Canan GEDİK / Yeni Foça Forum

Zeytin ki, tufanla yok olan dünyanın yeniden doğuşunun tanığıdır. Nuh’un gemisine aldığı bir güvercinin, gagasında gemiye taşıdığı dal ile yeryüzünde yaşamın var olduğunun ilk delilidir.

Güvercinin gagasındaki zeytin dalı barıştır.

O, Zeus’un kızı, barışın temsilcisi Athena’nın, deniz Tanrısı Poseidon’un mucizevi güçler taşıyan atına karşı çıkararak Attika’nın koruyucusu olma hakkını kazandığı ödülüdür. O nedenle gölgesinde doğanlar, binlerce yıldır kutsal sayılır.

Bazen tanrıların, bazen hükümdarların bazen de olimpiyat kazananların başına taç olur.

Herkül’ün silahıdır. Hz. Davut’un düşmanlarından kaçarken sığındığı ağaçtır.

40 bin yıldır yeryüzünde yaşamın işareti sayılmıştır. Öyle ki meyvelerinden çıkan yağ, suyla yıkanamayan hastaların, güçlü olmaları gereken atletlerin vücutlarını ovdukları yağdır.

Zeytin, M.Ö. 4. Yüzyılda birçok Yunan kenti ile birlikte Ege’de Pergamon’da (Bergama) tıp tanrısı Asklepion adına kurulan şifa tapınağının temel ilacıdır. Kapısında “ölümün girmediğinin” yazılı olduğu bu hastanede, yaz aylarında güneş ışığında toprak kaplar içinde zeytinyağı içinde bekletilen türlü bitkilerin, nice acıları dindirdiği, yaraları iyileştirdiği rivayet edilir. “Her derde deva” kantaron bu bitkilerden biridir. Ege’de birçok “kocakarı ilaçı” olarak bilinen bitki karışımlarının iyileştirici gücünün ve yemek yemekte güçlük çeken mide kanserinden ameliyat olmuş bir arkadaşımın zeytinyağında bekletilmiş kantaron ile hayata dönüşünün tanığı olunca, Asklepion mucizesine ben de inandım.

Ege ve Akdeniz ikliminin mucizesi zeytin, Tevrat, İncil ve Kuran’da da kutsal sayıldı. Tevrat’ta, “Allahın evinde yeşerdiği” varsayılan zeytin, Hristiyanlara göre İsa’nın göğe çıktığı yerdedir. Hz. İsa’nın çarmıha gerilişine 8 zeytin ağacı tanıklık eder.

Kuran’da ise zeytin, bu coğrafyanın bitkileri olan hurma, incir, üzüm ve nar ile birlikte anılır. Müslümanlar oruçlarını su, zeytin ya da hurma ile açarlar.

Burnumuzun dibinde süregelen savaş, bizi, son yıllarda acımasızca süregelen doğa yıkımının acı sonuçlarıyla yüzleştirdi. Trakya’da rant hırsıyla yapılaşmaya açılan ayçiçeği tarlaları, Karadenizde hidroelektrik santrallerinin yuttuğu verimli topraklar, Akdeniz bölgesindeki orman yangınları, İç Anadolu ve Güneydoğu’da kuraklık ile boğuşan buğday tarlaları bizi açlık krizi ile karşı karşıya getirdi.

Kadim zamanlardan bu yana verimli ovalarında bütün inanç ve dinlerin kutsadığı meyvelerin yetiştiği Ege, ekolojik bir yıkım ile karşı karşıya kaldı.

Önce Bergama’da çam fıstığı bitti. Madra Dağı'nın eteklerine açılan siyanürlü altın madeni, taş ve mermer ocaklarının atıklarının kirlettiği sular, Aliağa’nın kanser yüklü havası ile birleşince fıstık çamları meyve vermez oldu. Ardından üzüm bağları küstü. Bir zamanlar en iyi şarapların yapıldığı bağlar söküldü.

Aliağa’da sadece rant amaçlı yapılan kirli yatırımlar Foça’ya özgü ne varsa yok etti. Zeytin, üzüm, domates, kekik, nar yok olmaya yüz tuttu.

Jeotermaller Aydın’da inciri vurdu.

Şimdi, Nuh tufanından sonra bile ayakta kalmayı başarmış ölümsüz zeytinlikler bir genelge ile yok edilmek isteniyor. Mitolojiye göre, yaşamın simgesi sayılan bu kutsal ağacın bir de laneti var.

Poseidon’un oğlu Halirrothios, Zeus’a zeytin ağacı hediye eden Athena karşısında babasının yenilmesini hazmedemez. Öfkeye kapılır, kendisine hediye edilen zeytin ağacını kesmek ister. Hırsla eline aldığı balta bir anda ters döner ve Halirrothios’un kafasını uçurur.

Bilinsin istedim.