Türk futbolunun adalet mekanizması, kamuoyunda infial yaratan bir olayda ağır aksak da olsa işlemeye başladı. Tam 16 ay önce, TFF 2'nci Lig Beyaz Grup'ta oynanan ve futbolun ruhuna aykırı görüntüleriyle hafızalara kazınan Ankaraspor-Nazilli Belediyespor maçıyla ilgili yürütülen soruşturmada sona gelindi. Türkiye Futbol Federasyonu Hukuk Müşavirliği, aylardır beklenen kararını açıklayarak, "şike" ve "bahis" iddialarının gölgesindeki maça karışan tam 55 kişiyi, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'na (PFDK) sevk ettiğini duyurdu. Bu karar, futbol sahalarında görmek istemediğimiz türden bir "senaryonun" cezasız kalmayacağı yönünde önemli bir adım olarak görülse de, adaletin bu kadar gecikmesi, TFF'nin olay karşısındaki tutumuna yönelik eleştirileri de yeniden alevlendirdi.

Futbolun 'hayalet maçı': 90 dakika, 0 şut, 0 kart!

Soruşturmanın merkezinde yer alan ve 28 Nisan 2024'te oynanan maçı "tarihi" kılan şey, skoru değil, 90 dakika boyunca sahada yaşanan akıl almaz istatistiklerdi. Futbolun temel amacı olan gol atmak için kaleye yönelen tek bir şut dahi çekilmemiş, takımlar arasında rekabetten ve mücadeleden eser görülmemişti. Maçın istatistik dökümü, bir futbol müsabakasından çok, önceden planlanmış bir "gösteriyi" andırıyordu:

90 dakika boyunca iki takımın da kaleyi bulmayı denememesi, hakemin tek bir kartına bile başvurmaması ve maçın sadece 2 kornerle tamamlanması, sahadaki 22 futbolcunun da adeta bir "centilmenlik anlaşması" yaptığı yönünde güçlü şüpheler doğurmuştu. Bu 0-0'lık sonuç, o günkü puan durumuna göre Nazilli Belediyespor'un ligde kalmasını garantilerken, Ankaraspor için de bir kayıp anlamına gelmiyordu. İşte bu "kazan-kazan" senaryosu, maçın hemen ardından "şike" iddialarının ayyuka çıkmasına neden olmuştu.

Kulüp başkanından futbolcusuna, 55 kişilik dev sevk listesi

TFF'nin soruşturması sonucunda PFDK'ya sevk edilen isimler, olayın sadece birkaç futbolcunun karıştığı basit bir olay olmadığını, organize bir eylem olabileceği şüphesini güçlendiriyor. Toplam 55 kişilik dev sevk listesi, kulübün en tepesinden sahadaki oyunculara kadar uzanıyor. Listede en çok dikkat çeken isim ise, konuk ekip Nazillispor Kulübü Başkanı Şahin Kaya oldu. Bir kulüp başkanının, takımının adının karıştığı bir şike ve bahis dosyasında en üst düzeyde yer alması, skandalın boyutunu gözler önüne seriyor.

Başkan Kaya'nın yanı sıra, dosyada 25 futbolcu, bir teknik sorumlu ve hatta 2 masörün de yer alması, kulüp içinde geniş bir kesimin bu olaydan haberdar olduğu veya olaya iştirak ettiği iddialarını kuvvetlendiriyor. Bu toplu sevk, TFF'nin son yıllarda tek bir dosyada yaptığı en kapsamlı disiplin işlemi olarak kayıtlara geçti ve Türk futbolunun temiz kalması adına verilecek cezaların ne kadar caydırıcı olacağı merakla bekleniyor.

Şike ve bahsin gölgesi: türk futbolunu sarsan çifte suçlama

Sevk gerekçeleri, skandalın iki farklı ve birbirinden ağır boyutu olduğunu ortaya koyuyor: "müsabaka sonucunu etkileme" ve "bahis oynama".

"Müsabaka sonucunu etkileme" suçlaması, sahadaki oyuncuların ve teknik heyetlerin, aralarında anlaşarak maçın skorunu önceden belirledikleri, yani bilerek ve isteyerek "şike" yaptıkları iddiasına dayanıyor. 90 dakika boyunca kaleye tek bir şut bile atmamak, bu suçlamanın en somut ve en güçlü delili olarak kabul ediliyor. Bu, futbolun en temel ruhu olan rekabeti ve adil oyunu yok sayan, affedilmesi mümkün olmayan bir eylem.

İkinci suçlama olan "bahis oynama" ise, olaya bir de "haksız kazanç elde etme" boyutu ekliyor. Bu iddia, dosyada yer alan bazı kişilerin, sonucunu önceden bildikleri bu maça yasa dışı yollarla bahis oynayarak mali çıkar sağladıklarını ima ediyor. Eğer bu iddia kanıtlanırsa, olayın sadece bir sportif suç değil, aynı zamanda organize bir dolandırıcılık faaliyeti olduğu da tescillenmiş olacak. Bu çifte suçlama, PFDK'nın vereceği cezaların da katmerli olabileceği beklentisini doğuruyor. Futbol Disiplin Talimatı'na göre bu tür suçlara karışan futbolcular, ömür boyu mene varan çok ağır cezalarla karşı karşıya kalabilirken, kulüplerin ise puan silme ve hatta küme düşürülme gibi yaptırımlarla yüzleşmesi gündeme gelebilir.

Kamuoyu vicdanı ve 16 aylık adalet arayışı

TFF'nin bu adımı, "adalet yerini buldu" yorumlarına neden olsa da, kararın maçtan tam 16 ay sonra gelmesi, federasyonun kriz yönetimine yönelik ciddi eleştirileri de beraberinde getiriyor. Skandal patlak verdiğinde, kamuoyu ve spor medyası, TFF'den hızlı ve etkili bir soruşturma yürütmesini beklemişti. Ancak aradan geçen bir buçuk yıla yakın sürede somut bir adım atılmaması, "dosyanın kapatılacağı" veya "olayın unutturulmaya çalışıldığı" yönünde endişelere yol açmıştı.

Bu uzun bekleyiş, hem Türk futbolunun marka değerine hem de taraftarların adalet sistemine olan güvenine büyük zarar verdi. Bir sezonun kaderini etkileyen böylesine açık bir skandalın sonuçlandırılmasının bu kadar uzun sürmesi, gelecekte benzer olayların yaşanması durumunda caydırıcılığın ne kadar etkili olacağı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Şimdi tüm futbol camiası, gözünü ve kulağını PFDK'dan çıkacak nihai kararlara çevirmiş durumda. Bu dosya, sadece 55 kişinin kaderini belirlemekle kalmayacak, aynı zamanda TFF'nin Türk futbolunu "şike" ve "bahis" gibi kirli oyunlardan ne kadar koruyabildiğini veya korumaya niyetli olduğunu gösterecek bir turnusol kağıdı işlevi görecek. Verilecek cezaların ağırlığı ve adaletin tecelli etme şekli, "temiz futbol" idealinin sadece bir söylem mi, yoksa somut bir gerçek mi olduğunu ortaya koyacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ