Efes bu, anlat anlat bitmez. Ben 44 yıldır anlatıyorum bitmedi. Sahi nerede kalmıştık ? Hatırladığım kadarı ile Odeon’da kesmek zorunda kalmıştık gezimizi. Haydi gelin devam edelim.

Modern Kent Planı


Lysimakos’un kurduğu Hellenistik dönemdeki kent dikdörtgen ızgara bir plana sahiptir. Yamaçlarda kurulmasına karşın bu ızgara kent planına sadık kalındı. Kuretler caddesi hariç. Çünkü bu cadde Artemis tapınağından başlayıp, Panayır Dağını dolanarak tekrar Artemis tapınağına dönen kutsal tören yolunun bir parçası da ondan. Hatırlarsanız Priene antik kentini anlatırken, Hippodamus tarafından bulunan satranç tahtası gibi plana değinmiştik. İşte Efes de böyle bir modern şehir planına sahipti.

Sürekli Yanan Ateş


Odeon’un hemen yan tarafında ise Prytaneon yani Belediye Sarayı bulunuyor. Kentin yönetim yeri. Anıtsal, üzerinde yazılar bulunan Dor stili iki sütun binanın girişini oluşturuyordu. İçerde ocak tanrıçası Hestia için sürekli yanan bir ateş vardı. Sönmemesi için de Kuretler olarak adlandırılan bakire rahibeler görevlendirilmişti. Hani “ocağın sönmesin” derler ya. İşte bu da onun gibi, “şehrin ocağı sönmesin, yaşam daim olsun” anlamında. Önünden geçen ve Celcus Kütüphanesine kadar uzanan caddenin ismi de bu nedenle Kuretler Caddesi. Efes müzesinde bulunan iki Artemis heykeli de kazılar sırasında Belediye Sarayından çıkartılmış.


Kuretler Caddesi


Kuretler Caddesi’ni zengin biçimde süslenmiş konut yapıları, çeşmeler, hamamlar, dükkânlar ve onursal anıtlar çevreler. Bir ucunda, ortasındaki tapınak kalıntısı ile birlikte, başlıca kamusal ve yönetimsel anıtları içeren Devlet Agorası, diğer ucunda ise büyük ticari pazaryeri olan Ticari Agora yer alır.

Yavaş yavaş Kuretler caddesinden yokuş aşağı iniyoruz. Sağ tarafımızda yol boyunca sütunlar, hemen arkasında üstü kapalı yaya yolu ve dükkanların kalıntılarını görüyoruz. Sol tarafımızda dükkan ve yaya yolu yok, çünkü Devlet Agorası’nın Helenistik duvarı, tüm ihtişamı ile ayakta.

İşte ilk iniş bittiğinde solumuzda kalan büyük meydan Domitian (Domisyan) Meydanı. Durun ilerlemeyin, sağınızda ve solunuzda gördüğünüz iki kare sütun üzerindeki kabartmalara bakın önce. Sol tarafınızdakinde tıbbın sembolü asaya sarılmış yılanı, soldakinde de eczacılığı sembolize eden havan göreceksiniz.
Her konuda olduğu gibi Efes sağlık konusunda da çok ilerdeydi. Pek çoğunun yanında, ünlü hekimler Rufus ve Soranus dünya çapında üne sahipti. Özellikle Soranus M.S. 2. yüzyılda yetişmiş çok ünlü bir Jinekolog idi. Hamilelik, doğum ve çocuk bakımı konusunda yazdığı üç kitabı yüzyıllarca tıp okullarında ders kitabı olarak okutuldu.

efes-kent

Hristiyanların Düşmanı Domitian


Gelelim Domitian (Domisyan) meydanına. Sol tarafımızda üst üste iki sıra gördüğünüz sütunlar üst tarafta bulunan devasa Domitian tapınağının terasını süslüyordu. Efesliler, İmparator Domitian’ın sağladığı olanaklara minnetlerini göstermek için bu tapınağı yapmışlar. Yani biraz da yağcılık oldun diye, adamı tanrılaştırmışlar, anlayacağınız. Domitian Efes'te adına tapınak yapılan ilk imparatordur. Ama Hristiyanlara da az çektirmemiş. İşkenceler, ölümler…

Tapınağın önünde bulunan kült heykeli Hristiyanlığın kabul edilmesiyle tahrip edildiğinden baş ve kol bölümleri dışında günümüze ulaşan bir parçası ne yazık ki bulunmuyor. Bu iki dev heykel parçası Efes müzesi İmparator Kültü salonunu süslüyor. Tapınağın altında ise ayrı bir dünya var. Devlet Agorası tarafından girişi olan tonozlu alt yapı, çok sayıda yazıt ve çevirilerini içeren bir Yazıtlar Müzesi. Ancak yeterli personel bulunmadığından burası ziyarete açık değil.



Meydana bakan ve şu an restorasyonu yapılan Polio çeşmesi kentte bulunan çok sayıda çeşme yapılarının en görkemlilerinden biriydi. İçini süsleyen, Odisseus tarafından kör edilerek öldürülen, tek gözlü devin efsanesini anlatan Polyfeum heykel grubu, şimdi Efes müzesi girişteki çeşmeler salonundadır.

Domitian meydanını terk etmeden hemen solumuzdaki incir ağacından önce, yüksekte üçgen bir mermer görüyoruz. Üzerinde de zafer tanrıçası Nike bir elinde zafer tacı ile kanatlı olarak canlandırılmış. Şimdi ünlü spor markasının adının ve şeklinin nereden geldiğini daha rahat anlayabilirsiniz. Bir de önünde fotoğraf çektirdik mi, ver elini Herakles yani Herkül kapısı.

Düzlük bitti, tekrar aşağı doğru tatlı bir iniş başlıyor. Karşımızda yolu daraltan bir yapı, daha doğrusu bir kapı. Herakles kapısı. Şu bizim Herkül yani. Günümüzde bile güç-kuvvet sembolü.
Öyle ki, sadece kendi pençesi ile delinebilen bir posta sahip Nemean arslanı bile yenebilen, postunu da her zaman kolunda asılı gezdiren şu güçlü tanrı. Gelelim kapının neden yapıldığına. Yolun sonunda bulunan Yamaç Evlerinde yaşayan zenginler, buradan geçen at arabalarının gürültüsünden bıkmışlar. Önce arka taraftan dolanarak limana giden bir yol yaptırmışlar. Daha sonra da bu kapıyı. Kapı dar olduğu için, sadece yayalar geçebiliyordu. Böylece Yamaç Evler mahallesindeki zenginler de huzur buldu. Belki de dünyanın araç trafiğine kapatılmış ilk yolu idi.


Alışveriş Caddesi


Kuretler caddesinin bu bölümünde sağlı sollu dükkanlar bulunuyordu. Tam bir AVM mantığı ile. Bugün AVMlerin tercin nedenlerinin başında, hava koşullarından korunuyor olmak gelir. Yani yağmur yağsa da, güneş yaksa da sorun yok. İşte burada da, sıra dükkanların önünde, alışverişe çıkan insanları güneşten ve yağmurdan koruyan üzeri kapalı sütunlu yollar var. Gördüğünüz gibi batı cephesinde değişen bir şey yok.

Trajan Çeşmesi


Efes Antik Kentini süsleyen ve her an karşınıza çıkan çeşme yapılarının en güzeli Trajan çeşmesi idi. Çeşme iki katlı bir cepheden oluşuyordu. Yanda eski şeklini gösteren tabeladan da anlaşılacağı gibi, tüm cephe heykellerle süslüydü. Tam ortada ise Trajan’ın yaklaşık 3 metre boyunda bir heykeli vardı. Altından su akan bu heykelin, günümüze sadece sağ ayağı ulaşmış durumda. Bir de yanında futbol topunu andıran yerküre. Bildiğimiz dünya yani. Peki hani Ortaçağda insanlar dünyanın tepsi gibi düz olduğunu sanıyorlardı. Trajan’ın zamanında dünyanın yuvarlak olduğu biliniyor muydu ? Tabii ki. Bırakın onun yaşadığı M.S. 2. Yüzyılı, ondan 800 yıl önce Miletli Tales güneş tutulmasını önceden hesaplamıştı. Kafanız karıştı değil mi ? İleri mi gidiyoruz, geri mi acaba ?

Zenginler Mahallesi


Kuretler Caddesi’nin batı bitiminde yer alan Yamaç Evleri, Efes’te yaşayan üst sınıfın yaşam tarzını yansıtır. Bu olağanüstü lüks yaşam, görenleri hayrete düşürüyor. 4000 metrekareyi kaplayan yoğun yerleşim alanı, Bülbüldağı’nın kuzey yamacının eteklerinde yer alır. Mozaikler, duvar resimleri ve mermer panellerle süslenmiş bu evler, Roma İmparatorluk Dönemi kentinin nasıl bir yaşam sürdüğünü göstermesi açısından ilginçtir. Tabii sıradan vatandaşlar için değil. Birkaç aile ferdinin aynı anda kullanabileceği tuvaletlere bayılıyorum. Düşünün sabah kalkmışınız, kahvaltıdan önce hep birlikte tuvalette sabah sohbeti.


Hadriyan Tapınağı


Yamaç evlerinin karşısında göze çok hoş gelen yapı, Hadriyan tapınağı olarak adlandırılıyor. Ancak değil. Hadriyan tapınağı Efes Limanında, Çifte kiliselerin kuzeyinde, şu an sadece temelleri görülebilen çok büyük bir tapınak. Buradaki ise bitişiğindeki hamamların restorasyonu sırasında buraya getirilmiş tapınaktan bir parça. Daha doğrusu limandaki büyük tapınağın kutsal alanının giriş kapısı. Dekoratif amaçlı kullanılmış. Ama kabartmaları göz kamaştırıcı. Öndeki kemerin kilit taşının üzerinde kader tanrıçası Tyke, arkadaki yarım yuvarlakta ise yılan saçlı Medusa resmedilmiş. Her iki taraftaki, orijinalleri Efes müzesinde bulunan kabartmalar da çok ilginç. Sol tarafta Efes’in kurucusu Androklos betimlenirken, sağ tarafta ise içinde Artemis’in de olduğu tanrıçalar dizilmiş. Altta ise Menderes motifi tüm görkemi ile yapının önünü süslüyor. Bildiğiniz gibi Denizli’nin dağlarından doğan Büyük Menderes nehri vadilerde ve Söke ovasında kıvrımlar yaparak Milet’in önünden denize dökülür. Antik çağda da bilinen bu özelliğinden dolayı bu motife “Meander Motifi” denir. Yunanistan’da hemen her objenin üzerini süsleyen Meander motifinin çıkış noktası Ege’dir.

Skolastika Hamamı


M.S. 2. Yüzyılda büyük bir restorasyonda bugünkü şeklini alan Skolastika hamamına Hadriyan tapınağı olarak adlandırılan yapının yanındaki merdivenle çıkılır. Apoditeryum, yani soyunma odalarının olduğu bölüm, frijideryum, tepideryum ve nihayet sıcak bölüm kalderyum bölümleri ile oldukça büyük bir alanı kaplıyordu. Sıcak bölüm “hypokaust” olarak adlandırılan yerden ısıtma sistemi ile donatılmıştı. Ayrıca duvarlarda mermer levhaların arkasında içinden sıcak havanın geçtiği borular döşeliydi. Yıkanmanın yanında, yemeli-içmeli hamam eğlenceleri çok meşhurdu.


Umumi Tuvaletler


İnsanın üç temel ihtiyacı var. Yemek yemek, örtünmek yani giyinmek ve tuvalete gitmek. Efes de modern bir kent olduğuna göre, insanların ihtiyaçlarını düşünmüş olması gerekir tabii. Sabah evinden çıkmışsın, gelmişsin Efes’e. Resmi işlerini, alışverişini halletmişsin, bir de üzerine güzel bir yemek yemişsin. Oh keyfin yerinde. Biraz da sağa sola bakınayım derken, karnında bir huzursuzluk. Aman Allahım, ne yapsak ? Kimin kapısını çalarsın da, tuvalete girmek için izin istersin ? Derdine bir çare ararken, kurtarıcı gibi imdadına yetişen Umumi Tuvaletler tam karşında duruyor.

Roma döneminde istisnasız her hamam kompleksine bitişik bir tuvalet yapısı bulunuyordu. Efes’teki genel tuvaletler de Skolastika hamamının bir parçasıydı. Ortasında bir havuzu, etrafında duvar dibine sıralanmış oturma bankları, havalandırmayı sağlayan, havuz üzerindeki açıklık… Döneme göre farklılık gösterse de, tuvaletleri kadın ve erkekler birlikte kullanabiliyordu. Üzerlerindeki uzun etekli tunikleri yavaşça yukarı sıyırıp, boş buldukları bir deliğin üzerine oturuyorlardı.

Yaşam döngüsü


Birkaç dakikalık ilk rahatlama döneminin ardından gelsin muhabbet. İster muhabbet olsun, isterse Efes’in sorunlarını içeren konuşmalar, insanların burada canlarının sıkılmadığı kesin. Tüccarlar da fırsat bulmuşken, birbirlerine mal satmaya çalışıyorlardı. Hamamdan gelen kullanılmış sular, tuvaletlerin altındaki üç metre derinliğindeki kanaldan tüm atıkları temizleyip, kanalizasyona taşıyordu. Oradan da denize. Balıkların sevincini düşünebiliyor musunuz ? Balıklar semirdikçe, semiriyorlar, sonunda da balıkçılara güzel av oluyorlardı. Pazarda satılan bu balıklar da ziyafet sofralarının baş köşesinde yer alıyordu. Yenen balıkların gideceği yer yine tuvaletler. Gördüğünüz gibi yaşam bir döngüden başka bir şey değildir.

Bugünlük de bu kadar. Bekleyin Efes’in devamını. Daha Efes’teyiz bir süre…