Son 15 yılda 6 kez eğitim sisteminin değiştirilmesi; öğretmenlerin itibarsızlaştırılması, kamusal eğitime güvenin yok edilmesinin sistematik bir çalışma olduğunu savunan Eğitim İş İzmir şube başkanları “Eğitim piyasalaştırılıyor” uyarısı yaptı.

Eğitim İş İzmir Şube Başkanları, önceki gün açıklanan LGS listesini, yapboz tahtasına dönen eğitim sistemini ve eğiticilerin başlıca sorunlarını 9 Eylül Gazetesi'ne değerlendirdi. Eğitim İş 3 No'lu Şube Başkanı Hüseyin Çalışkan, “Eğitim sisteminde son yıllarda yapılan bütün değişikliklerin iki amacı var. Bir; bütün dünyada kapitalizm bir krizde, bu krizi nereden çözeriz? En çok para harcanan alan eğitim ve sağlık. Fakat bütün dünyada ve bizim ülkemizde de eğitim ve sağlık büyük oranda kamusal alandır. O zaman ne yapacaksınız, kamusal eğitimi çökerteceksiniz. Ve ne diyecek veliler; en kıymetlisi çocuğu için, 'bulurum, buluştururum çocuğumu okuturum. Bu devlet yapamıyor bu işi. En iyisi kredi çekelim, hanım babadan biraz borç iste, çocuğu özel okula gönderelim'. Yoksa, son zamanlarda özel okulların bu kadar hızla çoğalması neyin alametidir? Belki bunu önceden gördüler” dedi.
İzmir'de de son yıllarda çok sayıda yeni kolej açıldığından bahseden Çalışkan “Çiğli'den Menemen'e kadar gidin; her yer kolej olmuş. Biz buna şöyle diyoruz; 'Eğitimi piyasaya açmak.' Son LGS sistemi ve açıklanan LGS ile öğrenci alacak okul listesine bakan veliler de bunu düşünecek. Devletin elinde hiç okul kalmayacak mı; kalacak. Ama her gün biraz daha dinselleştiren eğitimle sonuçta Taliban modeli ortaya çıkacak. Afganistan'da dinselleşen eğitim sonuçta Taliban'ı ortaya çıkarttı. İkisi de adım adım oluyor” dedi. Çalışkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Elini vicdanına koyan herkes biliyor. TEOG en iyi model diyen kimdi? 1.5 yıl önce bu iktidardı. Ne oldu da 1 yılda TEOG tu kaka oldu? AKP iktidarında 6. kez sistem değişti. Sistemleri üstünde denedikleri insanlar; bizim çocuklarımız. Bunlar fare değil, kobay değil. Onlar bizim yarınlarımız.”

SİSTEMATİK SALDIRI


Eğitim İş 1 No'lu Şube Adem Yıldırım, bir araştırmaya göre üniversite ve yüksek lisans düzeyince yurtdışına öğrenci verirken, son birkaç yıldır orta öğretimde de yurtdışına öğrenci kaçırmaya başladığımızı anlatarak, “Yani daha çok parası olan veli, kendine alternatif bir okul bulamadığını düşündüğünde, içerideki o çalkantılar nedeniyle çocuğunu bir an önce lise çağında yurtdışına göndermeye başlamış. Aslında yapılan her şey, sistematik bir saldırı. Sınav değiştirme hobilerinin, çocukların fobisine dönüştürülmesi. Öğretmenler üzerinde uygulanan performans değerlendirme sürecinin adım adım kapımıza gelmesi. Aslında bu eğitimin piyasalaştırılmasının hamleleri. Kaldı ki Milli Eğitim Bakanı, bu konuda bir açıklama yapıp; gelişmiş ülkelerde özel eğitim kurumu oranının yüzde 17/18'lerde olduğunu ve bizim bunun çok gerisinde olduğumuzu söylemişti. Yani bir gecede TEOG kaldırılmadı, aslında bilinçli hamleler bunlar” dedi.
Yıldırım son açıklanan LGS listesinden de örnek vererek şunları söyledi: “Cem Bakioğlu, Suphi Koyuncu, Buca Anadolu, Gaziemir Kipa, Karşıyaka Atakent, Çiğli Tuğba Özbek gibi çok başarılı okullar listede yok. Düşünebiliyor musunuz; Balçova-Çeşme-Karaburun hattında bir tane sınavla alacak okul var; o da 60. Yıl Lisesi. Bunun haricinde öğrencilerin nitelikli okul olarak gidebilecekleri başka hiçbir Anadolu lisesi yok. Balçova'da bir Nevval Salih İşgören Anadolu lisesi vardır, iyi eğitim verir. Ama sınavla almayacak. Ve bu bölgeler ne tesadüf ki; özel okulların bulunduğu bölgeler.”

egitim

PERFORMANS TUZAĞI


Performans sisteminin de getirilmesinin arkasında eğitimin özelleşmesi amacının yattığını belirten Eğitim İş 1 No'lu Şube Adem Yıldırım, “Öğretmen iyi çalışmıyor, performansları kötü. Kim dedi bunu; öğrenci ve veli söyledi, memnun değiller. 657 sayılı yasa öğretmenleri koruyor. Sözleşmeli personel yasa tasarısı yıllardır meclis alt komisyonunda bekliyor. Bunu yasalaştıralım. O zaman performansı iyi olan fazla ücret alsın, kötü olan da iş aktine son verelim. Nereye gitsin bu algıyla birlikte veli? Kredi çeksin, borca girsin, özel okula gitsin” dedi.
Önceki gün 81 ilde Eğitim İş olarak performans sistemine karşı milli eğitim müdürlüklerinin önüne siyah çelenk koyduklarını hatırlatan Eğitim İş 3 No'lu Şube Hüseyin Çalışkan “Geldiğimiz yer 'eğitim bozuldu, öğretmen çalışmıyor, biz sizin performansını ölçeceğiz'. Kime ölçtüreceğiz? Veliye, öğrenciye, sendikanın atacağı müdüre. Kamu alanındaki, kamu okullarındaki öğretmenlerin bu kadar itibarsızlaştırılmasının nedeni ne? Yine özele yönlendirmek. Devlette öğretmen çalışmıyor, özelde çalışıyor anlayışını getirmeye çalışıyorlar. Geçtiğimiz günlerde bir araştırma sonucuna göre; dünyada eğitime en çok para harcayan ülkeler sıralamasında Türkiye 5. sırada. Ama bu para nerede harcanıyor, özelleştirmede. Ama PİSA sonuçlarında 50. sıradayız” diye konuştu.

YENİ MÜFETTİŞ, ÖĞRENCİ


Eğitim İş 2 No'lu Şube Ahmet Cangı ise eskiden öğretmenleri denetleyen müfettişlik sistemi olduğunu hatırlatarak, “Okula geliyor, öğretmenlere rehberlik yapıyordu, eksiklerini görüp düzeltmesini istiyordu. Tabii ki öğretmen denetlenmelidir, kontrol altında tutulmalıdır. Ama bunu yapabilecek yetkinlik ne velide vardır ne de öğrencide vardır. Müfettişlik sistemini kaldırdılar. Şimdi performans sistemi devreye alıyorlar. Bu, yıllardır bizi yönetenlerin öğretenlerin itibarını yok etme çabalarının bir ayağı aslında” dedi.
Performans sisteminin eğitimcileri nereye götüreceği ile ilgili ise Cangı şunları paylaştı: “Öngörümüz şu; iş güvencemizi elimizden alıp, hepimizi sözleşmeli öğretmen statüsüne kaydırıp, eğitimin yerel yönetimlere devredilmesi. Eğitimin yerel yönetimlere devredilmesi demek, ülkedeki eğitim birliğinin yok edilmesi demektir. Eğitim birliğinin yok edilmesi demek, bu ülkenin parçalanması demektir. İşte bunlar böyle adım adım geliyor.”

İlçe içi göç başlayacak


Eğitim İş 3 No'lu Şube Başkanı Hüseyin Çalışkan, adrese dayalı öğrenci yerleştirme sisteminin ilçe içi göçlere de neden olacağını belirterek, “Mesela pazartesiden itibaren İlçe Nüfus Müdürlükleri'nin önleri kuyruk olmaya başlayacak. İlçe içi göçler başlayacak. Adrese dayalı öğrenci yerleştirme sisteminin sonucu bu olacak. Hatta kiralık ev ilanlarında 'iyi bir Anadolu lisesinin yakınında' şeklinde ilanlar bulunuyor. Bir hanede, 5 aile bulabilirsiniz bu saatten sonra” dedi.
Eğitim İş 1 No'lu Şube Adem Yıldırım ise şöyle konuştu: “Sınav haricinde, adrese dayalı sistemin ne olacağını bilemiyoruz, detayları henüz oturmadı. Öğrencilerin Anadolu liselerini ne kadar tercih edebilecekleri daha net değil. Kaldı ki bir endişemiz daha var. Hemen bunun arkasından çok güçlü bir şekilde, imam hatip lisesi olmayan bazı bölgelerdeki okulların imam hatibe dönüştürülme süreci de kapımızda. Mesela Buca'da Evka bölgesinde hiçbir imam hatip okulu yok. Buca'yı 3'e bölersek, Gediz-Göksu tarafında imam hatip var, orta ana hatta var ama yukarı bölümde yok. Oradaki bir iki okulda pazartesi gününden itibaren imam hatibe dönüştürme hamleleri başlayabilir. Ya da tersten bakalım; kademeli dönüş gerçekleştirilebilir. Aynı kurum içerisinde hem imam hatip anadolu lisesi hem de anadolu lisesi yapabilirler. Mesela benim bulunduğum Betontaş Anadolu Lisesi'nde böyle bir şeyi yapabilirler. Geçen sene Betontaş ilköğretim okulunda yaşadık bunu. Yine bu sene de hamleler gelebilir. Tabii suların durulduğu, insanların tatil moduna girdiği bir süreçte yapacaklar bunu.”

Devlet taşeronluk yapıyor


Okullarda yaşanan bir diğer sorunun da 4 çeşit öğretmen bulunması olduğunu bildiren Eğitim İş 2 No'lu Şube Ahmet Cangı, “Uzman öğretmen, kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen. Hepsi aynı işi yapıyor ama farklı ücret alıyor. Sözleşmeli öğretmenliği 2 yıl önce getirdiler, KPSS'ye giriyorsunuz, mülakattan geçiyorsunuz. Sizi 4 yıllığına bir yere atıyorlar. İş güvenceniz yok. 4 yılı atlatırsanız kadroya geçiyorsunuz ama 2 yıl daha zorunlu çalışıyorsunuz. 6 yıl sizi bir yere çakıyor. Geçen ay Şanlıurfa'ya gittik, tüm öğretmenler sözleşmeliydi. Ailelerinden çocuklarından ayrılmışlar, yuvalar yıkılmış. En acısı da 120 bin öğretmen açığı var, 450 bin atanamayan öğretmen var ve 75 bin öğretmen ücret karşılığı yani saat karşılığı çalışıyor. O kadar acı ki; devlet 1600 lira gibi bir asgari ücret belirlemiş. Bu öğretmenlerimiz ise 1100-1300 civarı paralara çalışıyorlar. Ve sosyal güvenceleri de tam değil. 12-13 günlük sigortaları yatıyor. Devlet resmen taşeronluk yapıyor” ifadelerini kullandı.

Bizi kim koruyacak?


Eğitim İş 3 No'lu Şube Basın ve Yayın Sekreteri Sevda Ketenci ise bir Anadolu Lisesi öğretmeni olarak, öğrencilerinden “Türkiye'de okumak istemiyoruz”, “İmkanımız olsa yurtdışında okurdum” cümleleri duyduklarını, çünkü kendilerini güvensiz hissettiklerini söyledi. Öğrenciler kendilerini güvensiz hissederken, öğretmenler için de durumun iç açıcı olmadığını belirten Ketenci, “Biz öğretmeniz, silahımız kalemimizdir. Ama daha geçen gün Bursa'da bir veli, silahıyla bir okul müdürünü ve müdür yardımcısını yaraladı. Bilimi eğitimi kullanma amacımız, bu ülkede çağdaşlığı sağlamak ama geldiğimiz noktada; okulda kelle koltukta çalışıyoruz, kendi okulumuzda güvende değiliz. İşte performansa yönelik bu yasayı çıkartırlarsa, Eylül'de bizi kim koruyacak?” dedi.