DİSK Genel-İş İzmir 7 No’lu Şube Kadın Komisyonu, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında, 25 Kasım Salı günü saat 11.00’de Bornova Büyükpark’ta bir araya geldi. Etkinlikte önce dayanışma çemberi oluşturuldu, ardından kısa bir işçi tiyatrosu sahnelendi ve program basın açıklamasıyla devam etti.

Basın açıklamasını DİSK Genel-İş İzmir 7 No’lu Şube Kadın Komisyonu üyesi Gülistan Tilkici okudu. Tilkici’nin okuduğu metinde hem kadın cinayetlerine hem çocuk istismarına hem de sosyal politikalarla derinleşen eşitsizliklere dikkat çekildi.

Whatsapp Image 2025 11 26 At 11.57.35

Mirabal kardeşlerden bugüne kadın mücadelesi

Gülistan Tilkici, konuşmasına 25 Kasım’ın tarihsel anlamını vurgulayarak başladı ve şu sözleri okudu:

“Bugün yirmi beş Kasım. Bugün Mirabal kardeşlerin direnişiyle başlayan uluslararası kadın mücadelesinin sesidir. Ama bugünün anlamı yalnızca bir tarih değildir. Bu ülkenin dört bir yanında öldürülen kadınların çığlığıdır. İstismara uğrayan çocukların sessiz bakışıdır. Çok sonrasında bebek bezi yapmak zorunda kalan annelerin çaresizliğidir. Bugün buradan susmayacağız. Bu öfke susmaz. Bu isyan görünür olur. Kadınlar öldürüyor. Çocuklar istismar ediliyor. Hayatlar çalınıyor. Ve bütün bunlar olurken bize masallar anlatıyorlar. Kader diyorlar, imtihan diyorlar, aile yılı diyorlar. Biz biliyoruz onların aile yılı, kadınların yok yılıdır. Ve biz bu yok oluşu kabul etmiyoruz.”

Tilkici, 6284 sayılı yasanın kağıt üzerinde kalmasını da eleştirerek, kadınların korunma taleplerinin çoğu zaman karşılıksız bırakıldığını dile getirdi.

Altı bin iki yüz seksen dört Kadınların hayatında yok”

Basın metninde, kadınlara yönelik şiddetle mücadele için kritik önemde olduğu vurgulanan 6284 sayılı yasanın uygulamadaki eksiklikleri ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış kararı sert sözlerle eleştirildi:

Karşıyaka’da kadına şiddete karşı güçlü ses
Karşıyaka’da kadına şiddete karşı güçlü ses
İçeriği Görüntüle

“Altı bin iki yüz seksen dört kağıt üzerinde var ama Kadınların hayatında yok. Koruma talep eden kadınlar çoğu zaman gereken desteği alamıyor. Elektronik kelepçeleniyorlar. Kadınlar birer birer hayattan kopartılıyor. Bir imzayla İstanbul Sözleşmesi yok edildi. Kadınların yaşam hakkı yok sayıldı. Bu adalet değil. Bu şiddeti meşrulaştırmaktır.”

Belediye işçisi kadınlar, hem emekçi hem de kadın olarak yaşadıkları çifte yükü anlatarak, güvencesiz çalışmanın ve ev içi bakım yükünün kadınların omzuna yıkıldığını vurguladı:

“Biz belediye işçisiyiz. Biz kadınlarız. Biz emekçileriz. Sabahın karanlığında bu kenti biz uyandırıyoruz. Ama bizim canımız söz konusu olduğunda ortada iktidar yok. Güvencesiz işleri dayatıyorlar. Ev içi bakım yükünü kadının omzuna bırakıyorlar. Bu devletin sorumluluktan kaçmasıdır. Bizim talebimiz nettir. Kamusal, izinsiz, nitelikli kreşler.”

Whatsapp Image 2025 11 26 At 11.57.36

Eğitim hakkı da kadın mücadelesinin bir parçasıdır”

Açıklamada, kız çocuklarının eğitim hakkına ve laik-bilimsel eğitimin aşındırılmasına da özel bir yer ayrıldı. Tarikatlara yönlendiren politikalar ve kız çocuklarına dönük ayrıştırıcı adımların kabul edilemez olduğu belirtildi:

“Eğitim hakkı da kadın mücadelesinin bir parçasıdır. Bugün kız çocuklarının birinden koparıp Tarikatlara yönlendirilen politikalara tanık oluyoruz. Kız ortaokulları adı altında laik ve bilimsel eğitim parçalanıyor. Biz soruyoruz. Neden kız çocukları ayrıştırılıyor? Neden gelecekleri karanlığa teslim ediliyor? Laik ve bilimsel eğitimler her çocuğun hakkıdır. Bu hakkı savunmaya devam edeceğiz.”

Tilkici, şiddet kavramının yalnızca fiziksel saldırıyla sınırlanamayacağını söyleyerek, ekonomik şiddet ve işten atılma gibi uygulamaların da kadınların hayatını kuşattığını ifade etti:

“Arkadaşlar, şiddet yalnızca yumruk değildir. Geçinmemek şiddettir. Açlık şiddettir. İşten atılmak şiddettir. Kadının kahkahasına kıyafetine, mirasına saldırmak şiddettir. Kadın cinayetleri artıyor. Kadın katilleri cezasızlıkla korunuyor. Adalet yerini bulmuyor. Bu seferinde tekrar yanlı işliyor.”

Kaynak yok değil, tercih var”

Basın açıklamasında savaş bütçelerine ayrılan milyarlar hatırlatılarak, kadınların yaşamı söz konusu olduğunda “kaynak yok” söylemine tepki gösterildi:

“Savaş bütçeleri büyüyor. Başka ülkelerin çıkarları için milyarlar buluyor. Ama kadınların yaşamı söz konusu olduğunda kaynak yok deniyor. Biz biliyoruz ki kaynak yok değil tercih var. Ve bu tercih kadınların hayatını değil iktidarın bekasını koruyor.”

Komisyon, taleplerini net başlıklarla sıraladı ve kadın cinayetlerinin durdurulması çağrısını yineledi:

“Bugün buradan ilan ediyoruz. Kadın cinayetleri dursun. İstanbul Sözleşmesi geri getirilsin. Altı bin iki yüz seksen dört eksiksiz uygulansın. Kamusal ücretsiz kreşler açılsın. Laik bilimsel eğitim garanti altına alınsın. Kız çocukları tarikatlara teslim edilmesin. Eşit işe eşit ücret sağlansın. Cezasızlık son bulsun. Kadın katilleri yargılansın.”

Şiddet kader değil, bu mücadele bizim”

Açıklamanın sonunda, kadınların örgütlü mücadelesinin değiştirici gücüne dikkat çekildi ve 25 Kasım’ın ruhuna uygun güçlü bir mesaj verildi:

“Arkadaşlar biz biliyoruz şiddet kader değildir. Yoksulluk, işsizlik, çaresizlik, kader değildir. Hepsi bu düzenin sonucudur. Ama biz bu düzeni değiştirecek olan gücüz. Çünkü örgütlü kadınların karşısında hiçbir engel duramaz. Bugün bir kez daha haykırıyoruz. Yaşamak istiyoruz. Eşitlik istiyoruz. Özgürlük istiyoruz. Bu isyan bizim. Bu mücadele bizim. Bu gelecek bizim. Ve biz kazanacağız.”

Kaynak: BÜLTEN