Bu yazı, teorik fizik ve bilim kurgunun ilginç bir birleşimi gibi görünüyor. Ünlü fizikçi ve yazar, denklemlerin izin verdiği fakat henüz gerçeklikte var olup olmadığı belirsiz bir fenomen hakkında yazmış. Kara delikler, ilk olarak Birinci Dünya Savaşı'nda savaşan Alman fizikçi Karl Schwarzschild tarafından ortaya atıldı. Büyük bir yıldız tüm yakıtını tükettiğinde, kendi yerçekimiyle çöker ve ışığın bile kaçamayacağı bir bölge yaratır.

Einstein, kara deliklere inanmasa da, İngiliz fizikçi Roger Penrose'un gösterdiği gibi matematiksel olarak bu olguların mümkün olduğunu kanıtladı. 2019 yılında M87 galaksisinin merkezinde dev bir kara deliğin fotoğrafı çekildi.

Bu yazıda, kara deliklerin içinde ne olup bittiğine dair çeşitli teoriler ele alınıyor. Geleneksel olarak, kara deliğin merkezinde matematiksel bir noktada sonsuz yoğunlukta bir "tekillik" olduğu kabul edilirdi. Ancak yazar, bu tür bir tekilliğin doğada bulunmadığını öne sürüyor ve alternatif bir resim çiziyor.

Buna göre, maddenin kara deliğe düşmesini bir "sıçrama" takip ediyor ve ardından işler tersine dönüyor. Bu durumda ortaya çıkan şey bir "beyaz delik" oluyor. Beyaz delikten şeyler çıkabilir, ancak içeri hiçbir şey giremez. Bu teoriye göre, kara deliğe düşen bilgi zamanla tekrar dışarıya ışınlanır.

Beyaz deliklerin neden gözlemlenmediği konusu da ele alınıyor. Teorik olarak, bir beyaz delik dışarıdan bir kara deliğe benzeyebilir. Ayrıca, bir kara delik ancak ufkunun büyük bir kısmı "buharlaştığında" beyaz hale gelir, bu yüzden beyaz delikler çok daha küçük görünecektir.

Yazar, doğaüstü tespitler yapmasının yanı sıra, sanatsal ve felsefi yönlerini de eserine katıyor. Dante'nin Cehennem'inden alıntılar yaparak, mantık ve matematiğin yanı sıra edebi benzetme sanatının da önemli olduğunu vurguluyor.

Sonuç olarak, evrenin kendini anlamaya devam ettiği ve bu tür bilimsel araştırmaların insanlık için önemli olduğu vurgulanıyor. Bu yazı, fizik ve bilim kurgu meraklıları için oldukça ilgi çekici olacaktır.

Kaynak: HABER MERKEZİ