EKONOMİ

Ekonomide tehlike çanları: Yeni şirket kurulumu yavaşladı,

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) açıkladığı Ağustos 2025 verileri, Türk ekonomisinin reel sektördeki nabzını ortaya koydu. Aylık bazda kapanan şirket sayısında yaşanan düşüş ilk bakışta olumlu bir hava yaratsa da, yıllık verilerdeki tablo endişeleri artırdı. Geçen yılın aynı ayına göre daha az yeni şirket kurulurken, kepenk indiren işletme sayısında ise %5.2'lik bir artış yaşandı.

Abone Ol

Türkiye ekonomisinin lokomotifi olan reel sektör, sancılı bir dönemden geçmeye devam ediyor. Yüksek enflasyon, artan maliyetler ve finansmana erişimde yaşanan zorlukların gölgesinde, ticari hayata dair en net göstergelerden biri olan kurulan ve kapanan şirket istatistikleri, ekonominin geleceğine dair karışık ancak büyük ölçüde endişe verici sinyaller gönderiyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) açıkladığı Ağustos 2025 verileri, bir önceki aya göre yaşanan kısmi toparlanmanın, yıllık bazdaki derinleşen sorunları gizleyemediğini gözler önüne serdi. Yatırım iştahındaki gözle görülür yavaşlama ve ticari faaliyetini sonlandırmak zorunda kalan şirket sayısındaki yıllık artış, piyasalarda "fırtına öncesi sessizlik" olarak yorumlanırken, binlerce esnaf ve KOBİ'nin ayakta kalma mücadelesinin ne kadar çetin bir hal aldığını da belgeliyor. Bu rakamlar, sadece birer istatistik olmanın ötesinde, kaybolan istihdamın, ertelenen hayallerin ve Türkiye'nin girişimcilik ruhunun karşı karşıya olduğu zorlukların somut bir kanıtı niteliğinde.

Ağustos karnesi: Aylık veriler yanıltıcı mı

TOBB tarafından açıklanan verilere göre, Ağustos ayında Türkiye genelinde kurulan şirket sayısı, bir önceki aya kıyasla %5.9'luk bir azalışla 9 bin 210'a geriledi. Temmuz ayında bu rakam 9 bin 788 olarak kaydedilmişti. İlk bakışta olumsuz görünen bu düşüşle birlikte, aynı dönemde kapanan şirket sayısında yaşanan sert gerileme ise piyasalara nefes aldırdı. Temmuz ayında 2 bin 905 olan kapanan şirket sayısı, Ağustos'ta %34.6'lık kayda değer bir azalışla 1900'e düştü. Ekonomi çevreleri, kapanan şirket sayısındaki bu aylık düşüşü, yaz aylarının getirdiği sezonluk etkiler ve belki de bir önceki ayda yaşanan dip noktasının ardından gelen teknik bir düzeltme olarak yorumladı. Ancak uzmanlar, bu aylık verilerin genel tabloyu okumak için yeterli olmadığı, ekonominin gerçek sağlığını anlamak için yıllık trendlere bakılması gerektiği konusunda uyarıyor. Yeni yatırımların da yavaşladığını gösteren kurulan şirket sayısındaki düşüş, kapanmalardaki azalmanın getirdiği sınırlı iyimserliği gölgede bırakıyor.

Asıl tehlike yıllık verilerde gizli

Aylık verilerin yarattığı aldatıcı bahar havası, yıllık karşılaştırmalar masaya yatırıldığında yerini karamsar bir tabloya bırakıyor. Ağustos 2025 verileri, geçen yılın aynı ayıyla kıyaslandığında, reel sektörün içinde bulunduğu zorlu koşulları tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Ağustos ayında kurulan şirket sayısı, geçen yılın aynı ayına göre %0.7 oranında azaldı. Bu küçük oranlı düşüş bile, yüksek belirsizlik ortamında girişimcilerin yeni bir iş kurma konusunda ne kadar tereddütlü davrandığını, yatırım iştahının neredeyse durma noktasına geldiğini gösteriyor. Ancak asıl alarm zilleri, kapanan şirketler tarafında çalıyor. Ağustos 2025'te kepenk indiren şirket sayısı, geçen yılın aynı ayına göre %5.2'lik endişe verici bir artış gösterdi. Bu veri, mevcut işletmelerin artan maliyetler, daralan iç talep ve finansman darboğazı karşısında ayakta kalmakta geçen yıla göre daha fazla zorlandığını ve iflasların yaygınlaştığını teyit ediyor. Kapanan her işletme, sadece bir ticari faaliyetin son bulması değil, aynı zamanda istihdam kaybı ve piyasadan silinen bir değer anlamına geliyor.

Reel sektörün sessiz çığlığı: "Maliyetler belimizi büktü"

Açıklanan rakamlar, ekonomik krizin faturasının en ağır şekilde reel sektöre, özellikle de küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) çıktığını gösteriyor. Yüksek enflasyon nedeniyle hammadde, enerji ve işçilik maliyetleri her geçen gün artarken, kredi faizlerindeki yükseliş ve bankaların kredi musluklarını kısması, işletmeleri adeta bir finansal mengeneye sıkıştırıyor. İstanbul'daki bir imalat atölyesinin sahibi olan M.Y., durumu "25 yıldır bu işi yapıyorum, böylesini görmedim. Sattığımız malın yerine yenisini aynı fiyata koyamıyoruz. Bankadan kredi çekmek ise imkansız hale geldi. Elektrik faturası kirayla yarışıyor. Birkaç ay daha böyle giderse kepenk kapatmaktan başka çaremiz kalmayacak" sözleriyle özetliyor. Artan fiyatlar karşısında alım gücü düşen vatandaşların harcamalarını kısması ise iç pazara çalışan binlerce işletmeyi cirosuz bırakıyor. Bu kısır döngü, birçok firmanın önce küçülmesine, ardından da ticari faaliyetlerini tamamen sonlandırmasına neden oluyor.

Sektörler mercek altında: İnşaat ve perakende can çekişiyor

TOBB verileri sektörel bir kırılım sunmasa da, ekonomik göstergeler hangi sektörlerin daha derin bir kriz içinde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yüksek faiz oranları ve artan inşaat maliyetleri nedeniyle inşaat sektörü adeta durma noktasına geldi. Yeni konut projeleri bir bir rafa kalkarken, sektörde faaliyet gösteren binlerce taşeron ve tedarikçi firma iflasın eşiğinde. Benzer bir kriz, perakende sektöründe de yaşanıyor. Artan kiralar ve düşen alım gücü nedeniyle AVM'lerde ve caddelerde boş dükkanların sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle gıda dışı perakendede yaşanan talep daralması, tekstil, mobilya, beyaz eşya gibi sektörlerdeki firmaları zor durumda bırakıyor. Öte yandan, ihracata dayalı çalışan ve döviz geliri elde eden teknoloji, yazılım ve bazı sanayi alt kollarındaki firmaların bu fırtınalı denizde bir nebze daha güvende olduğu gözlemleniyor. Ancak iç piyasadaki genel daralma, en güçlü firmaları bile olumsuz etkileme potansiyeli taşıyor.

Ufukta ne görünüyor

Ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadele kapsamında attığı sıkı para politikası adımlarının, kısa vadede reel sektör üzerindeki baskıyı daha da artırması bekleniyor. Yüksek faiz ortamının bir süre daha devam edeceği beklentisi, yeni yatırım kararlarının ertelenmesine ve şirketlerin borçlanma maliyetlerinin yüksek kalmasına neden olacak. Hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) ve diğer ekonomi politikalarının, reel sektörün bu zorlu süreçten en az hasarla çıkmasını sağlayacak özel tedbirlerle desteklenip desteklenmeyeceği ise belirsizliğini koruyor. İş dünyası temsilcileri, sadece makroekonomik istikrarın değil, aynı zamanda KOBİ'lere yönelik özel finansman paketleri, vergi indirimleri ve istihdam teşvikleri gibi mikro düzeyde adımların da hayati önem taşıdığını vurguluyor. Önümüzdeki aylar, Türkiye ekonomisinin bu dar boğazdan çıkıp çıkamayacağını ve on binlerce işletmenin kaderinin ne olacağını gösterecek kritik bir dönem olacak.