Türkiye ekonomisinin nabzını tutan en kritik göstergelerden biri olan dış ticaret verileri, nisan ayında piyasalara ve politika yapıcılara "iki yüzlü" bir mesaj gönderdi. Bir yüzünde, Türk ihracatçısının ürünlerini yurt dışına daha pahalıya satmayı başardığı, ülkenin uluslararası ticaretteki karlılığının arttığı bir başarı hikayesi varken; diğer yüzünde ise iç piyasadaki canlılığın bir yansıması olarak ithalat iştahının rekor seviyelere çıkması ve ihracatın miktar olarak bir önceki aya göre sert bir fren yapması gibi endişe verici gelişmeler yatıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan Nisan 2025 Dış Ticaret Endeksleri, ekonomi yönetiminin enflasyonu düşürmek ve cari açığı kontrol altına almak için attığı adımların, dış ticaret cephesinde nasıl karmaşık ve zorlu bir denge gerektirdiğini gözler önüne seriyor.

İhracat fiyatları rekorda ama miktar alarm veriyor

Nisan ayı verilerinin en olumlu ve en çok vurgulanan başlığını, ihracat birim değer endeksinin ulaştığı seviye oluşturdu. Bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,3 artış gösteren endeks, 117,7 değeriyle veri tarihinin en yüksek seviyesine çıkarak bir rekor kırdı1. Bu rakam, en basit tanımıyla, Türk ihracatçısının, sattığı her birim maldan geçen yıla göre daha fazla gelir elde ettiği anlamına geliyor. Bu durum, şirketlerin karlılığı ve dolayısıyla ülke ekonomisinin refahı için pozitif bir gelişme olarak kabul ediliyor. Özellikle gıda, içecek ve tütün ürünlerinde yüzde 11'lik, imalat sanayinde ise yüzde 3,7'lik birim değer artışları, bu alandaki güçlü performansı teyit etti2.

Ancak madalyonun diğer yüzü, miktar endekslerinde gizli. Yıllık bazda bakıldığında, ihracat miktar endeksi yüzde 4,4'lük bir artışla olumlu bir görünüm sergiliyor. Özellikle sanayi ürünleri ihracatının miktar olarak yüzde 8,3 artması, sanayi çarklarının dönmeye devam ettiğini gösteriyor2. Ancak, bu yıllık verinin parlaklığı, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış aylık veriler incelendiğinde gölgede kalıyor. Arındırılmış seriye göre ihracat miktar endeksi, mart ayına göre nisan ayında yüzde 10,3 gibi çok sert bir oranda azaldı1. Bu, son dönemde görülen en keskin aylık düşüşlerden biri olarak, ihracatta bir yavaşlama sinyali olarak yorumlanıyor. Bu düşüşün, Türkiye'nin en büyük pazarı olan Avrupa ekonomisindeki yavaşlamadan veya küresel rekabet koşullarının zorlaşmasından kaynaklanabileceği belirtiliyor. Bu durum, ihracatın önümüzdeki aylardaki performansı hakkında bir belirsizlik yaratıyor.

İthalat 'tufanı': rekor kıran alımlar dış ticaret açığı riskini büyütüyor

Dış ticaret tablosunun en endişe verici yönünü ise, kontrol altına alınamayan ithalat iştahı oluşturuyor. Nisan ayında, ithalat miktar endeksi, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 11,5 gibi oldukça yüksek bir oranda arttı2. Bu, Türkiye'nin yurt dışından aldığı mal miktarında ciddi bir patlama yaşandığını gösteriyor. Hem mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ithalat miktar endeksinin (138,6) hem de takvim etkilerinden arındırılmış endeksin (139,8), veri tarihindeki en yüksek seviyelerine ulaşması, bu ithalat talebinin ne kadar güçlü ve yapısal olduğunu ortaya koyuyor1.

Doğal gaz desteği devam edecek mi?
Doğal gaz desteği devam edecek mi?
İçeriği Görüntüle

Peki, Türkiye ne ithal ediyor? Alt kalemlere bakıldığında, bu artışın lokomotifinin, sanayi üretimi için hayati önem taşıyan kalemler olduğu görülüyor. Ham madde ithalatı miktar olarak yüzde 13,7 artarken, imalat sanayi ürünleri ithalatı da yüzde 10,7'lik bir artış kaydetti2. Bu veriler, bir yandan iç piyasadaki üretimin ve ekonomik aktivitenin devam ettiğini gösterse de, diğer yandan da Türkiye ekonomisinin "ithalata dayalı büyüme" modeline olan bağımlılığının sürdüğünü acı bir şekilde teyit ediyor.

Ekonomi yönetiminin, iç talebi soğutarak ve ithalatı dizginleyerek cari açığı azaltma hedefiyle, bu rekor kıran ithalat verileri açık bir çelişki oluşturuyor. Artan ithalat, ülkenin döviz ihtiyacını artırarak, dış ticaret açığı ve dolayısıyla cari açık üzerinde yukarı yönlü bir baskı yaratıyor. Bu durum, enflasyonla mücadele programının sürdürülebilirliği açısından önemli bir risk unsuru olarak görülüyor.

'Dış ticaret haddi'ndeki iyileşme ne anlama geliyor?

Raporun teknik, ancak önemli bir diğer olumlu sonucu ise, dış ticaret haddinde yaşanan iyileşme. İhracat birim değer endeksinin, ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan dış ticaret haddi, bir ülkenin uluslararası pazardaki satın alma gücünü gösterir. Bu oranın yükselmesi, ülkenin sattığı malların fiyatının, aldığı malların fiyatından daha hızlı arttığı ve dolayısıyla refahının arttığı anlamına gelir.

Nisan ayında dış ticaret haddi, geçen yılın aynı dönemine göre 1,9 puan artarak 86,5'ten 88,4'e yükseldi1. Bu, Türkiye'nin sattığı bir birim mal karşılığında, geçen yıldan daha fazla ithal mal alabildiğini gösteren pozitif bir gelişme. Ancak uzmanlar, bu teknik iyileşmenin, ithalat hacmindeki devasa artışın yarattığı olumsuz etkiyi tek başına telafi edemeyeceği uyarısında bulunuyor. Yani, birim başına daha kârlı bir ticaret yapsak da, toplamda çok daha fazla mal ithal ettiğimiz için, dış ticaret açığı üzerindeki baskı devam ediyor.

Sektörlerin karnesi: sanayi çekiyor, gıda ve yakıt fiyatları düşüyor

Sektörel bazda endeksler incelendiğinde, ilginç detaylar ortaya çıkıyor. İhracatta, birim değer (fiyat) olarak en büyük düşüş yüzde 17,6 ile yakıtlarda yaşanırken, en büyük artış yüzde 11 ile gıda, içecek ve tütünde gerçekleşti. Bu durum, Türkiye'nin enerji ihraç etmediği, ancak işlenmiş gıda ürünlerini daha değerli bir şekilde satabildiğini gösteriyor.

İthalatta ise, birim değer olarak en sert artış yüzde 22,3 ile gıda, içecek ve tütünde yaşandı. Bu, Türkiye'nin gıda ithalatı faturasının kabardığını gösteriyor. Diğer yandan, yakıt ithalatı birim fiyatlarında yüzde 11,3'lük bir düşüş yaşanması, küresel enerji fiyatlarındaki gerilemenin Türkiye'ye olumlu yansıdığını ve enerji faturasını bir miktar hafiflettiğini gösteriyor.

Sonuç olarak, Nisan 2025 dış ticaret endeksleri, Türkiye ekonomisinin karmaşık ve çelişkili bir dönemden geçtiğini belgeliyor. İhracat fiyatlarındaki rekor artış ve dış ticaret haddindeki iyileşme gibi olumlu sinyaller, rekor kıran ithalat hacmi ve aylık bazda ihracat miktarındaki keskin düşüş gibi endişe verici gelişmelerle gölgeleniyor. Ekonomi yönetiminin önündeki en büyük sınav, bir yandan iç talebi ve ithalatı soğuturken, diğer yandan da üretimin ve ihracatın çarklarını yavaşlatmadan, bu hassas dengeyi sürdürülebilir bir şekilde yönetmek olacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ