İster yazılımcı, ister web tasarımcı, ister sadece network kablosu çeken biri olun İzmir’de bilişim hizmeti vermek zoru seçmektir. Ben konu bilişim hizmeti vermek olunca İzmir’de dört tipte insan gözlemledim. Birinci kesim işi bilişim olmayan ama teknoloji alakalı sorunlarını çözdürmek isteyen kesim. İkinci kesim, işi bilişim ile iç içe olan ama kendi bahaneleri ile vakitsizlikten dolayı olan bilişim sorunlarını başkalarına çözdürmek zorunda kalmış kesim. Üçüncü kesim ise hizmet almak isteyen ama bilişimden beklentisi Hollywood fantezileri ile yarışacak kadar büyük olan kesim. En son olarak da çok nadir rastladığım anlatılanları merakla dinleyen notlar alan ve sorular soran verilecek hizmeti anlamaya çalışan daha önce bu hizmet konusunda sorunlar da yaşamış mantıklı bir kesim. İster bir holding bilgi işlemine teklif vermiş olayım ister köşedeki market sahibine, verilen tepkilere göre bilişim hizmeti almak isteyen İzmir insanını bu dört kesime ayırabilirim.

Birinci kesim, teknolojiyi satın almaya tutkun ama sorunlar ile boğuşmaktan hoşlanmayan, teknolojinin nasıl çalıştığını da ısrarla anlamamaya çalışan, sizi zorunluluktan dinleyen kesimdir. Bu kişilere, işini seven bir bilişim çalışanı olarak ne zaman sorunun detaylarını anlatmaya çalışsanız, elindeki iPhone’nu çevirmeye başlar ardından “yok sen şimdi bana anlatma, ben zaten teknoloji özürlüyüm ama konuyu anladım ben” şeklinde ironik bir sahnede cümlelerinizi bitirir. Bu durum, siz hizmetin bedelinden bahsedinceye kadar da devam eder. Düşük veya yüksek herhangi bir fiyat duyar duymaz, biraz önce teknoloji özürlü olan o kişinin yüzü hissizleşir, beyaza döner, “saniyede bir teknoloji-yazılım bilgisi matrix yüklemesi” yaşar. Ve “Sen şimdi o fiyatı çok dedin, hem bizim işimiz ne ki zaten” şeklinde sorun hakkında uzman bir bilişimci(!) olarak pazarlık atağına başlar. Verdiğiniz fiyattan nabız alınmayıncaya kadar da bu atak devam eder.

İkinci kesim bilişime meraklı, hatta işi teknoloji olan ama genelde bu yeni sorunu hakkında genel kültür bilgisi dışında en ufak ayrıntılı fikri olmayan ve hizmet almak zorunda kalmış kesimdir. Sorunu ve çözümü anlatmaya başladığınız zaman sizinle göz teması bile kurma zahmetine girmez. Kısa bir zaman sonra da lafınızı böler. Ben bunları biliyorum zaten der. O dakikadan sonra ukalalık boyutu farklı da olsa her kelimeniz o kişiyle bir ego savaşıdır. İşine saygısı olan bir bilişimci olarak, “ben niye buradayım” sorusunu içinizden sorup sabırla konuşmaya devam etmeye çalışırsınız. Ama konuşma sonucunda ne yaparsanız yapın o işe sanki muhtaç ve zorla almak istiyormuşsunuz gibi bir konuma düşmeden de masadan kalkamazsınız. Genç bilişim çalışanlarına tavsiyem bu tipte bir İzmirliye bilişim hizmeti vermek için denk geldiğinizi fark eder etmez, fiyatı verip polemiklerle canınız yanmadan hemen oradan kaçın.

Üçüncü kesim ise ilk başta mülayim fazlasıyla teslimiyetçi, hatta size selam verdiniz diye dükkanının anahtarını bile size vermeye hazır, bir bilişimciden beklentisi olağanüstü yüksek kesimdir. Bu diğer iki kesimden de korkutucudur. Sizi aşırı bir ilgi ile dinlerler. Işıl ışıl size bakarlar. İlk görüşmelerde fiyatı dert bile etmezler. Deneyimsiz bir bilişim hizmet vereni iseniz ve bu durumu iyi tespit edemezseniz, eziyet her iki taraf içinde başlamış olur. Hele ki ilgi karşısında coşarak proje vaatlerinizi minimumda tutmazsanız, iş süreci gerçek bir kabusa dönüşür. Her çıkan aksilik bilin ki karşınızdaki ruhta büyük bir yıkıma sebebiyet vermektedir. Ve emin olun ki bilişim işinin doğasında olan her aksilikte katlanarak büyüyen bir tepki ile karşılaşacak o işin sonunu getiremeyeceksinizdir.

Dördüncü kesim de aslında bir zamanlar üçüncü kesimden gelen kişilerdir. Hem beklentilerinin yüksek olmasından dolayı hem hizmet verenlerin düşük kaliteleri yüzünden canları yanmış ardından verdikleri tepkileri dizginleyerek mantıklı seviyelere gelmiş iş yapılası bir kesimdir. İşi genel hatları ile öğrenmiş, yapamadıkları kısımda destek almaya çalışan İzmir’de halen bilişim hizmetinin verilebilmesinin nedenleri olan insanlardır.

İşlerinin başında gözlemlediğim bu kalıp profiller birbirine geçebilir. Gözlemlediğim istisna profiller de elbette var. Ama rahatlıkla diyebilirim ki hizmetin devamında her İzmirli bu kalıplardan birine yerleşiyor. İzmir de maalesef dördüncü kesim, mantıklı ve empati sahibi iş yapmayı seveceğimiz kişilerin sayısı çok az. Bunun gerçekleşmeme nedenleri aslında çok. Ama temelde iki neden var. Birincisi şehir olarak teknolojiye bu kadar tutkun olup “nasıl çalışıyor” detaylarını öğrenmeme tembelliğimiz. Bu empati yoksunluğuna neden oluyor. İkincisi ise İzmir’in bir gerçeği “hizmet sektörüne değer vermeme” alışkanlığımız. Öncelikle bilişim işi yapacak genç arkadaşlara tecrübe sonra ise bilişim hizmeti almak isteyen İzmirlilere bir ayna tutmak için bu düşüncelerimi paylaştım. Umarım bu serzenişler belki çok az da olsa İzmir’e ve bilişim çalışanlarına faydalı olur.