Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği zorlu süreç, sanayi ve ticaret hayatında derin izler bırakmaya devam ediyor. Yüksek enflasyon, artan döviz kuru ve finansman maliyetlerinin yarattığı baskı, bu kez de teknik tekstil ve endüstriyel üretim alanının en güçlü oyuncularından birini sarstı. Yıllardır distribütörlüğünü üstlendiği global markalar ve geniş ürün yelpazesiyle tanınan Dost Grup'un Yönetim Kurulu Başkanı, iş dünyasının tanınmış simalarından Natanael Tavit, hem şahsı hem de grubun amiral gemisi konumundaki üç önemli şirketi için mahkemeye başvurarak, mali bir darboğazda olduklarını ve borçlarını ödeyememe riskiyle karşı karşıya olduklarını beyan ederek konkordato talebinde bulundu. Bu talep, piyasalarda şok etkisi yaratırken, bir zamanların güçlü grubunun, ekonomik türbülanstan ne denli etkilendiğini de ortaya koydu.

Dev grubun mali çıkmazı: 3 şirket ve patron koruma altında

Dost Grup ve Yönetim Kurulu Başkanı Natanael Tavit'in yaşadığı mali sıkıntılar, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin verdiği kararla resmiyet kazandı. Şirketlerin avukatları aracılığıyla yapılan başvuru üzerine dosyayı inceleyen mahkeme, grubun mali yapısını yeniden düzenleyerek faaliyetlerine devam edebilmesi için bir "nefes alma" imkanı tanıdı.

Mahkeme, 11 Haziran 2025 tarihi itibarıyla, bizzat patron Natanael Tavit ile birlikte, gruba bağlı;

için üç aylık geçici mühlet kararı verdi. Bu karar, hukuki olarak, adı geçen şirketlere ve patrona yönelik, alacaklılar tarafından başlatılmış veya başlatılacak olan tüm haciz ve icra işlemlerinin, mahkeme kararıyla tedbiren durdurulması anlamına geliyor. Bu süre zarfında şirket, alacaklıların baskısı olmadan, borçlarını yeniden yapılandırmak, nakit akışını düzenlemek ve ticari faaliyetlerini sürdürülebilir bir zemine oturtmak için bir kurtuluş planı hazırlayacak.

Sürecin şeffaf ve hukuka uygun bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, mahkeme aynı zamanda, alanında uzman üç kişilik bir konkordato komiser heyeti atanmasına da karar verdi. Bu komiserler, şirketin mali durumunu yakından izleyecek, alacaklıların haklarını koruyacak ve hazırlanan kurtuluş projesinin uygulanabilir olup olmadığına dair mahkemeye düzenli olarak rapor sunacak. Mahkeme, davanın bir sonraki kritik duruşması için ise 4 Eylül 2025 tarihini belirledi. Bu tarihte, şirketin durumu ve komiser raporları ışığında, geçici mühletin kalıcı hale getirilip getirilmeyeceğine karar verilecek.

Teknik tekstilden kuyumculuğa: geniş bir imparatorluğun yükselişi ve düşüşü

Dost Grup'un konkordato ilan etmesi, grubun sektördeki ağırlığı ve geçmişi nedeniyle piyasalarda büyük bir şaşkınlık yarattı. Sadece tek bir alana odaklanmak yerine, faaliyetlerini farklı sektörlere yayarak riskini dağıtma stratejisi izleyen grup, bu çeşitliliğiyle biliniyordu. Faaliyetlerine ilk olarak teknik tekstil alanında başlayan grup, zamanla bu alandaki tecrübesini ve pazar gücünü, farklı ve dinamik sektörlere taşıma başarısını göstermişti.

Grubun portföyünde, otomotiv yan sanayiinden ambalaj çözümlerine, inşaat malzemelerinden kuyumculuk sektörüne kadar uzanan geniş bir faaliyet alanı bulunuyordu. 700'ü aşkın zengin ürün gamıyla, hem yurt içindeki büyük sanayi kuruluşlarına hem de yurt dışındaki pazarlara hizmet veren Dost Grup, özellikle distribütörlüğünü üstlendiği uluslararası markalarla sektörde saygın bir yer edinmişti. İstanbul'daki 3000 metrekarelik modern deposuyla, güçlü bir stok ve lojistik altyapısına sahip olan şirketin, bu denli ani bir mali çıkmaza girmesi, ekonomideki sarsıntının boyutlarını da gözler önüne seriyor.

Ekonomideki çalkantının yeni kurbanı mı? konkordatolar neden artıyor?

Dost Grup'un yaşadığı bu süreç, tek başına bir şirketin başarısızlığından ziyade, Türkiye ekonomisinin genel gidişatına dair de önemli ipuçları taşıyor. Son dönemde, pek çok farklı sektörden irili ufaklı çok sayıda şirketin konkordato ilan etmesi, bu durumun münferit bir olaydan çok, yapısal bir sorunun yansıması olduğunu gösteriyor.

Ekonomi uzmanları, bu konkordato dalgasının arkasında yatan temel nedenleri şu şekilde sıralıyor:

  • Yüksek Enflasyon ve Artan Maliyetler: Sürekli artan hammadde, enerji ve işçilik maliyetleri, şirketlerin kâr marjlarını eritiyor ve üretim maliyetlerini öngörülemez hale getiriyor.

  • Finansmana Erişimin Zorlaşması: Merkez Bankası'nın enflasyonla mücadele kapsamında uyguladığı sıkı para politikası ve yüksek faiz oranları, şirketlerin işletme sermayesi veya yatırım için ihtiyaç duyduğu kredilere ulaşmasını zorlaştırıyor ve maliyetini artırıyor.

  • Döviz Kurundaki Oynaklık: Özellikle ithal hammaddeye veya ara mala bağımlı olan şirketler, döviz kurundaki her artışla birlikte, maliyetleri daha da kabaran bir borç sarmalının içine giriyor.

  • İç Talepteki Yavaşlama: Yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü düşen vatandaşların harcamalarını kısması, iç pazara yönelik üretim yapan şirketlerin satışlarını ve nakit akışını olumsuz etkiliyor.

İşte tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, Dost Grup gibi geçmişte ne kadar güçlü olursa olsun, pek çok şirket, borçlarını çeviremez hale gelerek, faaliyetlerini sürdürebilmek için son çare olarak konkordato yoluna başvurmak zorunda kalıyor.

Bundan sonra ne olacak? alacaklılar ve şirketin geleceği

Konkordato süreci, hem Dost Grup için hem de şirketten alacağı olan yüzlerce firma için kritik bir dönemin başlangıcı. Bu üç aylık geçici mühlet süresince, şirket yönetimi, komiser heyetinin gözetiminde, şirketi bu darboğazdan çıkaracak bir "iyileştirme projesi" hazırlayacak. Bu proje, borçların nasıl ödeneceğini, hangi varlıkların satılabileceğini, hangi alanlarda tasarrufa gidileceğini ve şirketin gelecekte nasıl kârlı bir yapıya kavuşturulacağını detaylı bir şekilde ortaya koyacak.

Alacaklılar ise, bu süreçte icra takibi yapamayacak ve sabırla şirketin sunacağı planı bekleyecek. 4 Eylül'deki duruşmada, mahkeme, sunulan projenin gerçekçi ve uygulanabilir olduğuna kanaat getirirse, şirkete genellikle bir yıllık bir "kesin mühlet" tanıyacak ve bu planın uygulanmasına olanak sağlayacak. Ancak, projenin yetersiz bulunması veya şirketin kurtarılamayacak durumda olduğunun anlaşılması halinde, mahkeme konkordato talebini reddederek, şirketin iflasına karar verebilir. Bu ise, şirketin tüm varlıklarının satılarak, borçların alacaklılara paylaştırılması anlamına geliyor.

Dost Grup'un ve patronu Natanael Tavit'in önündeki bu zorlu süreç, sadece bir şirketin değil, aynı zamanda zorlu bir ekonomik dönemden geçen Türkiye sanayisinin de bir yansıması. Gözler şimdi, grubun bu fırtınalı denizden çıkıp çıkamayacağına ve ekonomideki bu sarsıntının daha ne kadar süreceğine çevrilmiş durumda.

Kaynak: HABER MERKEZİ