Özgür BAŞKAYA (Özgür Tiyatro Genel Sanat Yönetmeni/ İzmir Tiyatroları Derneği Genel Sekreteri)

Böyle bir yazıya başlarken ilk düşündüğüm şey şu oldu; Biz üvey evlat mıyız? Devletin “amatörlük” üzerinden gelen korkusunu anlamak mümkün. Çünkü devlet bütün çözümlemelerini antinomik ve ekonomist bir perspektifle hayata geçirmeye çalışır ve aslında bu anlamda amatörlüğün argümanlarından çekinir.

Peki nedir bu amatörlük? Aslında kişisel gelişme sürecimde bu konuyu “teatral” olarak sınırlamışım. Şenol Tiryaki, Yaman Altınok, Turgay Ön, Avni Kalkan vb... Özellikle Nurhan Karadağ. Tiyatro Bölümü'nde hocam; rejileri ve perspektifi ile... Ancak aslına bakarsanız “Amatörlük” bilincimin gelişmesini açımlayan kişi, babam saydığım Şenol Tiryaki’dir. Tam da bize dayatılan heveskâr, acemi, özençli diye bildirilenlere karşı. Çünkü bilmeden amatörlüğe ahkâm kesenlerden tutun da “amatörlüğü” hor görenlere karşı net tavır söylememin mimarıdır Şenol Tiryaki. Lâkin yıllar geçtikçe, araştırmalarımı derinleştirdim. Öncelikle ilk keşfettiğim şey amatörlükle beceriksizliğin aslında yanyana durmadığı ya da işe yeni başlamanın getirdiği toyluk olmadığı yönünde oldu. Sevgili Nedim Yıldız’ın da bunda payı büyüktür. Yıllarca turnelerde yaptığımız sohbetler bile bu süreci açımlar.

Amatörlük bir seçimdir

Sonuçta: Amatör’ün “AMARE” kökünden geldiğini; “aşkla yapan, gönül bağıyla bağlanan”demek olduğunu öğrendim. Ha bu arada şimdiki TDK Sözlük’e bakarsanız cehaletin teşhiriyle karşılaşırsınız. Gerçi bu hükümette bunları tartışmak da saçma. Çünkü tartışmaya bile tahammülleri yok. ÇÜNKÜ BİLİM TARTIŞMAYI – SINIRSIZ TARTIŞMAYI GEREKTİRİR. Bunlar ise dogmatizm üzerine hayatlarını sürdürüyorlar. Sonra bunun sadece Tiyatro ile sınırlı olmadığını, bu perspektifin bir yaşam biçimi olduğunu, buna uymanın çok zor olduğunu da içselleştirdim ve kafayı buna taktım. Zordu; ancak hayatın sırrıydı. “Başka ne diyeyim ki..” Gergin başladığım konuyu biraz rahatlatayım: “Ben Amatörüm” dediğimde söylemek istediğim aslında tek şey var; “Aşkla yaptığım, gönül bağıyla bağlandığım”. Velhasıl öncelikle belirtmek gerekir ki acemi, heveskâr, özenen anlamlarına GELMEZ bu söz. TDK’da gelir, aslında gelmez. Amatörlük bir seçimdir. Bir yol arkadaşlığıdır, bir sevdadır... Öğrencilerime “ben amatörüm” dediğimde gülümsüyorlardı. Hattı zatında biri şöyle demişti: Hocam siz onlarca oyun yönettiniz, yine onlarca oyunda oynadınız, Tiyatro bölümü mezunusunuz. Yani amatör müsünüz? Evet dedim ona, ben amatörüm ve bu (senin vizyonunda) gurur duyulacak bir şey... Profesyonelliğe giden yolda bir basamak değil ki amatörlük. İnsanı alıklaştırıp, ahmaklaştırmada dizilerde oynamanın bir geçiş aşaması değil ki. Reklamlarda dünyayı çöpe dönüştüren bir etkinlik de değil. Bu girizgahtan sonra, daha önce “Amatörlük” üzerine yazdığım yazıyla “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” Kültür Bakanlığı'nın 5 Mayıs 2020 tarihli “Özel Tiyatroların Projelerine Yapılacak Yardımlara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” isimli Resmi Gazete’de yayınlanan 31118 sayılı Kanun maddesi hakkında birkaç söz söylemeyi, eski “Türkiye Amatör Tiyatrola Birliği (ATÜK)” başkanı olarak uygun görüyorum. Şimdi biraz netleşelim. Yazının başlığına dönelim. Bizleri (Amatörleri) neden istemez Devlet?; "Hans Schweikart"ın çok önem verdiğim şu sözünü sizlerle paylaşarak başlayayım; “Tiyatro, seyircisine kendi yaşamındaki bilmediği şeyleri, daha doğrusu bilmekten kaçındığı (kaçırtıldığı-Ö.Başkaya) şeyleri göstermekten sorumludur.” Hah şimdi isme dönmeye başladık. İşte sırf bu yüzden bile bizi istemez devlet. Bizlere değişimi, ilerlemeyi, sorgulamayı göstermeyen (hatta bizleri bunların aksine sürükleyen) bir tiyatro dayatılmaktadır. Tiyatro, verili ortamın sürdürülmesine yaramayacak ve devrimci dönüşümlere engel teşkil edecek bir konuma bilerek sürüklenmiştir. Yeniyi aramayan, öz-biçim ilişkisinin emekçi kesimlerdeki anlaşılır etkisini koparan, sorgulatmayan, ezilen kitlelerin uzağında (onların dili olmayan) bir tiyatroyla karşı karşıyayız, karşılaştırılıyoruz. Süslü, içi boşaltılmış, koflaştırılmış...

Amatör para kazanmaz!

İşte Kültür Bakanlığı’nın istediği “TİYATROLAR” bunlardır ve bunlar desteklenir. Gelelim şimdi Kültür Bakanlığı’nın “Amatör”lere yardım vermemesinin nedenlerine, korkularına... (O AYMAZLAR İÇTEN İÇE YAPARLAR BUNU) İçi bilerek boşaltılan kavram: Amatörlük. Sözlüklerdeki “Amatör” kavramına bakarsak; para kazanma amacı olmayan, acemi, özençli, heveskâr gibi mesnetsiz açılımlarla karşılaşırız. Aynı sözlükler “profesyonel”i de; kazanç sağlama amacıyla bir işi, bir mesleği yapan, uzman kişi diye tanımlarlar. Bir kere, para kazanma-kazanmama tartışması açılımı başlı başına düşüncesizlik ve bilinçsizliktir. Kafaları şöyle işliyor; “Amatör para kazanmaz!” Niye kazanmasın? Amatör bir sonraki oyunun dekoru ya da ışığı için dilencilik mi yapacak? Sistemin ve işçiliğin Makyavelist dayatmalarıyla onursuz işlere mi yönelecek? Çalıp çırpacak mı? Amatör tiyatrocunun, evet para beklentisi yoktur. Ama bu tiyatrosu için kazanmayacağı anlamına gelmez. Bu genel olarak “kapitalistlerin” korkusudur. Ya “amatörler” de paya ortak olmak isterlerse... Her şeyi paraya endeksledikleri için, paradan bağımsız herhangi bir oluşum onların işine gelmez. İşte örnek genel olarak konumuzun mihenk taşı: “Amatör Tiyatro.” Ben ve yol arkadaşlarım AMATÖR... Bizim işi bilmediğimizi sanıyorlar. Ancak “amatörlük bilinci” kapitalizme vurulmuş en büyük darbelerden biridir. Amatörler deneyseldirler, experimentaldirler ve yeniye açtırlar. Ancak sistemi en az profesyoneller kadar bilirler. Genelde profesyoneller maddi olarak kazanamaz. Bizim, çok şükür kazanma derdimiz yok ya, anlaşılalım diye söylüyorum. Velhasıl zormuş bu “amatörlük” sevdası da... Gelelim “Amatör” kavramının kazanımlarına. Geçim derdini sağlama tasası olmadığı için ekonomik sorunlarla uğraşmaz amatör. Ancak görüldüğü üzere bu ona yeni özgürlük alanları açar. Yaratıcılığını geliştirir. Ekonomik manipülasyonlara boyun eğmeyeceği için, çalışma alanı artar.

Gelelim Kültür Bakanlığı’nın yeni yönetmeliğine. Kültür Bakanlığı kurulduğundan beri desteklenen amatörler artık desteklenmiyor. Neden diye sorsanız ne yanıt verirler bilemem ama bildiğim asıl şey, “kapitalist ekonomideki yeriniz nedir?” sorusuna yanıt veremediklerindendir. Halbuki biz bu soruya sert ve net yanıt veririz, ancak beklemeyi öğrenmeye çalışıyorum.

“Amatör Tiyatro” akla gelince önce en önemli unsurlara bakmalı. Biliyorum bu pandemi sürecinde işimiz zor. Ama farkediyorsanız süreç sonrasına güçlü girmeye çalışıyoruz. Burada farklı bir tartışma tekrar gündeme geliyor. Kim Profesyonel? Buna yanıt için sizi kısa süre bekletip “Amatörlük” kavramına geri dönerek neyin ne olduğunu anlatmayı tercih ediyorum:

AMATÖR: Seyircisini ve kendini değiştirip yarının güzel, eşit, özgür dünyasını kurmaya çalışan, hayatını dramaturgiye, oyunculuğa, rejiye vermiş bir tiyatro emekçisidir. Kavramları iyi kullanmak gerekir. Bizim gerçek amatörlerden öğrendiğimiz; ustalarımızın, abilerimizin anlattığı amatör: "Aşkla Yapan-Gönül Bağıyla Bağlanmış" demektir. İsteyen, sevendir amatör. Ve sevmek de, istemek de sözle olmaz. Emek vererek, aşık olarak, kendine, işine, toplumuna saygı duyarak olur. Biraz daha sertleşiyorum ama elbette amatör olmayanlara. Amatörlük bir seçimdir. Bir basamak değildir. Profesyonel olmanın merdiveni değildir amatörlük. Kötü ve insanı ahmaklaştıran dizilerde oynamak için kendini gösterme perdesi değildir. Kısa yoldan ünlü olma, bol paraya, şöhrete kavuşmanın yolu değildir. Reklamlarda benliğini, sanatçı ahlâkını, mal satmanın bir aracı olarak kullanmak için geçilecek bir yol hiç değildir. Tüm bunların dışındadır amatörlük. Seyirciyi değiştirme-dönüştürme çabasıdır. Ülkesini ve dünyayı sorgulatma, olanı biteni, yoksayılanı, üstü kapatılanı, velhasıl gerçeği anlamaya / anlatmaya çalışma işidir. Doğal bir kaynaktır amatörlük. Halkların suyudur. İçtikçe, yaşadıkça geliştiren, gelişen... Hiçbir yere yaslanmadığı için ne kişilerin, ne kurumların, ne devletin güdümünde değildir. Olmamalıdır. Hiçbirinin sansürüne izin vermez. Bildiğini söyler. Özgürlüklerin evinde oturduğunu bilir ve ne sansürcülere ne de otosansüre izin verir.

Yiğitliktir amatörlük

Ayaklarını sağlam basar, yaşama tanıklık eder. Yaşamı değiştirip dönüştürmeye çalışır. Eşitsizliğin üstüne gider. Demokrasi kültürünün tiyatrodaki belkemiğidir amatörlük. Özgürlükçü ve özerktir. Tüm bunlar değilse amatör de değildir. Tüm bunlar için çabalamıyorsa yoktur. Sıradandır. Hâlbuki feda eden olmalıdır. Ortaya koyan olmalıdır. İnsan için olan olmalıdır. Yeniliğiyle, deneyselliğiyle, sistem dışındalığıyla “devrimcidir” amatörlük. Olmalıdır. Karl Marks'ın bilim hakkında söylediği bir sözü affına/affınıza sığınarak sanat hakkında uyarlayıp söylemek istiyorum: “Sanat, kendimiz ve insanlık için çalışmaktır/yapmaktır. Sanat bencil bir zevk olmamalıdır. Sanat çalışmalarına kendilerini verme şansına sahip olanlar, bilgilerini ve yaşantılarını insanlığın emrine sunmakta birinci gelmelidirler.”

Şimdiye kadar anlattıklarımızdan devletin neden amatörleri yok saydığı-istemediği anlaşılmaktadır. Çünkü “piyasa ve onun argümanları” amatörlük tanımına girmez. Bu bağlamda “önce kerhen” yapılan yardımların şimdi yok edilmesi aslında sınıf savaşımının bir göstergesidir. Kapitalistlerin amatörlerden korkmaları doğaldır. Çünkü amatörler yapıları gereği Anarşisttirler. Ve anarşi, komün kadar korkulacak bir tehlikedir. Resmi Gazete'de yayınlanan 3. ve 6. maddeyle “Amatör Tiyatro”yu yer ile yeksan eden devletin ne yapmak istediğini, çapsızlığını 700 yıllık deneyimiyle tehlikelerini, sizlere kısaca anlatmaya çalıştım. Konuyu biraz genişleteceğim. Ve bunun yazının gücünü azaltacağını biliyorum. Yine de var olduğumuz süreç bizi az zamanda daha çok iş yapmaya zorluyor.

Gelelim Profesyoneller ile Amatörlerin ilişkisine. Tüm söylediklerim üzerine profesyonelliği eleştirdiğim ya da yerdiğim düşünülebilir. Bu sanı doğru değildir. Profesyonellerin de ülkelerinin sanat kültürlerinde, Marks'ın söylediği “asıl amacı unutmadıkları, etik değerlerini kaybetmedikleri” sürece, bu manada çok önemli yerleri olacağına inanıyorum. Ancak ekonomiden, burjuva yaşantısından ve devletten bağımsız olamamaları gerçeğinin de önlerinde önemli bir handikap olacağını belirtiyorum (Bu durumun amatörlüğün temel artılarından ve özgürlük alanlarından biri olduğunu düşünüyorum...)

Ayrıca dünya genelinde profesyonellerin amatörlere yakıştırması olan “sahneye çıkan seyirciler” yaftasına amatörlerin izin vermemeleri gerekmektedir. Bu izni vermemelerinin temel koşulları ise eğitim ve örgütlenme sorunsallarında yatmaktadır. Anlaşılan o ki daha çok çalışmalıyız. Amatörlükle profesyonelliğin ayrımının temel tavrını sistemde, kapitalizmde aramak gerekmektedir. Sanat bir kendini ifade etmedir. O zaman burada iş bölümünden bahsetmek; “önce para kazan, zamanın kalırsa oyalanacağın bir şeyler bulursun, biz buluruz” demek, işte kapitalizmin işidir. Ekonomik etkinliği baştacı edip, çok para kazanmaya özendiren kapitalist sistem; para kazananlar profesyonel, diğerleri amatördür demektedir. İnsanları kategorileştirme, ücretli köleler haline getirme düşüncesinin ürünü ve uzantısıdır bu yaklaşımlar. Bilindiği ya da bilindiği sanıldığı üzere, yabancılaşmış; kendine, topluma, ailesine, hatta cinselliğine yabancılaşmış bireyler oluşturmak sistemin istediğidir ve işidir. Bu türden insanların yetişmesi-yetiştirilmesi egemenlerin ekmeğine yağ sürmedir. Bir avuç azınlığın, yoksul insanlığı köle gibi kullanması, çokuluslu şirketlerin sermayelerine sermaye katması, insansızlaşma, insani değerler avıdır kapitalizm. Söylendiği aldatmacı gibi, sanatçıların politikayla uğraşmamaları gereği, kandırmacanın ilk ve önemli yollarındandır. Kapitalizm tiyatroyla uğraşırken, istediği oyunları oynatırken, egemenliği için tüm dalavereleriyle, kandırmacalarıyla oyunlar oynarken; işine gelmediğinde tiyatroları, metinleri sansür edip tiyatrocuları derdest edip içeri attırırken sanat-politika birbirleriyle ayrı değil de; çirkefliklerini açığa çıkarken mi sanat-politika ayrı şeylerdir. Buna artık ancak ahmaklar inanır. Bilinsin ki “Amatörler” ahmak değillerdir. Kültür Bakanlığı “Amatör Tiyatroları” yok sayarak iki temel nedenle işlevini yerine getirmiştir. Birinci neden; önemsemeyip yok saymak ve böylelikle ülke ekonomisinde yerlerinin olmadığını amatör tiyatroculara hissettirmek, ikinci neden ise; politik bir muhalif duruşun önünü baştan kesmektir. Anlamadıkları şeylerden biri tiyatronun para için yapılamayacağı, ikincisi ise ne kadar önünü keserseniz kesin gerçek-amatör tiyatronun sizi alnınızın çatısından vuracağı gerçeğinin önüne geçemeyeceğinizdir. «Sanatın ve düşüncenin baskılardan kurtuluşu; bu baskıya maruz kalanların örgütlenmesi ve bunun sonucunda özgürleşmesi ile olacaktır».

Tiyatronun Yarını: Örgütlü Amatör Tiyatrolardır!..

Başka ne diyeyim ki...