İzmir'in en bakir ve en özel coğrafyalarından biri olan Karaburun Yarımadası'nda, ana yollardan biraz içeride kalmış Kösedere Köyü, özellikle Ağustos ayında ziyaret edilmesi gereken büyülü bir atmosfere sahip. Antik çağlardan bu yana bağcılıkla anılan bu bereketli topraklarda, her yıl Ağustos ayında geleneksel Üzüm Festivali düzenleniyor. Bu festival, köyün asırlık bağcılık kültürünü yakından tanımak, yerel halkın elinden çıkan taptaze üzümlerin ve şarapların tadına bakmak için eşsiz bir fırsat sunuyor. Köyün taş sokaklarında dolaşırken, festivalin coşkusuna kapılıp kendinizi yerel bir şölenin ortasında bulabilirsiniz. Kösedere, sadece üzümüyle değil, aynı zamanda kendine has gastronomik lezzetleriyle de öne çıkıyor. Başka hiçbir yerde kolay kolay tadamayacağınız meşhur Öküz köftesi gibi yöresel tatlar, köydeki salaş ama samimi mekanlarda ziyaretçilerini bekliyor. Doğal güzelliği ve sakinliğiyle televizyon dizileri için de doğal bir plato haline gelen bu köy, doğal yaşam İzmir arayışında olanlar için otantik bir deneyim sunarak, kalabalıktan uzak, lezzet ve kültür dolu bir gün geçirmeyi vaat ediyor.

Bozdağlar’ın serin sığınağı: Gölcük yaylası’nda ağustos ferahlığı

İzmir'in sahil kesimi Ağustos sıcağıyla kavrulurken, şehrin merkezinden yaklaşık iki saatlik bir yolculukla ulaşılabilen Ödemiş'e bağlı Gölcük Köyü, bambaşka bir iklim sunuyor. Tam 1100 metre rakımda, Bozdağlar'ın zirvesine yakın bir konumda yer alan bu yayla köyü, Ege'nin ortasında Karadeniz esintileri yaşatıyor. Ağustos ayında bile sıcaklığın sahil şeridine göre 9-10 derece daha serin olması, burayı yazın bunaltıcı atmosferinden kaçmak için mükemmel bir sığınak haline getiriyor. Köyün kalbinde yer alan ve çam ağaçlarıyla çevrili olan Gölcük Gölü, manzarasıyla ziyaretçilerini büyülüyor. Gölün etrafındaki yaklaşık 5 kilometrelik parkurda, bol oksijenli havada serin bir doğa yürüyüşü yapabilir, göl kenarındaki restoranlarda yöresel lezzetlerin tadını çıkarabilir veya piknik alanlarında ailenizle huzurlu bir gün geçirebilirsiniz. Deniz, kum ve güneş üçlüsüne serin bir mola vermek isteyenler için Gölcük, efil efil esen rüzgarı, yemyeşil doğası ve sakin atmosferiyle Ege'nin en özel gizli köyler arasında parlıyor.

Gün batımının en güzel adresi: Ildır’ın antik ruhu

Çeşme'nin kalabalık ve popüler rotalarının gölgesinde kalmış Ildır Köyü, tarihi ve doğayı bir arada yaşamak isteyenler için adeta saklı bir cennet. Antik çağdaki adıyla Erythrai olarak bilinen bu kadim yerleşim, binlerce yıllık tarihi dokusunu bugüne taşımayı başarmış bir sit alanı. Köyün tepelerinden izlenen gün batımı o kadar ünlüdür ki, ünlü filozof Platon'un binlerce yıl önce "Dünyada görülebilir en güzel gün batımı Erythrai’dadır" dediği rivayet edilir. Sakız Adası'nın tam karşısında konumlanan bu şirin balıkçı köyü, taş evleri, dar sokakları ve limana usulca yanaşmış küçük balıkçı tekneleriyle kartpostallık manzaralar sunuyor. Köyün hemen dışındaki Erythrai Antik Kenti'nin kalıntıları arasında yapacağınız bir yürüyüş, sizi tarihin derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarır. Özellikle son yıllarda popüler dizilere ev sahipliği yapsa da Ildır, hala o sakin ve huzurlu Ege köy turizmi ruhunu korumayı başarıyor. Gün batımına karşı taze deniz ürünlerinin tadını çıkarabileceğiniz salaş balık restoranları ve köy kahvesinde içeceğiniz bir fincan çay, Ildır'ın sunduğu otantik deneyimin en güzel parçalarıdır.

Sakinliğin ve sanatın köyü: Urla'nın Barbaros'u

Deniz kenarında olmaması sayesinde popüler tatil rotalarının keşmekeşinden uzak kalmayı başaran Barbaros Köyü, Urla'nın en özgün ve en sanatsal duraklarından biridir. Bir Yörük köyü olan Barbaros, özellikle her yıl düzenlenen "Oyuk Festivali" ile adını duyurmuştur. Festival zamanı köyün sokakları, köylülerin yaptığı yüzlerce el emeği korkuluk (oyuk) ile donatılır ve köy adeta bir açık hava sanat galerisine dönüşür. Bu festival, köy halkının yaratıcılığını ve sürdürülebilir yaşama olan bağlılığını gözler önüne serer. Taş evleri, sessiz sokakları ve doğal tarım ürünlerinin satıldığı tezgahlarıyla Barbaros, ziyaretçilerine dingin ve huzurlu bir atmosfer sunar. Köyün girişinde sizi karşılayan ve Çanakkale Savaşı'nda şehit olan köy sakinlerinin isimlerinin yazılı olduğu anıt ise Barbaros'un ne kadar köklü bir geçmişe sahip olduğunu hatırlatır. Yerel kültür ve sanatla iç içe, sakin bir gün geçirmek, şehir hayatının stresinden tamamen arınmak isteyenler için Barbaros Köyü, İzmir'in en özel ve en anlamlı gizli noktalarından biridir.

4,3 büyüklüğünde deprem
4,3 büyüklüğünde deprem
İçeriği Görüntüle

Ege’nin Maldivler’i: Dikili’nin Bademli köyü ve turkuaz koyları

İzmir'in kuzeyinde, Dikili'ye bağlı Bademli Köyü, Maldivleri aratmayan denizi ve saklı koylarıyla Ege'de tropik bir kaçamak arayanların yeni gözdesi. Özellikle köyün tam karşısında yer alan ve "Ege'nin Maldivleri" olarak anılan Kalem Adası'nın manzarası, denizin ne kadar berrak ve turkuaz olduğunun en büyük kanıtıdır. Bademli, sadece tek bir plajdan ibaret değil; her zevke hitap eden farklı koylara ev sahipliği yapıyor. İncecik beyaz kumlarıyla bilinen Zindancık Koyu'nda güneşin tadını çıkarabilir, daha sakin ve doğal bir ortam arıyorsanız Killik Koyu'nda kamp yapabilir veya termal sularıyla şifa bulmak isterseniz Bademli Deniz Ilıcası'nın sıcak sularına kendinizi bırakabilirsiniz. Bu bölgedeki denizin en güzel yanı, kıyıdan uzaklaştıkça maviden turkuaza dönen büyüleyici rengidir. Köyü ziyaret ettiğinizde, bölgeye özgü meşhur koruk suyunu (olgunlaşmamış üzüm suyu) tatmadan dönmemelisiniz. Bademli, popüler tatil beldelerinin kalabalığından uzak, denizin ve doğanın tadını doyasıya çıkarmak isteyenler için Ağustos ayında keşfedilecek en büyüleyici köylerden biridir.

Kaynak: haber merkezi