Can Çakmur konservatuar öğrencisi değildi, ODTÜ Koleji’nde okurken aldığı piyano eğitimi ile bütün gününü piyanoya ayıran yaşıtlarını geride bıraktı, İskoçya’da düzenlenen Uluslararası Piyano Yarışması’nda birinci oldu.


Röportaj / Engin YAVUZ

CAKMUR09

Prokofyef'in savaş sonatlarına yansıttığı derin hüzün ve acıyla İkinci Dünya Savaşı o notaların her duyuluşunda yeniden hissedilecektir.

Bugünkü konuğumuz Can Çakmur. Henüz 20 yaşında ama O artık dünya müzik otoritelerinin yakından tanıdığı çok başarılı bir piyanist. Son olarak İskoç Uluslararası Piyano Yarışması’nda 28 piyanist arasından birinci seçildi. Eğitimini Almanya’da Waimar’da , Grigory Gruzman'ın müzik okulunda sürdürdüğü için yüzyüze görüşme olanağı bulamadık. Ama sorularımızı sorduk, içtenlikle yanıtladı.

Biraz kendinden söz eder misin bize? Nerede doğdun, büyüdün, okudun?

1997 yılında Ankara'da doğdum. İlkokuldan liseyi bitirene kadar ODTÜ Koleji'nde okudum. Dolayısıyla o okulun hayatımdaki yeri çok büyük. Bu sırada bir yandan da Emre Şen'in müzik okulunda Leyla Bekensir ve Ayşe Kaptan ile piyanoya başladım. Daha sonra, 2009 yılında Emre Şen'le çalışmaya başlamam benim için en büyük esin kaynaklarından biriydi. Kısa bir süre sonra yurtdışında yaz akademilerine de katılmaya başladım ve bugün hala çalışmaya devam ettiğim hocam Diane Andersen ile tanıştım. Bu noktada müzik bir hobi olmaktan çıkmıştı. Güher ve Süher Pekinel'in ve TÜPRAŞ'ın desteği ile lise eğitimimin yanında dönemsel olarak Belçika'da Diane Andersen ile çalışıyordum. Liseyi bitirir bitirmez müzik eğitimimi bir müzik üniversitesinde sürdürmek için Almanya'nın Weimar şehrine, Grigory Gruzman'ın sınıfına başvurdum. Gruzman, en çok çalışmayı istediğim hocaların başında geliyordu ve onun öğrencisi olarak kabul edilmem hayatımın en büyük mutluluklarından biriydi. 2010 yılında Belçika’da düzenlenen uluslararası piyano yarışmasında finale kaldım ve ardından EPTA Belçika (European Piano Teachers Association) Başkanı Prof. Diane Andersen tarafından uluslararası “ustalık sınıfına” katılmak üzere davet edildim. 2011 yılının Ekim ayında Roma’da düzenlenen 21. Uluslararası Roma Piyano Yarışmasında A kategorisinde ikincilik ödülü aldım. 2012 yılında EPTA-İtalya tarafından düzenlenen piyano yarışmasında tüm kategoriler içinde en yüksek puanı alarak yarışmanın birincisi seçildim. Aynı yıl yine EPTA İtalya tarafından düzenlenen sınavda 100 puan alarak “Eccellente” derecesiyle başarı diploması aldım. 2012 yılının Haziran ayında yapılan sınavda başarılı olarak Paris’te Schola Cantorum Konservatuarı’na kabul edildim. 2013 yılının Haziran ayında ise “Diplome Superior” sınavında jürinin verdiği en yüksek dereceyle diploma aldım ve üç sınıf birden atlatılarak 2014 yılında 2014 yılında “Diplome de Virtuosite” sınavına girmeye hak kazandım. Başarılarım nedeniyle 2014 yılında 5. Donizetti Klasik Müzik Ödülleri’nde “Yılın Genç Müzisyeni” ödülüne layık görüldüm. 2016 yılında da X. Balys Dvarionas Yarışması’nda ilk üç müzisyen arasında yer aldım ve bana “Laurente” ödülünün yanı sıra iki özel ödül verildi. Çalışmalarımı “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesi kapsamında bana sağlanan Yamaha Grand piyano ile sürdürüyorum.
Piyanodaki başarılarımda Belçika’da Prof. Diane Andersen’in, Türkiye’de Emre Şen’in, armoni, form bilgisi ve kontrpuan çalışmalarında ise Leyla Mamedova Bekensir’in büyük katkısı var. Müzisyen olarak gelişmemde Prof. Marcella Crudeli ve Prof. Jun Kanno’nun desteği de benim için çok önemlidir. Kendilerine minnettarım. Şu anda eğitimime Belçika’da Diane Andersen ve Almanya’da Hochschule Für Music Franz Liszt Weimar’da Grigory Gruzman ile devam ediyorum.

BABİL KULESİ

CAKMUR14Müziği bize nasıl anlatırsın, müzik nedir? Yaşamımızdaki yeri nedir?


Müzik bence bir insanın, diğer sanatlar gibi, yaşamını, hayata bakışını, en saklı hislerini yansıttığı bir aynadır. Müziğin en büyük değeri, somut ve basit olanı zamansız ve evrensel düzeye taşımasıdır. Yani, İkinci Dünya Savaşı bir gün sadece tarih kitaplarında okunacak bir olaya dönüşecekken Prokofyef'in savaş sonatlarındaki derin hüzün ve acı o notaların her duyuluşunda yeniden hissedilecektir. Sanat, insanlığın gelişiminin asla unutulmamak üzere biriktirdiği, kuşakların  el ele vererek inşa ettiği Babil Kulesi'dir. Belki de bu yüzden bir gün başka uygarlıkların keşfetmesi umuduyla uzayın derinliklerine gönderilen uyduların içinde sanat eserleri vardır. Sanat insanlığın ak yüzüdür.

MÜZİK HEP VARDI

Piyanoyu niye sevdin, ailende daha önce piyano kullanan var mıydı?

Aslında ben ilk önce müzik yapmayı sevdim. Piyano sadece bunun bir aracıydı. Çok daha sonra piyanonun kendine has özelliklerini, zengin ses paletini sevmeye başladım. Ailemdeki ilk müzisyen benim ancak ailemde herkes, her tür müziği ilgi, zevkle ve o müziğe dair bir şeyler öğrenme merakıyla dinler. Evde hiçbir zaman müzik eksik olmadı.

Piyano eğitimin nasıl başladı, ilk kez tuşlara dokunduğunda ne düşündün?

Beş yaşımdaydım, mutlaka bir müzik aleti kullanmak istiyordum. Ailem beni Emre Şen'in Ankara'daki müzik okuluna gönderdi. İlk derslerimle ilgili özel anılarım yok ama aklımda kalan his, piyanonun tuşlarına basmaya çalışan parmaklarımın ne kadar zayıf olduğu hissiydi.

PİYANODAN FAZLASI

Piyano eğitimin ile ilgili süreci bize anlatabilir misin?

Müzik yapmayı bir yan dal uğraşı olmaktan daha fazlası olarak görmeye başladıktan sonra ilk öğrendiğim piyano eğitiminin sadece bir enstrüman çalmayı öğrenmekten daha fazlası olduğuydu. Hocalarım her zaman kişisel ve sanatsal gelişimimi, teknik gelişimim kadar önemli buluyorlardı. Okumak, düşünmek, müzik dinlemek ve üstüne kafa yormak, neyin estetik ve neyin çirkin olduğuna yalnız karar vermek piyano çalmanın yanında bana kazandırmaya çalıştıkları değerlerdi. Öncelikle "sanatçı" olmak geliyordu. Bunun yanında, piyanist olma yolunda gelişmeye devam ettikçe, özellikle geçtiğimiz bir kaç yılda, piyano başında profesyonel olmak, piyano çalarken dinleyiciyi müziğe konsantre olmaktan alıkoyacak teknik eksiklikleri, kararsızlıkları ve konsantrasyon boşluklarını kapatmak için neler yapılabileceğini düşündüm. Hocalarımla birlikte belirlediğimiz bu noktaların üzerine sabırlı ve detaylı bir çalışmayla gittik. Bunların yanında tabi ki, her zaman yeni eserler öğrenmek ve bunları sahneye çıkarmak gerekliydi. Kim sadece tek bir rol oynayabilen bir aktör hayal edebilir?

Birçok ödül aldın, bunları da bize anlatırsan sevinirim…

CAKMUR12

2012 yılı Kasım ayında Roma’da düzenlenen 22. Uluslararası Roma Yarışması’na A kategorisinde katıldım ve 96.2 puanla “Mutlak Birincilik Ödülü”nü kazandım. 2013 yılı Şubat ayında, Güher Süher Pekinel kardeşler tarafından gerçekleştirilen “Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler” projesi kapsamında yapılan sınavda başarılı oldum ve projeye kabul edildim. Aynı yıl Nisan ayında Mersin’de düzenlenen III. Ulusal Kamuran Gündemir Piyano Yarışması’nın Büyükler Kategorisi’ne katıldım ve ikincilik ödülü elde ettim. Ayrıca aynı yarışmada “En İyi Türk Eseri Yorumu” ödülünü de aldım.
Türkiye’de ve birçok ülkede başarılı konserler verdiğini biliyoruz…

2010 yılından bu yana ulusal ve uluslararası müzik festivallerinde piyanonun başına geçtim. Waterloo, Wavre, Roma, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Eskişehir, Ordu ve Tokat’ta bireysel olarak ve orkestra eşliğinde birçok konser verdim. Ayrıca 2013’te Belçika’da ve 2014 yılında Lüksemburg’ta büyükelçiliklerimizin davetlisi olarak piyano çaldım. Roma'da Tempietto Vakfı tarafından her yaz düzenlenen, farklı ülkelerden bir çok sanatçının katıldığı "Festival Musicale Della Nazioni"  müzik festivaline ikinci kez davet edildim. Teatro Marcello antik tiyatrosunda konser verdim.

CAKMUR15

Unutamadığın, seni de etkileyen bir konser var mı?

ODTÜ Koleji’nde öğrenciydim. Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nden Tokat’ta bir konser vermem için davet aldım. Tokat’ı anlatırlarken sanat yaşamından uzak, tiyatrosu bile olmayan bir yer olarak tarif etmişlerdi.Çok heyecanlıydım. Konserden önceki gün üniversitenin müzik öğretmenliği bölümü öğrencileri ile iki saate yakın sohbet ettik. Öğrencilerin piyano literatürüne ve piyano tekniğine ilişkin sorularını yanıtladım. Konser için büyük bir salon hazırlanmıştı ve 850 kişilik salon tamamen doluydu. O gece Beethoven, Chopin, Schubert, Liszt ,  Prokofyef ve Ahmed Adnan Saygun’dan eserler seslendirdim. Çaldığım her eserden önce eserin bestecisi ve eserle ilgili kısa açıklamalar yaptım, seyirciyi bilgilendirdim. İlgi müthişti, o konser beni çok heyecanlandırdı.

AİLEM YANIMDA

Bize İskoçya’da birinci olduğun yarışmadan da söz eder misin?

İskoç Uluslararası Piyano Yarışması piyano dünyasının en önemli yarışmalarından biri. Yarışma 1-10 Eylül tarihleri arasında düzenlenmişti. Finale hak kazanan üç yarışmacıdan biri oldum. 10 Eylül’de Glasgow’da yapılan finallerde Thomas Sondergård yönetimindeki İskoç Kraliyet Filarmoni Orkestrası eşliğinde Beethoven’ın Dördüncü Piyano Konçertosu’nu solist olarak seslendirdim. Yarışmaya 28 piyanist katılmıştı. 10 bin Pound’luk para ödülü kazandım ama kazandığım başarı ve ülkemi temsil ediyor olmam benim için çok daha önemliydi. Elde ettiğim birincilik bana İskoç Kraliyet Filarmoni Orkestrası eşliğinde gelecek sezon bir konser verme hakkı da kazandırdı. Piyano çalmaya başladığım ilk günden, daima yanımda olan ailemin de elde ettiğim başarılarımda katkıları çok büyük, aileme de minnettarım.

BÜYÜKFOTOĞRAF

CAN, “CAN”DIR
Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, Uluslararası İskoçya Piyano Yarışması'nda birinci olan 1997 doğumlu Can Çakmur'un, geçmişte kendisine "Hocam bana burs ayarladınız ama ben başka bir yerden de burs buldum, isterseniz iki bursum olmasın, bana ayırdığınız bütçe ile bir başka genç yeteneği okutun" dediğini anlattı.
Çakmur'un medyaya yansıyamayan başarı hikâyesini sosyal medya hesabında aktaran Fazıl Say, şu ifadelere yer verdi:
Bugün size çok güzel bir haber vereceğim, fotoğrafta gördüğünüz genç piyanist Can Çakmur, İskoçya Unesco Uluslararası piyano yarışmasında birincilik ödülü aldı. Bu çok önemli bir başarı, hem ülkemiz için, hem de 19 yaşındaki Can'ın kariyerine müthiş bir katkısı olacaktır, artık yoğun bir konser hayatı başlayacaktır. Müthiş...
Zorlu, yıpratıcı, çok emek gerektiren, özgün olma riskini hep almamız gereken, asla ödün verilmemesi gereken bir meslekteyiz, Can bunu en iyi şekilde yapacak. Hiç kuşkum yok. Bakın; Can'ın nasıl dürüst bir genç ve iyi bir sanatçı olduğunu size anlatmak isterim. İlki; 4 yıl kadar önce 15 yaşındaydı henüz, bir gazeteye verdiği röportajda şunu demişti; "Fazıl Say'a yapılan her kötülük aslında hepimize yapılmaktadır". Ve o geceki konserinde "Kara Toprak" çalmıştı, ilk tanıştığımızda bana sonatımın notasını sormuştu.

ÇOK DÜRÜSTTÜR

İkincisi; hatırlarsanız 3-4 yıl kadar önce sosyal medyada bir kampanya başlatmıştım, genç sanatçılarımızın yurtdışında destek görmesi için. Eğitimlerine yaşamlarına sponsörlük olunması için. Bu kapsamda 15 kadar genç yeteneği yurtdışında okuttuk. Yüzlerce kişi cüzzi de olsa katkıda bulundu, bazı insanlar önemli katkılarda bulunmuştu. Sonuçta başardık. Sosyal medya bazen çok faydalı da olabiliyor.
Can da listemin başındaydı, bana dedi ki; "Fazıl hocam bana burs ayarladınız ama ben başka bir yerden de burs buldum, isterseniz iki bursum olmasın, bana ayırdığınız bütçe ile bir başka genç yeteneği okutun". İşte bu kadar dürüst ve güzel bir çocuktur Can. "Can'dır"
Şu an Çin'deyim, internete ulaşmam kolay olmuyor. Haberi bir tek internet portalı "sanattan yansımalar"da gördüm, Şefik Kahramankaptan şöyle bir yorum yapmış gönderinin üstüne; "Basketbolda yenilsek bile piyanoda birinciyiz".
Hakikaten de piyanoda çok ümit veren müthiş bir nesil geliyor, sıkı durun.