Bu fikrin, Türkiye'yi Lübnan gibi etnik ve mezhepsel temelli bir yönetim modeline sürükleyeceği yönündeki yorumları "kasten saptırma ve çarpıtma" olarak nitelendiren Bahçeli, asıl amacın, "Terörsüz Türkiye" hedefiyle birlikte, etnik ve mezhep temelli ayrımcılığı tamamen ülke gündeminden çıkarmak olduğunu belirtti. "Alevi de bizim, Kürt de bizimdir; Cami de bizim, Cemevi de bizimdir" diyen Bahçeli, kutuplaşmaya çanak tutanları ise "bu muazzam ailenin üvey evlatlığına bile layık olmayan çürükler" olarak tanımladı.
Kapalı toplantıdan sızan teklif ve 'Lübnan' tartışması
Türkiye siyasetinin seyrini değiştirebilecek tartışmaların fitili, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, birkaç ay önce partisinin milletvekilleriyle yaptığı kapalı bir toplantıda sarf ettiği sözlerin kamuoyuna sızdırılmasıyla ateşlendi. Bahçeli'nin, Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrıyla yeni bir "çözüm süreci" tartışması başlattığı bir dönemde, bu kez de bürokrasideki temsil ve toplumsal barış adına, "Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, bir Kürt, diğeri Alevi olsun" önerisinde bulunduğu ortaya çıktı.
Bu öneri, kamuoyunda ve siyasi çevrelerde büyük bir yankı uyandırdı. Özellikle muhalif kesimler ve bazı yorumcular, bu teklifi, farklı dini ve etnik grupların devlet yönetiminde kotalarla temsil edildiği, ancak bu yapının siyasi istikrarsızlıklara ve iç çatışmalara yol açtığı bilinen "Lübnan modeli"ne benzetti. Bu eleştiriler, Bahçeli'nin, Türkiye'nin üniter yapısını ve vatandaşlık temelindeki eşitlik ilkesini zedeleyecek, tehlikeli bir kapı araladığı yönündeydi. Günlerdir süren bu yoğun tartışmaların ardından, MHP lideri Devlet Bahçeli, sessizliğini bozarak, kapsamlı bir yazılı açıklama ile hem teklifinin arkasındaki niyeti açıkladı hem de kendisine yöneltilen eleştirilere oldukça sert bir dille yanıt verdi.
'Amaç bölücülüğü gündemden çıkarmak, Lübnan benzetmesi çarpıtmadır'
Bahçeli, açıklamasının merkezine, teklifinin arkasındaki asıl amacı koydu. Ona göre bu öneri, bir bölünme veya kota sistemi teklifi değil, tam aksine, Türkiye'nin 102 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca enerjisini tüketen "etnik ve mezhep temelli bölücülüğün" kökünü kurutmaya yönelik bir "siyasi önerme" idi.
"Türkiye’mizi yoran, yıpratan, enerjisini çalan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı, Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde, iki Cumhurbaşkanı Yardımcısından birisinin Alevi, diğerinin de Kürt olabileceği değerlendirilmiştir" diyen Bahçeli, bu fikrin, toplumsal barışı ve milli birliği pekiştirme amacı taşıdığını savundu.
Kendisine yöneltilen "Lübnan modeli" eleştirilerini ise, "çarpıtma ve samimi bir düşünceyi kasten saptırma" olarak nitelendirdi. Bahçeli, "Türkiye’yi, Lübnan veya benzeri bir başka ülkenin karmaşık ve kaotik istikrarsız yapısına çevirmeye gücü yetecek, buna cesaret ve teşebbüs edecek hiç kimse olamaz, olamayacaktır" diyerek, bu tür benzetmelerin art niyetli olduğunu belirtti. Ona göre, bu eleştirileri yapanlar, "Beyrut gecelerine özlem duyan bohem ve buhranlı siyaset düşükleri" idi ve asıl amaçları, toplumsal barışa yönelik bir teklifi karalamak ve terörize etmekti.
'CHP, Alevi ve Kürtleri yıllarca siyaset malzemesi yaptı'
Açıklamasında, ana muhalefet partisi CHP'yi de hedef alan Bahçeli, geçmişte Alevi ve Kürt vatandaşların, CHP tarafından bir "siyaset malzemesi" olarak kullanıldığını iddia etti. "Cumhuriyet Halk Partisi on yıllar boyunca Alevi kardeşlerimizi siyaset malzemesi yapmış, Kürt kardeşlerimiz üzerinde de oyunlar kurulmuştur" diyen Bahçeli, tüm bu telkinlere rağmen, ne Alevilerin ne de Kürtlerin bu tuzaklara düşmediğini belirterek, her iki toplumsal kesimin de sağduyusuna teşekkür etti.
Bu ifadelerle Bahçeli, kendi teklifinin, geçmişteki istismarcı politikalardan farklı olarak, samimi bir kucaklama ve birleştirme amacı taşıdığını ima etti. Ayrıca, Türkiye'de herkesin, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun, hukukun önünde eşit olduğunu ve hiç kimsenin bir diğerinden ayrıcalıklı olmadığını vurguladı. Demokratik sistem içinde, yüzde 50'nin üzerinde oy alan herhangi bir Alevi veya Kürt cumhurbaşkanı adayının meşruiyetini kimsenin tartışamayacağını da ekleyerek, sistemin önünde bir engel olmadığını belirtti.
'Bozguncular bu ailenin üvey evladı bile olamaz'
Bahçeli, açıklamasının en sert bölümünü ise, kendi teklifi üzerinden kutuplaşmayı körüklediğini düşündüğü çevrelere ayırdı. "Bozguncular", "suyu bulandıranlar" ve "sipariş senaryolara figüranlık yapanlar" olarak tanımladığı bu kesimleri, "Türk milletinin muazzam ailesi"nin dışında tuttu.
"Alevi de bizim, Kürt de bizimdir. Cami de bizim, Cemevi de bizimdir. Biz hep birlikte Türk milletiyiz. Biriz, beraberiz, kardeşiz, çok büyük bir aileyiz" diyerek, MHP'nin kapsayıcı ve birleştirici duruşunun altını çizen Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu suretle Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-antilaik, inanan-inanmayan kutuplaşmasına çanak tutanlar da bu muazzam ailenin üvey evlatlığına bile layık olmayan çürüklerdir."
Bu son derece sert ve dışlayıcı ifade, Bahçeli'nin, kendi siyasi pozisyonunu eleştirenleri, sadece siyasi bir rakip olarak değil, aynı zamanda "milli birliğe" karşı bir tehdit olarak gördüğünü de ortaya koydu. Ayrıca, kapalı toplantıdaki sözlerinin basına sızdırılmasının da "manidar" olduğunu ve notları arasında yer aldığını belirterek, bu sızıntıyı yapanlara da bir mesaj gönderdi.
Sonuç olarak, Devlet Bahçeli'nin bu kapsamlı açıklaması, ortaya attığı tartışmalı teklifin arkasında durduğunu, eleştirileri "saptırma" olarak gördüğünü ve bu konuyu, Türkiye'nin milli birliği ve toplumsal barışı adına "stratejik bir hamle" olarak konumlandırmaya devam edeceğini net bir şekilde gösterdi.