Yılın ilk yarısı sona ererken, Türkiye'de çalışan nüfusun önemli bir kesimini oluşturan milyonlarca asgari ücretli, sofrasındaki ekmeğin, faturalarının ve temel ihtiyaçlarının hesabını yeniden yapmaya başladı. Ocak ayında yapılan zamla net 22 bin 104 TL olarak belirlenen asgari ücret, aradan geçen altı ayda yüksek enflasyon dalgaları karşısında ciddi bir alım gücü kaybı yaşadı. Bu durum, önceki yıllarda olduğu gibi, Temmuz ayında maaşlara bir "iyileştirme" yapılması beklentisini doğurdu.

Geçmiş yıllarda, özellikle enflasyonun yüksek seyrettiği dönemlerde, hükümetin yıl ortasında Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nu toplayarak ikinci bir zamma gitmesi, bu yıl için de bir umut kapısı araladı. Ancak mevcut yasal düzenlemelere göre, asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi esas. Yani, ara zam yapılması hukuki bir zorunluluk değil, tamamen hükümetin ekonomik koşulları ve sosyal dengeleri gözeterek alacağı bir inisiyatif. Milyonlarca çalışan, şimdi bu inisiyatifin kullanılıp kullanılmayacağını, mutfaklarındaki yangının Ankara'dan görüleceği o kritik kararı bekliyor. Bu bekleyiş, sadece bir maaş artışı beklentisi değil, aynı zamanda geçim mücadelesi veren ailelerin geleceğe dair umutlarını da içinde barındırıyor.

Ankara'da çelişkili sinyaller: Kapı aralandı mı, kapandı mı?

Asgari ücrete ara zam yapılıp yapılmayacağı konusundaki belirsizlik, hükümet kanadından gelen açıklamalarla daha da derinleşiyor. Yetkililer, bir yandan enflasyonla mücadelenin önceliğine vurgu yaparken, diğer yandan vatandaşın alım gücünü koruma sorumluluğunu dile getirerek, kapıyı ne tam olarak kapatıyor ne de sonuna kadar açıyor. Bu durum, piyasalarda ve çalışanlar arasında bir beklenti yönetimi olarak yorumlanıyor.

Konuyla ilgili en net sinyallerden biri, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler'den geldi. Güler, kesin bir dille "zam olacak" veya "olmayacak" demekten kaçınarak, değerlendirme sürecinin Temmuz ayının başındaki TÜİK verilerinden sonra başlayabileceğine işaret etti. "Maliye Bakanımız, Çalışma Bakanımız, Cevdet Yılmaz Bey’in başkanlığında geçmiş yıllarda olduğu gibi bir toplantı ile birlikte bunlar değerlendirilecektir. Zamanı geldiğinde bunlar değerlendirilecektir" şeklindeki ifadeleri, hükümetin konuyu masaya yatırmak için öncelikle yılın ilk altı aylık resmi enflasyon rakamını görmek istediğini ortaya koyuyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın açıklamaları ise bu "bekle ve gör" stratejisini daha da netleştirdi. Işıkhan, bir yandan "Vatandaşlarımızın satın alma gücünü hükümet olarak korumak zorundayız" diyerek sosyal devlet vurgusu yaparken, diğer yandan "asgari ücreti bir yıl süreyle belirledik, ihracatçıdan bu yüzden alkış aldık" diyerek ekonomik programın ve iş dünyasına verilen taahhütlerin öneminin altını çizdi. Ancak Işıkhan'ın "Olur ya bir aksilik olursa Temmuz ayında da tekrar asgari ücret artışı gündeme gelebilir" cümlesi, bu konuda esnek bir politika izlenebileceğinin ve enflasyondaki beklenmedik bir sıçramanın ara zammı zorunlu kılabileceğinin en önemli işareti olarak kayıtlara geçti.

İki terazi bir kefede: Enflasyonla mücadele mi, çalışanın alım gücü mü?

Hükümetin Temmuz zammı konusundaki tereddüdünün ardında, oldukça hassas bir ekonomik denge yatıyor. Bir yanda, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan ve alım gücü eriyen milyonlarca çalışanın feryadı, diğer yanda ise enflasyonu tek haneye indirme hedefiyle kurgulanan sıkı para ve maliye politikası bulunuyor. Hükümet, bu iki zorlu tercihten birini yapmak zorunda.

Ara zam yapılması, milyonlarca hanenin gelirini artırarak piyasaya bir "can suyu" verebilir ve sosyal refahı destekleyebilir. Ancak bu durumun, artan talep yoluyla enflasyon üzerinde yeni bir baskı yaratmasından endişe ediliyor. Maaş artışlarının, mal ve hizmet fiyatlarına anında yansıtılması ve bir "fiyat-ücret sarmalı" oluşturması, ekonomistlerin dikkat çektiği en büyük risk.

Diğer yandan, zam yapılmaması, hükümetin enflasyonla mücadeledeki kararlılığını gösterse de, bu durumun sosyal maliyeti ağır olabilir. Alım gücü düşen vatandaşların harcamalarını kısması, iç talepte bir yavaşlamaya ve ekonomik büyümede bir durağanlığa yol açabilir. Ayrıca, çalışanların ve sendikaların bu duruma göstereceği tepki de hükümetin göğüslemesi gereken bir diğer politik baskı unsuru. Bakan Işıkhan'ın "işveren de geleceğini görmek zorunda" sözleri, bu hassas dengenin iş dünyası ayağını da gözler önüne seriyor. Yıl ortasında yapılacak bir zam, maliyetlerini bir yıllık ücrete göre planlayan işletmeler için de bir belirsizlik yaratabilir.

Masadaki rakamlar: Zam yapılırsa maaşlar ne kadar olacak?

Henüz resmi bir karar veya oran telaffuz edilmemiş olsa da, kamuoyunda ve ekonomi kulislerinde olası bir ara zam için çeşitli senaryolar konuşuluyor. Bu senaryolar, genellikle yılın ilk altı ayında beklenen enflasyon oranına göre şekilleniyor. Eğer hükümet, sadece enflasyon farkını telafi edecek bir düzenlemeye giderse, zam oranının yüzde 20-25 bandında olması bekleniyor.

Masada konuşulan bu oranlar, mevcut asgari ücrete uygulandığında ortaya çıkacak rakamlar ise şöyle:

Motorin Fiyatlarına Salı Günü İndirim Geliyor!
Motorin Fiyatlarına Salı Günü İndirim Geliyor!
İçeriği Görüntüle
  • %10 zam durumunda: Mevcut 22.104 TL olan net asgari ücret, 2.210 TL artışla 24.314 TL'ye yükselecek.

  • %15 zam durumunda: Maaşlar 3.315 TL artarak 25.419 TL olacak.

  • %20 zam durumunda: Çalışanın eline geçecek net ücret, 4.420 TL'lik bir artışla 26.524 TL'ye çıkacak.

  • %25 zam durumunda: Bu, en güçlü senaryolardan biri olarak görülüyor. Maaş 5.526 TL artarak 27.630 TL'ye ulaşacak.

  • %30 zam durumunda: Bu oran, enflasyonun üzerine bir "refah payı" eklendiği anlamına gelir ve maaşı 6.631 TL artışla 28.735 TL'ye taşır.

Bu rakamlar, şu an için sadece birer olasılık. Nihai karar, Temmuz ayının ilk günlerinde TÜİK'in açıklayacağı Haziran ayı enflasyon verilerinin ardından, ekonomi yönetiminin yapacağı kapsamlı değerlendirme toplantısı sonucunda netleşecek. Milyonlarca çalışan, o güne kadar nefesini tutarak Ankara'dan gelecek haberi beklemeye devam edecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ