Türkiye'de hayatını devlete ve millete hizmet ederek geçirmiş, alın teri dökmüş milyonlarca emekli, yaklaşan temmuz zammı öncesinde derin bir geçim sıkıntısı ve gelecek kaygısı içinde. Yılın ilk altı ayında iğneden ipliğe her şeye gelen zamlar karşısında maaşları adeta eriyen emekliler, artık bıçağın kemiğe dayandığını belirterek, sadece enflasyon oranında yapılacak bir zammın yaralarına merhem olmayacağını haykırıyor. Emeklilerin en büyük sivil toplum örgütü olan Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) Genel Başkanı Kazım Ergün, yaptığı kapsamlı açıklama ile, toplumun bu tecrübeli ve onurlu kesiminin taleplerini en net şekilde dile getirdi. Ergün, milyonlarca emeklinin 14.469 TL gibi bir rakamla yaşam mücadelesi verdiğini belirterek, artık palyatif çözümlerin değil, kalıcı ve hakkaniyetli adımların atılması gerektiğini vurguladı. Bu adımların başında ise seyyanen zam ve refah payı geliyor.
TÜİK enflasyonu yetersiz, mutfaktaki yangın başka
Türkiye'deki mevcut sistemde, emekli maaşlarına yapılacak zamlar farklı statülere göre değişiklik gösteriyor. Memur emeklileri, toplu sözleşme hükümlerine göre zam alırken, işçi ve esnaf emeklisi olan SSK ve Bağ-Kur'luların maaşları ise, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı altı aylık tüketici fiyat endeksi (TÜFE) oranına göre belirleniyor. Temmuz ayında açıklanacak olan haziran ayı TÜFE rakamlarıyla birlikte, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin alacağı zam oranı da netleşecek.
Ancak TÜED Başkanı Kazım Ergün'e göre, sorun tam da bu noktada başlıyor. Ergün, TÜİK'in açıkladığı resmi enflasyon rakamlarının, emeklilerin hayatın gerçekleriyle örtüşmediğini, özellikle gıda, kira ve faturalar gibi temel harcama kalemlerindeki artışların, resmi enflasyonun çok üzerinde olduğunu savunuyor. "TÜİK'in enflasyon rakamları ne yazık ki emeklilerimizin mutfaktaki gerçeğini yansıtmaktan uzaktır" diyen Ergün, bu nedenle sadece TÜFE'ye endeksli bir maaş zammının, emeklileri daha da yoksulluğa mahkum etmek anlamına geleceğini belirtiyor. Emeklinin alışveriş sepetindeki ürünlerin fiyat artışının, TÜİK'in genel enflasyon sepetinden çok daha yüksek olduğunu vurgulayan Ergün, bu adaletsizliğin giderilmesi için iki temel formül öneriyor: Seyyanen zam ve refah payı. Seyyanen zam, tüm emeklilere, maaşlarına bakılmaksızın eşit ve sabit bir tutarda zam yapılması anlamına geliyor. Refah payı ise, ülkenin ekonomik büyümesinden emeklilere de pay verilmesini ifade ediyor. Ergün'e göre, bu iki düzenleme hayata geçirilmeden, emeklinin alım gücündeki erimeyi durdurmak mümkün değil.
En düşük aylık asgari ücrete eşitlensin talebi
TÜED'in en temel ve en somut taleplerinden birini ise, en düşük emekli aylığının, çalışanlar için belirlenen asgari ücret seviyesine yükseltilmesi oluşturuyor. Kazım Ergün, milyonlarca emeklinin, açlık sınırının dahi altında kalan 14.469 TL'lik en düşük emekli aylığı ile geçinmeye çalıştığını belirterek, bu durumun sosyal devlet ilkesiyle bağdaşmadığını ifade ediyor. Hayatının 25-30 yılını prim ödeyerek geçirmiş bir insanın, yaşlılığında insanca yaşayabileceği asgari bir gelire sahip olmasının en temel hakkı olduğunu savunan Ergün, bu taban seviyenin de en azından mevcut asgari ücret olması gerektiğini belirtiyor.
Bu talep, emekliler arasında bir "onur mücadelesi" olarak da görülüyor. Ülkenin kalkınmasına yıllarca katkı sunmuş bireylerin, yaşlılıklarında temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma gelmesi, toplumsal vicdanı da yaralıyor. En düşük emekli aylığının asgari ücrete eşitlenmesi, sadece ekonomik bir iyileştirme değil, aynı zamanda emeklilere duyulan saygının ve vefanın da bir göstergesi olacaktır. Bu adım, aynı zamanda emekli maaşları arasındaki makasın daha fazla açılmasını önleyecek ve sistemde bir nebze de olsa bir denge sağlayacaktır.
2000 sonrası emekliler için intibak çağrısı
Emeklilerin yaşadığı sorunlar, sadece düşük maaşlarla sınırlı değil. Sosyal güvenlik sistemindeki bir diğer kangren haline gelmiş sorun ise, "intibak" yani maaşların eşitlenmesi meselesi. 2000 yılı öncesinde ve sonrasında emekli olanlar arasında, aynı prim gün sayısına ve çalışma süresine sahip olmalarına rağmen, maaş hesaplama sistemlerindeki farklılıklar nedeniyle ciddi maaş farklılıkları bulunuyor. Bu durum, 2000 sonrası emekli olan milyonlarca vatandaş için büyük bir haksızlık ve mağduriyet yaratıyor.
TÜED Başkanı Kazım Ergün, bu adaletsizliğin de acilen giderilmesi gerektiğini belirterek, 2000 sonrası emekliler için bir intibak yasasının çıkarılması çağrısında bulunuyor. Ergün, mevcut maaş hesaplama sisteminin, çalışma süresi uzadıkça ve ödenen prim miktarı arttıkça emekli maaşını düşüren garip bir yapıya sahip olduğunu, bunun da sosyal güvenliğin "daha çok çalışan daha çok alır" temel ilkesine aykırı olduğunu vurguluyor. İntibak düzenlemesi, sistemdeki bu çarpıklığı düzelterek, eşit şartlara sahip emeklilerin eşit maaş almasını sağlayacak ve adalet duygusunu yeniden tesis edecektir.
Kira ve yakacak yardımı acil ihtiyaç
Kazım Ergün, emeklilerin yaşadığı dramı, çarpıcı verilerle de gözler önüne seriyor. Yaptığı açıklamada, Türkiye'deki emeklilerin yaklaşık yüzde 23'ünün kiracı olduğunu, yüzde 35'inin ise hala sobalı evlerde yaşadığını belirten Ergün, bu tablonun, emeklilerin ne kadar zorlu barınma koşullarıyla mücadele ettiğini gösterdiğini ifade ediyor. Özellikle büyükşehirlerdeki fahiş kira artışları, emekli maaşının büyük bir kısmının, hatta bazen tamamının kiraya gitmesine neden oluyor. Kış aylarında ise artan kömür ve odun fiyatları, sobalı evlerde yaşayan emekliler için ciddi bir ısınma sorunu yaratıyor.
Bu gerçekler ışığında TÜED, maaş zammının yanı sıra, emeklilere yönelik sosyal destek mekanizmalarının da acilen hayata geçirilmesini talep ediyor. Bunların başında ise kira yardımı ve yakacak yardımı geliyor. Devletin, özellikle en düşük aylıkla geçinmek zorunda olan ve kirada oturan emeklilere, barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için düzenli bir kira desteği sağlaması isteniyor. Aynı şekilde, kış aylarında ısınma giderlerini karşılamakta zorlanan emeklilere yönelik bir yakacak yardımı programının da oluşturulması, sosyal devletin en temel görevlerinden biri olarak görülüyor. TÜED'in bu çağrıları, emeklilerin sadece daha yüksek bir maaş değil, aynı zamanda daha güvenli, daha sıcak ve daha onurlu bir yaşam talep ettiğini açıkça ortaya koyuyor. Temmuz ayı yaklaşırken, milyonlarca emeklinin gözü kulağı, Ankara'dan gelecek ve kaderlerini belirleyecek olan kararlarda.