Türkiye Uzay Ajansı’nın koordinasyonunda yürütülecek Milli Uzay Programı, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Uzay alanında atılacak bu adımlar, Türkiye’nin uluslararası konumuna nasıl katkı sunacağı oldukça merak ediliyor. “Birçok ülke bizimle irtibata geçip Milli Uzay Programı’nın detaylarını öğrenmeye çalışıyor, ‘Bu konuda beraber çalışmalar yapılabilir miyiz’  diye soruyorlar” açıklamasında bulunan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Sputnik'e özel röportajında şunları aktardı:

“Biz tabii, bundan memnuniyet duyuyoruz. Aslında Türkiye, uzay teknolojileri alanında özellikle son 18 yılda büyük kabiliyetler geliştirmiş bir ülke. Şu anda kendi haberleşme uydularımızı, gözlem uydularımızı üretebiliyoruz. Özellikle uzaya erişimde önemli bir alan olan roket teknolojilerinde de kendi kabiliyetlerini geliştirmiş bir ülkeyiz. Milli Uzay Programıyla artık Türkiye’nin şimdiye kadar geliştirdiği kabiliyetleri bir üst lige çıkarmanın zamanının geldiğini dünyaya duyurduk.” 

‘Geliştirdiğimiz bu teknolojilerin çalıştığını dünyaya ispat etmek istiyoruz’

Türkiye’nin uzaya erişimini sağlayacak roket teknolojilerinin şimdilik istenilen seviyede olmadığını aktaran Bakan Varank, “Dolayısıyla ABD, Rusya ya da başka ülkelerle işbirliği halinde dünya yörüngesine çıkaracağımız uzay aracımızı kendi geliştirdiğimiz hibrit motorlarımızı ateşleyerek Ay’la buluşturmak istiyoruz” dedi. Bakan Varank, şunları söyledi:

“Dünyada şimdiye kadar bunu yapabilen 5-6 ülke var. Türkiye’yi bu ülkeler arasına sokmak istiyoruz. Uzay alanında geliştirdiğimiz bu teknolojilerin çalıştığını, dünyaya ispat etmek istiyoruz. Dolayısıyla burada oluşan uzay ekonomisinin de Türkiye’ye bir katkı sağlamasını bekliyoruz. Uzay, barışçıl amaçlarla da askeri amaçlarla da kullanılabilen bir alan. Burada şunu altını çizmemiz gerekir: Türkiye Uzay Ajansı’nın bütün faaliyetleri; sivil alanda, uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması çerçevesinde yapılan faaliyetlerdir. Uzayın barışçıl amaçlarla kullanılması alanında dünyadaki işbirliklerimizi de geliştirerek İnşallah Türkiye’yi tekrar hızlanan bu uzay yarışında önemli bir ülke konumuna getireceğiz.”

‘Rusya en önemli adaylardan biri’

Türkiye’nin uzay programıyla birlikte Rus uzay ajansı Roscosmos 2019'daki teklifi yeniden gündeme geldi. Roscosmos, Türk astronotları Uluslararası Uzay İstasyonu'na göndermeye hazır olduklarını açıklamıştı. Türk astronotların eğitimi ve hazırlığı konusunda Rusya ile ortak projenin yürütülüp yürütülmeyeceğine dair Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank şunları aktardı:

“Milli Uzay Programımızın en önemli ayaklarından biri, bir Türk vatandaşının uzaya gönderilmesi. Bir bilim insanımızı ya da havacılık sektöründen bir vatandaşımızı astronot ya da kozmonot olarak yetiştirip uzaya göndermek ve orada bilimsel faaliyet gerçekleştirmek istiyoruz. Şu anda dünyada uzaya insanlı erişim sağlayan iki ülke var. Birisi ABD, diğer Rusya. İki ülkeyle de uzay insanı yetiştirmek için görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Bir havacılık fuarında Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Vladimir Putin bir aradayken Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki kozmonotlarla bir görüşme gerçekleştirdiler. Orada bize bunu teklif ettiler. Biz şu anda görüşmelerimizi yapıyoruz, teklifleri değerlendiriyoruz. Rusya, en önemli adaylardan biri.”

‘TOGG, ‘doğru zamanda doğru alana yapılan bir teknolojik girişim’

Türkiye’nin heyecanla beklediği bir diğer proje de yerli ve milli otomobil TOGG. Bu projedeki son durum hakkında bilgi veren Bakan Varank, 2022 yılının sonunda Türkiye’nin yerli araçlarını banttan indireceğine dikkat çekti. Bakan Varank, TOGG’a ilişkin şunları söyledi:

“Bu girişimi, doğru zamanda doğru alana yapılan bir teknolojik girişim olarak değerlendirmek gerekiyor. Yüzde 100 çevreci, yüzde 100 elektrikli bir otomobil yapacağımızı dünyaya ilan ettik. Biz bunu ilan ettiğimizde ‘aslında fosil yakıtlar daha uzunca bir süre devam edecek, neden elektrikli ile başlıyorsunuz, hibrit otomobiller çok daha fazla gelişecek' şeklinde tepkiler oldu. Bugün geldiğimiz noktada çok doğru bir zamanda çok doğru işe yatırım yaptığımızı görüyoruz.” 

Global markaların otomotiv yatırımlarında, elektrikli otomobil modellerini öne çekmeye başladıklarını aktaran Varank, Türkiye’nin ‘rekabet kızışmadan’ bu alana girdiğini söyledi. Projenin başarılı bir şekilde devam ettiğini kaydeden Varank, “Fabrikanın temelleri atıldı, üst yapı inşaatları başladı. 2022 yılının sonunda araçlarımızı banttan indireceğiz” dedi.

‘Türkiye’de şu anda 10’dan fazla aşı geliştirme çalışması devam ediyor’

Bakan Varank, Sputnik’e yaptığı özel açıklamalarda, ‘TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu’ çatısı altında geliştirilmeye devam eden yerli aşılara ilişkin de bilgi verdi. Son süreçte üç aşı çalışmasının ciddi boyutlara ulaştığına değinen Bakan Varank, şunları kaydetti:

“Salgın geçen sene Mart ayına kadar dünyada sadece Çin’in problemi olarak görülürken biz Türkiye olarak bir inisiyatif aldık ve Türkiye’nin kabiliyetlerini bir araya getireceğimiz bir çalışma başlattık. TÜBİTAK COVID-19 Türkiye Platformu adı altında bir platform oluşturduk. Bu çatı altında çok farklı projeleri desteklemeye başladık. Bunların içerisinde aşı projeleri de var, ilaç geliştirme projeleri de. Üniversiteler de Sağlık Bakanlığımız ile koordinasyon halinde kendi projelerini başlattılar. Türkiye’de şu anda 10’dan fazla aşı geliştirme çalışması devam ediyor. Platform çatısı altındaki üç aşı adayımız, insan deneyleri aşamasına gelmiş durumda. İnsan deneyleri üç fazda oluyor. İnşallah bu senenin sonuna kadar biz üç fazı da tamamlayabilirsek bu üç aşı adayımızdan en azından bir tanesinde yaygın aşılama yapabileceğimiz bir aşıyı elde etmiş olacağız. 

Kendilerine zaman zaman ‘dünyada aşılar üretilirken Türkiye acaba geç mi kaldı’ şeklinde eleştiriler geldiğini söyleyen Bakan Varank, bu eleştirilere, “Evet, hızlı olmak önemli, bir salgınla mücadele ediliyor ama Türkiye şu anda özellikle dünyada da yenilikçi kabul edilen farklı teknolojilerdeki aşıları geliştirmek için uğraşıyor” yanıtını verdiklerini söyledi.

Yoksul ülkelerin şu an aşıya ulaşmakta sıkıntı yaşadığını anımsatan Bakan Varank, “Gelişmiş ülkeler şu an onlara aşı göndermiyorlar. Belki bu aşamada da ihtiyaç sahibi ülkelerle yakın ilişkide bulunarak aşımızı hem kendimiz için kullanıp hem de dünyayla paylaşma imkânımız olabilir” dedi.

‘Sağlık Bakanımız ilk günden itibaren Rusya ile irtibat halinde’

Sputnik V aşısının Türkiye’de özel bir firma ile üretilmesine yönelik görüşmeler sürüyor. ‘Türkiye’nin tek aşıyla yetinmemesi, çeşitlendirmesi’ yönündeki değerlendirmeler için Varank, şunları söyledi:

“Sağlık Bakanımız ilk günden itibaren Rusya ile irtibat halinde. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Putin’in yaptıkları görüşmelerin önemli başlıklarından bir tanesi, aşı konusu. Bir özel firmamız Rusya ile anlaşma imzaladı. Bunun Türkiye’de üretilebilmesi ile ilgili ‘nasıl bir altyapı lazım’ buna ilişkin görüşmeler devam ediyor. Aynı zamanda Rusya’dan aşıyı ‘hazır alabilir miyiz’ diye de Sağlık Bakanlığımız görüşmelerini yapıyor. Tabii özel sektör firmamızın üretebilmesi için bir yatırım gerekiyor. Sağlık Bakanımız da konuyu takip ediyor. Eğer olumlu bir sonuç alabilirsek, beraber üretimi konusunda destek vermeye hazırız. Aynı teknolojide başka bir aşı çalışmamız da Türkiye’de var. Onunla ilgili olumlu neticeler alabilirsek belki bu iki aşı adayının aynı yerde üretilmesi ile ilgili de yol alma imkânımız olabilir.”

‘Yurt dışına gitmiş herkesi beyin göçü olarak algılamamak gerekiyor’

Son yıllarda Türkiye’den özellikle Avrupa ülkelerine doğru bir beyin göçü olduğu belirtiliyor ve bu göçün ‘engellenemediği’ eleştirileri yapılıyor. Bakan Varank, bu eleştirilere şu yanıtı veriyor:

“Bu soru iç kamuoyunda da çok sıklıkla soruluyor. Türkiye’den eğitim amacıyla ya da farklı nedenlerle yurt dışına gitmiş herkesi beyin göçü olarak algılamamak gerekiyor. Biz, birçok insanımızı yurt dışına gitmesi için teşvik ediyoruz. Gitsinler, orada eğitim alsınlar, eğitimlerini tamamlasınlar, çalışabiliyorlarsa önemli projelerde çalışsınlar ama ülkelerine bir katkıları olabiliyorsa bu katkıyı vermekten de çekinmesinler. Dolayısıyla ‘Türkiye’de çok yaygın bir beyin göçü var’  demeyi çok doğru bulmuyorum. Hem Doğu ile hem de Batı ile irtibatlarımız var. Dolayısıyla eğer bir Türk bilim insanı yurt dışına gitmek istiyorsa, projelerde çalışmak, Türkiye’de olmayan bir teknoloji alanında faaliyetlerini yürütmek, kendini yetiştirmek istiyorsa bilakis biz bunu destekliyoruz ama Türkiye’nin ihtiyacı olan nitelikli insan kaynağını Türkiye’ye kazandırmak için de çok yoğun faaliyetler gerçekleştiriyoruz.” 

‘127 araştırmacıyı Türkiye’ye çekmeyi başardık’ 

‘Uluslararası Lider Araştırmacılar’ isminde bir program başlatıldığını aktaran Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank, bu programı, dünyadaki ilk 100 üniversitede çalışan ya da dünyada Ar-Ge’ye yatırım yapan en büyük şirketlerde çalışan, yazdığı makalelerle en fazla atıf alan, nitelikli bilim insanlarını Türkiye’deki projelere çekmek için başlattıklarını söyledi. Varank, nasıl çekeceklerini ise şöyle anlattı:

 “Araştırmacılarımıza bir fon veriyoruz. Böylece faaliyetlerini Türkiye’de yürütebiliyorlar. Ayrıca yine verdiğimiz fonlarla en az beş doktora öğrencisi yetiştiriyorlar. Bu program çerçevesinde Türkiye’ye gelip çalışmak isteyen bilim insanlarımız var. İlk program çağrısı sonrası 127 araştırmacıyı Türkiye’ye çekmeyi başardık. Bunlar sadece Türk vatandaşı olan insanlar da değil. Başka ülkelerin vatandaşları da bu programa başvurdular. Geldiler, faaliyetlerini sürdürüyorlar. Yurt dışındaki bilim insanlarının Türkiye’ye ilgisi her geçen gün artıyor. Bu manada artık Türkiye’ye tersine beyin göçü var diyebiliriz.”

‘Önümüzdeki dönemde uluslararası doğrudan yatırım stratejimizi açıklayacağız’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 Mart Salı günü İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladı. Peki, reform paketleri, yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelişini hızlandıracak mı? Bakan Varank, merak edilen bu soruyu şöyle yanıtladı: 

“Türkiye uluslararası yatırım açısından cazip bir ülke. Global markaların Türkiye’nin her yerinde yatırımlarını görebiliyoruz. Türkiye, bu zamana kadar bu yatırımları çekmeyi başardı. Dünya konjonktürü değiştikçe, insanların, şirketlerin ihtiyaçları değiştikçe biz de bu değişen ihtiyaçlara dönük kendi sistemimizi güncellemek adına dinamik bir yapı kurmuş durumdayız. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı reform paketini de bunun bir parçası olarak görebiliriz. Yatırımcı daha öngörülebilir, daha cazip teşvikleri olan, insan gücü açısından avantajlı ülkeleri tercih ediyor. Dolayısıyla hem reform paketimiz hem de önümüzdeki dönem açıklayacağımız uluslararası doğrudan yatırım stratejimizde daha fazla global yatırımcıyı Türkiye’ye çekmek önemli olacak.” 

‘Man, Volkswagen’in bir fabrikası ve Türkiye’deki yatırımları artıyor’

Alman otomotiv şirketi Volkswagen geçen yıl Manisa'da kurduğu şirketi tasfiye ve fabrika projesini iptal etme kararı almıştı. Büyük bir şirketin bu kararı alması, diğer firmaların da ülkeden ayrılmasına neden olabilecek ‘domino etkisine neden olacağı’ iddiaları var. Bakan Varank bu iddialarla ilgili şunları söyledi:

“Volkswagen’in domino etkisi yaratacağını söylemek biraz abartı olur. Her yatırımı, her projeyi kendi içerisinde değerlendirmemiz gerekir. Volkswagen projesi, önemli bir proje ve önemli bir yatırımdı. Bu yatırımı Türkiye’ye çekmek üzere kendileri ile uzunca süre görüşmeler gerçekleştirdik. Her türlü detayı kendileri ile konuştuk. Ama sonunda bize, ‘Dünyada otomotiv endüstrisi dönüşüyor. Önümüzdeki dönemde trendler değişiyor. Biz açıkçası dünyada otomotiv endüstrisinin nereye gideceğini çok iyi göremiyoruz. Bu belirsizlik ortamında sıfırdan bir yatırım yapmayı şu anda yönetim kurulumuz uygun görmüyor. Mevcut yatırımlarımıza ilaveler yaparak önümüzdeki süreçte ilerlemek istiyoruz’ diye resmi açıklama getirdiler. Bunun farklı yorumlanmasının yanlış olduğunu gösterecek bir örnek vermek isterim. Man, Volkswagen’in bir markası ve şu anda Türkiye’deki yatırımları peyderpey artırıyor. Aynı grup sıfırdan yatırım yapmayı tercih etmedi ama aynı grubun farklı bir şirketi çok daha fazla yatırım yapmak üzere planlamalar yapıyor ve hayata geçiriyor. Bunun altında başka bir şey aramamak lazım. Türkiye, yatırımlar açısından o kadar cazip bir ülke ki biz bu yatırımı çekemediğimiz için üzgünüz ama aslında burada Volkswagen’in de kaybettiğinin altını çizmemiz gerekir. Türkiye’ye gelseydi çok daha avantajlı bir şekilde üretim yapabilecekti.”

‘Dünya siyasetini global firmalar mı yoksa ülkeler mi belirleyecek?’

Türkiye'de temsilci atamayan sosyal medya ağlarına çeşitli cezalar ve yaptırımlarda sona doğru yaklaşılıyor. 4 aşamalı süreç gereği Twitter, Periscope ve Pinterest’e son olarak reklam yasağı da uygulandı. Sırada ise bant daraltması var. Özellikle Twitter’a yönelik reklam yasağının Türk firmalarını da olumsuz etkileyeceği eleştirileri yapılıyor. Bir başka iddia ise ‘yasaklama kararının yabancı yatırımcıyı korkutacağı’ yönünde. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, bu meselenin "salt Türkiye üzerinden okunmaması gerektiğini" söyledi ve şunları ekledi:

“Tüm dünyada özellikle teknoloji şirketlerinin dünya siyasetini belirleme potansiyeli tartışılıyor. Ülkeler, global teknoloji firmalarına karşı yeni yeni tedbirler geliştirmeye başladılar. Biliyorsunuz Avustralya’da yeni bir karar alındı. Dolayısıyla bizim burada şuna karar vermemiz gerekiyor: Dünya siyaseti ve ülkelerin politikalarını belli ederken bu global firmalara ne kadar yetki vereceğiz ya da dünya siyasetini global firmalar mı yoksa ülkeler mi belirleyecek? Bizim burada yaptığımız şey aslında Avrupa Birliği’nden ya da başka ülkelerden farklı değil.”

Türkiye’de para kazananların bunun vergisini mutlaka vermesi gerektiğinin altını çizen Varank, “Bu, bağımsız bir ülkenin elbette ki en doğal haklarından bir tanesi. Bu şartı kabul eden firmaları görebiliyoruz. Demek ki çıkardığımız yasayla ilgili bir sorun yok. Fakat Twitter bir sosyal medya platformu olarak bu şartları kabul etmiyorsa kanunda kabul edilen müeyyidelerle de karşılaşmak durumunda olacak. Ama başka firmalar buna bakıp Türkiye’ye gelmez derseniz, ben bunu da kabul etmiyorum” dedi. 

‘Faaliyetlerinin doğrudan özgürlükle ilişkisi yok’

Twitter ya da benzer sosyal medya platformlarının “ticari kaygıları olan global teknoloji firmaları” olduğunu söyleyen Varank, şunları kaydetti:

“Bunların yaptıkları faaliyetlerin aslında doğrudan özgürlükle bir ilişkisi yok. Alınan tedbirleri özgürlüğe müdahale olarak tanıtmayı asla kabul etmiyorum. Dolayısıyla global firmalar mı ülkeleri yönetecek yoksa ülke halklarının seçtiği demokratik yönetimler mi o ülkelerin geleceğine karar verecek? Bu felsefi tartışmayı bence tüm dünyanın yapması gerekir.”

‘Rusya ile her iki ülkenin de çıkarına projeleri geliştirebilirsek memnuniyet duyarız’

Rus devlet savunma sanayi şirketi Rostech’in Başkanı Sergey Çemezov, Türkiye ile ikinci parti S-400 sistemlerinin satın alınmasına dair görüşmelerin devam ettiğini açıklamıştı. Ayrıca teknolojik işbirliği ve S-400 için parçaların yerel üretimi imkânının görüşüldüğü belirtilmişti. Rusya ile ortak S-400 üretim perspektiflerini değerlendiren Bakan Varank, Türkiye'nin bu süreçteki rolünü şu şekilde tanımladı: 

“Biz, nihai hedef olarak ihtiyaç duyduğumuz bütün savunma sanayi ürünlerini kendimizin üretebilmesini istiyoruz. Türkiye’de özellikle katmanlı hava savunma sistemleri ile ilgili çok önemli projeleri kendi kuruluşlarımız gerçekleştiriyor. Şu anda bunlarla ilgili de önemli adımlar atılmış durumda. Bunlar devam ederken bağımsız bir ülke olarak Türkiye, kendi satın almalarını, işbirliklerini geliştirmek üzere de çalışmalarını yürütüyor.

S-400 meselesinde bunun iki paket halinde olması, birinci hazır alımdan sonra ikinci pakette özellikle beraber geliştirme ile ilgili zaten kamuoyuna açıklamalar var. Savunma Sanayii Başkanlığımız ile Rusya’daki muhatapları zaten görüşmeleri sürdürüyorlar. Biz herhangi bir ülkeyle herhangi bir teknoloji alanında iş yapmanın önünde bir engel görmüyoruz. Biz kendi geliştirdiğimiz teknolojilerle ilgili de başka ülkelere destek veriyoruz. Onların sağlayabileceği katkıları kendi ürünlerimizde de kullanmak üzere işbirlikleri geliştiriyoruz. Eğer Rusya ile her iki ülkenin de çıkarına olacak projeleri beraber geliştirebilirsek bundan memnuniyet duyarız. Türkiye’nin ihtiyacına dönük bir netice buradan çıkarsa da bizim tabii avantajımıza olur.”

‘Başka ülkelerle de işbirliğine açığız’

ABD, Türkiye'yi 5. nesil F-35 uçağı programından dışladı. ABD’nin bu kararı, Türkiye’nin milli imkânlarını seferber ederek askeri sanayisini geliştirme yoluna gitmesine neden oldu. Türkiye’yi havacılık sektöründe bu bağlamda önümüzdeki yıllarda ne gibi atılımların beklediğine ilişkin Bakan Varank, şunları ifade etti:

“Aslında Türkiye havacılık alanında da doğru zamanda doğru teknolojiye yatırım yapmak hususunda önemli projelerini başlattı ve sürdürüyor. İnsansız hava araçları hususunda çok önemli kabiliyetlerimiz var. Dünya medyasında Türkiye’nin insansız hava araçları teknolojisinin tüm konsepti değiştirdiğinden bahseden makaleler okumaya başladık. Yeni nesil savaş uçağı olarak ilan ettiğimiz kendi Milli Muharip Uçak projemizi de şu anda yakın bir takip içerisinde sürdürüyoruz. Mesela bu projede İngiltere ile yakın çalışıyoruz. Bunun yanında dost ve müttefik ülkelerle neler yapabiliriz, bunun üstüne neler katabiliriz, görüşmeler yapıyoruz. F-35 projesinden evet, şu an dışlanmış durumdayız ama orada da altını çizmemiz gereken bir husus var. F-35 projesinin çok kritik parçalarını aslında şu anda Türkiye üretiyor. Bazı parçaları tek kaynak olarak üretiyor. Yani Türkiye’de bu parçalar üretilmese uçakların üretilme şansı yok ama biz taahhütlerimiz çerçevesinde verdiğimiz sözlere asla halel getirmiyoruz. F-35 projesinde ülkemize yapılan haksızlığın bir ihtimal düzeltilebileceğini bekliyoruz. Savunma sanayisi konusunda asla dışa bağımlılığı kabul etmiyoruz. Tamamen yüzde 100 kendi kendine yetebilen bir ülke olma hedefinde ısrarcıyız. Yüzde 20’lerde olan yerlilik oranını yüzde 70’lere çıkardık. Şu anda birçok projede gizli, açık ambargolarla sıkıntılar yaşadığımız durumlar oluyor. Biz bunları yaşamak istemiyoruz. Tamamen kendi kendine yetebilen ve dünyanın en kaliteli teknolojisini üretip dünyaya satabilen bir ülke hedefini kendimize koyduk.”

‘Kategorik olarak ‘X ülkesinin uçağına karşıyız’ dememiz mevzu bahis olamaz’

ABD’nin Türkiye’ye yönelik F-35 kararı sonrası Rusya’dan da Türkiye’ye bu alanda bir teklif geldi. Rusya Askeri Teknik İşbirliği Federal Servisi, Türkiye ile Rus savaş uçaklarının sevkiyatına dair görüşmelere hazır olduklarını belirtti. Başta Su-35 ve Su-57 olmak üzere Rusya'nın yeni nesil savaş uçakları ve Rusya'nın bu alanda işbirliği teklifini olumlu değerlendirebileceklerini belirten Bakan Varank şöyle konuştu: 

“Ülkelerle işbirliklerimizi kendi ihtiyaçlarımız ve iki ülkenin karşılıklı çıkarları temelinde değerlendiriyoruz. Şu anda bizim asgari olarak havacılık alanında neye ihtiyacımız olduğu, gelecekte bir ihtiyaç karşımıza çıkar mı şeklindeki değerlendirmeler, Savunma Sanayii Başkanlığımız ile askerlerimizin ortaklaşa planlamaları ile oluyor. Kategorik olarak bizim, ‘X ülkesinin uçağına karşıyız, Y ülkesinin uçağına karşıyız’ dememiz mevzu bahis olamaz. Eğer mevcut ihtiyaçlarımıza dönük Rusya’da bir uçak varsa ve bizim bunu kendi sistemimize sokup çalıştırma manasında zorluk olmayacaksa biz tabii bu uçağı Rusya’dan ya da Avrupa’da başka bir ülkeden de alabiliriz.”