DÜNYA

Gazze'de kıyım sürüyor: İsrail, kentin topyekün işgali için saldırıyı başlattı

Yaklaşık iki yıldır devam eden ve on binlerce cana mal olan Gazze'deki savaş, en kanlı ve en yıkıcı aşamasına girdi. İsrail savaş kabinesinin "işgalin genişletilmesi" planını onaylamasının ardından, İsrail ordusu bu sabah Gazze şehrini topyekün işgal etme hedefiyle nihai saldırıyı başlattı. Tanklar şehrin dış mahallelerini kontrol altına alırken, Birleşmiş Milletler ve Kızılhaç, halihazırda felaketi yaşayan 2.1 milyonluk nüfus için daha büyük bir insani trajedinin kapıda olduğu uyarısını yapıyor

Abone Ol

Yaklaşık iki yıldır aralıksız bir şekilde devam eden bombardıman, katliamlar ve insanlık dışı abluka ile bir açık hava hapishanesine dönüşen Gazze Şeridi'nde, korkulan son aşamaya geçildi. İsrail savaş kabinesinin, işgali kentin kalbine taşıyacak olan nihai planı onaylamasının ardından, İsrail Savunma Güçleri (IDF), bu sabah saatlerinde Gazze şehrinin topyekün işgali için kara harekatını başlattığını duyurdu. Bu hamle, bölgedeki soykırım olarak nitelendirilen sürecin son ve en kanlı perdesi olarak görülüyor.

IDF Sözcüsü Effie Defrin, uluslararası ajanslara yaptığı açıklamada, operasyonun başladığını teyit etti. Defrin, "Gazze Şehri'ne yönelik ön operasyonlara ve saldırının ilk aşamalarına başladık ve şu anda IDF güçleri Gazze Şehri'nin dış mahallelerini kontrol altında tutuyor" diyerek, işgalin fiilen başladığını ilan etti. Bu açıklama, bölgede aylardır süren göreceli ateşkes beklentilerini ve diplomatik çabaları da bir anda boşa çıkardı. İsrail'in, Gazze'de şu ana kadar en az 62 bin insanı katlettiği saldırıların bu yeni aşaması için, Eylül ayı başından itibaren 60 bin yedek askeri daha göreve çağırması, operasyonun ne kadar geniş çaplı ve uzun soluklu olacağının da bir işareti olarak yorumlanıyor.

'Hamas'ı derinleştireceğiz' bahanesi, 'topyekün işgal' gerçeği

İsrail ordusu, başlattığı bu nihai saldırının hedefini, her zaman olduğu gibi Hamas'ı yok etmek olarak açıklıyor. IDF Sözcüsü, Hamas'ın artık "yaralı ve hırpalanmış" bir gerilla gücü haline geldiğini iddia ederken, asıl hedeflerinin örgütün yönetim merkezi olduğunu belirtti. Sözcü, "Terör örgütünün hükümet ve askeri terörün kalesi olan Gazze Şehri'nde Hamas'a yönelik saldırımızı derinleştireceğiz" diyerek, kentin merkezine yönelik ağır bombardımanların ve çatışmaların habercisi oldu.

Ancak, sahadaki gerçeklik ve İsrail'in bugüne kadarki politikaları, bu operasyonun sadece Hamas'ı hedef almadığını, asıl amacın bölgenin demografik yapısını tamamen değiştirmek ve Filistinli nüfusu bölgeden sürmek olduğunu gösteriyor. İsrail, mevcut durumda Gazze Şeridi'nin yaklaşık yüzde 75'ini zaten kontrol altında tutuyor. Bu son hamleyle, şeridin en yoğun nüfuslu ve sembolik merkezi olan Gazze şehrini de ele geçirerek, işgali kalıcı hale getirmeyi amaçlıyor.

Müzakere masası devrildi, diplomasi sustu

Bu kanlı işgal hamlesi, uluslararası arabulucuların yürüttüğü ateşkes görüşmelerinin de fiilen bittiği anlamına geliyor. Daha bu hafta başında Hamas, Mısır ve Katar'ın önerdiği son ateşkes teklifini kabul ettiğini açıklamış ve topu İsrail tarafına atmıştı. Bu teklif, esir takası karşılığında çatışmaların durdurulmasını içeriyordu. Ancak, Netanyahu hükümeti, bu teklife hiçbir zaman resmi bir yanıt vermedi. Bunun yerine, "tüm rehinelerin tek seferde serbest bırakılması" gibi, Hamas tarafından kabul edilmesi mümkün olmayan bir ön koşulu yineleyerek, müzakere masasını fiilen devirmiş oldu.

Hamas, Telegram üzerinden yaptığı açıklamada, İsrail Başbakanı Netanyahu'yu, "Gazze'deki masum sivillere karşı acımasız savaşı" sürdürebilmek için ateşkes anlaşmasını kasten engellemekle suçladı. Şu anda Hamas'ın elinde hayatta kalan rehine sayısının 20 ile 50 arasında olduğu tahmin edilirken, İsrail'in bu rehineleri bahane ederek, 2.1 milyon insanın yaşadığı bir bölgeyi topyekün bir yıkıma sürüklemesi, uluslararası kamuoyunda "orantısız güç" ve "toplu cezalandırma" eleştirilerine neden oluyor.

2 milyon insan için yeni bir 'nakba' korkusu ve işgalin gölgesinde 'E1 projesi' onayı

İsrail'in başlattığı bu son saldırı, sadece askeri bir operasyon değil, aynı zamanda bölgeyi "insansızlaştırma" politikasının en kritik adımı olarak görülüyor. Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), yaptığı acil durum uyarısında, "yerinden edilmelerin ve çatışmaların daha da artmasının, Gazze'nin halihazırda felaketi yaşayan 2,1 milyonluk nüfusunu daha da zora sokacağını" vurguladı. Bu, İsrail'in bölgede uyguladığı ve milyonlarca Filistinliyi yaşadığı yerleri terk etmeye zorlayan "etnik temizlik" politikasının, yeni ve daha acımasız bir dalgayla devam edeceği korkusunu yaratıyor. Bu durum, Filistinliler için 1948'deki büyük felaket olan "Nakba"nın yeni bir versiyonunun yaşanabileceği endişelerini tetikliyor. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres de, bu kanlı saldırının "kaçınılmaz olarak neden olacağı ölüm ve yıkımı önlemek" için acil ve koşulsuz ateşkes çağrısını yineledi.

Gazze'de bu kanlı operasyon devam ederken, İsrail savaş kabinesinin, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yasa dışı yerleşim politikasını da hızlandıran kritik bir kararı onaylaması, asıl niyetin ne olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Kabine, Doğu Kudüs'teki Filistinli arazilere el koyarak, Batı Şeria'nın kuzeyi ile güneyini birbirinden tamamen ayıracak olan ve uzun süredir uluslararası toplumun tepkisini çeken E1 Projesi'ni dün onayladı.

Tarihsel olarak Doğu Kudüs'ün bir parçası olan ancak Ayrım Duvarı'nın inşasıyla Batı Şeria tarafında bırakılan Filistin mahallesi Azeriye'nin yakınına inşa edilmiş olan yasa dışı "Ma'ale Adumim" yerleşimini, Batı Kudüs'e bağlamayı amaçlayan E1 Projesi, bölgeye 4 binden fazla yeni yasa dışı konut ve otel inşa edilmesini öngörüyor. Bu proje için, 12 bin dönümlük Filistin toprağına daha el konulacak. Bu projenin asıl stratejik amacı, Doğu Kudüs'ün, Batı Şeria'daki diğer Filistin topraklarıyla olan coğrafi bağlantısını tamamen kesmek ve bölgeyi tamamen izole ederek, gelecekte kurulabilecek bağımsız bir Filistin devletinin başkentinin Doğu Kudüs olmasını imkansız hale getirmek. Gazze'deki askeri operasyonun gölgesinde, sessiz sedasız onaylanan bu proje, İsrail'in "büyük işgal planının" sadece Gazze ile sınırlı olmadığını, tüm Filistin topraklarını kapsayan sistematik bir ilhak politikası olduğunu açıkça ortaya koyuyor.