkan

Bu ölüm dirim kavgası

Yıkalım bu köhne düzeni

Biz başka bir alem isteriz

Bizi hiçe sayanlar bilsin

Bundan sonra her şey biziz

ile başlayıp, her mısradan sonra tekrarlanan;

Bu kavga en sonuncu

Kavgamızdır artık

Enternasyonalle

Kurtulur insanlık

İle devam eden etkileyici sözleri var.

AVUSTURYA İŞÇİ MARŞI

Avusturya işçi sınıfı mücadelesi kaynaklı 97 işçinin canı pahasına verilen kavganın sonucunda Avusturya işçi marşı doğmuştur. ‘Hayat denilen kavgaya girdik’ ile başlayan, ‘ Kaldıralım sınıfları’ ile sonlanan çok etkili bir marştır.

Fabrikalarda biz, tarlalarda biziz

Biziz hayatı yaratan

Din farkı bilmeyiz, dil farkı bilmeyiz

Sanki doğduk bir anadan

güzel sözlerin en etkili olan dörtlüsüdür.

VENCEREMOS! (KAZANACAĞIZ!)

1973 yılında Şili’de sol birlik olan Unita Popila’nın seçilmiş başkanı Salvador Allende ABD destekli darbe ile devrilmiştir. Darbeye karşı direncin simgesi haline gelmiş Venceremos (Kazanacağız) marşı ortaya çıkmıştır. İşkence ile katledilen müzisyen Victor Jara tarafından sözleri yazılan ve bestelenen marş tüm dünya emekçilerinin marşı olmuştur.

‘Venceremos Venceremos kıralım zincirlerimizi’ sözleri ile başlayan marş;

Geçmişe ağlamak fayda etmez

Gelecek mutlak Sosyalizm

Yarını bugünden kuracağız

O senin tarihin olacak

ile devam eden sözler işçilere muhteşem geldi hep.

ÇAV BELLA ( ELVEDA SEVGİLİM)

İtalya’da Mussolini faşizmine karşı direniş için dağa çıkmış partizanların direniş simgesi haline gelmiş bir marş. Nereden bilinirdi ki, tarlaya çalışmaya giden bir adamın karısına söylediği sözler direnişin simgesel kelimeler içerdiğini. Toplumsal etkinlik ve eğlencelerde çok kullanılan marş 5 dörtlükten oluşuyor. En etkili 2 dörtlük sözleri ise şöyle:

Güneş doğacak, açacak çiçek

Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav

Gelip geçenler diyecek merhaba

Merhaba ey kızıl çiçek

O kızıl çiçek partizanındır

Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav

Düşen yoldaşlardan armağandır bize

Simgesidir Sosyalizmin

Bizim 1 Mayıs marşımız

Enternasyonal, Avusturya İşçi Marşı, Venceremos ve Çav Bella ülkemizde doğal bir şekilde kabul görmüş ve söylenen marşlardır. Aynı bizim 1 Mayıs’ımız gibi. Hepsi sınıf mücadelesinden, acılardan, yaralanma, ölüm ve tutsaklıklardan çıkmış marşlar. Hepsi de ölümsüzleşmiştir ama. Bizim 1 Mayıs marşımızın diğer marşlar gibi bir mücadeleden çıkış öyküsü yoktur. Türkiye toplumundaki etkisi diğer marşlar kadar kuvvetli 1 Mayıs marşı ısmarlamadır. 1977 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahnelenecek olan Maksim Gorki’nin Ana romanından uyarlanan oyunu için talep üzerine Sarper Özsan tarafından yazılıp bestelenmiştir. İlk defa 1977 1 Mayıs Taksim mitinginde Ruhi Su ve Dostlar Korosu ile kitlelerle buluşmuştur. 1 Mayıs 1978 günü akşamında Timur Selçuk tarafından ODTÜ konserinde söylenmiştir. 1978 yılında Cem Karaca tarafından da 1 Mayıs plağı çıkarılmıştır.

Grup Yorum kendine has yorumu ile 1 Mayıs’ın yaygın şekilde kitlelere ulaşmasına katkı sağlamıştır. 1 Mayıs Marşını sözleri uzundur ama çok yalın ve etkilidir de:

Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır

Ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez

Yepyeni bir hayat gelir bizde ve her yerde

1 Mayıs 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı

Devrimin şanlı yolunda ilerleyen hakların bayramı

ile başlayıp,

Vermeyin insana izin kanması ve susması için

Hakkını alması için kitleyi bilinçlendirin

sözleri ile sonlanır.

Bu yılın önemi büyük

Bu yıl 132. yıldönümünü kutlayacağımız İşçi Sınıfının Birlik, Dayanışma ve Mücadele gününün her zamankinden fazla önemi var. Hayat pahalılığı, yoksulluk ve yolsuzluk gündemli bir yaşamımız var. Gençlerimizin gündemlerinde ülkeyi terk etmek var, geleceği yok.

Yoksul daha yoksul, zengin daha zengin olmaya devam ediyor. Umutsuzluk bize dayatılıyor. Kifayetsiz insanlar tarafından yalan ve talan düzeninde yaşamaya mahkûm ediliyoruz.

Yoksulluk kader olamaz

Zenginlerin düzenine karşı

Eşitsizliğe karşı

Bu talan düzenine dur demek için

1 MAYIS’ta haydi meydanlara

Haydi 1 MAYIS’a!

Erol Soğancı Kimdir?

Soğancı, 1978-1980 yılları arasında DİSK Genel-İş Aydır Şubesi Sekreterliği yaptı. Daha sonra 1987-2006 yılları arasında TES-İş sendikası Yatağan Şube Başkanlığı'nı yürüttü. Daha sonra 1993-2006 yıllarında Türk-İş Muğla İl Temsilciliği görevinde bulundu.